4

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Akla gelen ilk yanıtın, içten ve kendinden emin bir “Eveeet” olmasını ne çok isterim bilemezsiniz…

Hani, yazıma, Alinur Aktaş‘a hitaben bir başlık attım diye, kabile reisi kılıklı kasaba siyasetçileri yüzünden 2023’de meydana gelmesi muhtemel bir siyasi depremden falan söz etmiyorum.

Peşine düştüğüm konu, dün gece Düzce’de kendini gösteren deprem kabusudur. AFAD’ın 5.9, Kandilli Rasatanesi’nin ise 6.0 olarak açıkladığı büyük sarsıntı sonrası başta Düzce olmak üzere hissedilen bütün çevre illerdeki vatandaşlar büyük korku yaşadı/k.

Ülkemizde, “deprem” dendiğinde, herhalde en büyük alametifarikası öldürücü etkisine rağmen hiçbir ders almayışımız olsa gerek. Hatta bu sahici sahteciliği sadece depremde değil, hayati öneme sahip hemen her konuda görmek mümkün.

Mesela, deprem felaketiyle sürekli yüzleşiyor ve acısını çekiyor olmamıza karşın ülkemizde ehemmiyetli bir deprem bilincinin oluştuğundan bahsedebilir miyiz? Tek kelimeyle, hayır…

Bu bilinç, sadece vatandaşların deprem öncesi, deprem anı ve sonrasına dair bir doğru davranış bilinci değil. O yok zaten. Dahası, yakın bir gelecekte olacağına/oluşacağına dair etkileyici bir emare de görünmüyor ne yazık ki. Biraz tez canlı insanlarız ve “panik” göbek adımız olmuş.

İşin vatandaş ayağı böyleyken devlet ayağı vatandaştan daha ileride değil. Devlet, deprem gerçeğine karşı gerçekçi bir hedef belirlemek ve sapmadan yürümek yerine daha çok aldatıcı kesinlik içeren söylem ve eylemlerle, bir bakıma, “mış” gibi yapmayı tercih ediyor.

Çok değil, daha iki hafta önce yurt genelinde yapılan deprem tatbikatı bile insanların aklında “yapmış” olmak için yapılmış bir faaliyet algısı uyandırmadı mı? Kanaatimce, herkese “Gelecek” denilen bildirimin bile zamanında gelmemesi, bu konuda gidilecek daha çok yolun olduğunu gösteren altı çizilesi bir ayrıntıdır.

Burada, başa/başlığa dönüp, konuyu Bursa özelinde biraz daha somutlaştıralım. Mesela, Alinur Başkan! Depreme hazır mıyız? Derken; Bursa’da olası bir depreme karşı etkin bir eylem planımız var mı diye soralım. Mesela, kağıt üstünde ve laf olsun diye değil; gerçekte ve ihtiyaca karşılık verecek ölçekte deprem toplanma alanlarımız var mı?

Müsaadenizle burada bir parantez açıp, bıkmadan, usanmadan Yunuseli Havalanı‘nın, FSM’deki boş arazinin ve şehir içindeki benzer yerlerin imara açılmaması ısrarımın neden olduğunu anlamanızı umuyorum. Sadece anlamak yetmez; buraların korunması için her türlü işgale de karşı durmanız/durmamız şart.

Parantezi kapatıp devam edelim.

Mesela, Bursa’da hasarlı, dayanıksız binaların tespiti yapılıp yeniden dayanıklı hale getirilmesi adına gerçek manada neler yapıldı/yapılıyor(mu)?

Sadece Doğanbey ucubelerine bakıp, kentsel dönüşümün en talihsiz yapıldığı şehir Bursa desek yanılmış olmayız, değil mi? Şu hâlde, bu sarsıcı gerçeğe inat şehir içindeki yeşil alanları irili ufaklı birer Doğanbey yapacak adımlardan ısrarla kaçınmak gerekmiyor mu?

SON SÖZ:

Bursa’da, yaşanması muhtemel bir su krizine karşı kuruyan bir Nilüfer Barajı‘na veya iki yılda sorun olmaktan çıkarılacağı sözüne karşılık daha da beter olan trafiğe bakıp; deprem gerçeğinin de kulak arkası edildiği hissine kapılıyorum. Düzce’den kendini hatırlatan depremin, bir gece ansızın gelip canlarımızı almadan tedbirimizi alsak iyi olacak.