23,1737$% 7.43
24,9585€% 7.8
29,2024£% 7.53
1.455,30%6,93
2.376,00%5,75
616155฿%10.24775
Yayın: 30.03.2023 17:45 - Güncelleme: 03.04.2023 15:29
Ak Parti kulislerinden kulağımıza çalınan bilgilere göre seçim kampanyasında kullanılacak sloganlar, “Doğruya doğru” ve “Hemen şimdi” olarak belirlenmiş.
Madem, “Doğruya doğru”, o halde dinleyin! Lafı hiç eğip bükmeyeceğim, kestirmeden ve kitabın orta yerinden konuşacağım. Zira manalı anlatım yapacak kadar ne zaman ne de artık takatim kaldı.
Efendiler! Depremin yarattığı çok ağır hasar ve bıçağı kemiğe dayayan ekonomik zorluklar Ak Parti/Erdoğan için süreci daha riskli hale getirdi. Tabii, bir de yirmi yıllık iktidar yorgunluğuyla seçmene söylenecek yeni bir sözün kalmadığı da ortada.
Fakat yine de eğer Ak Parti/Erdoğan bu seçimden mağlup çıkarsa sebebi ne bu saydığım olumsuzluklar ne de muhalefetin bu olumsuzlukların aşılması yolunda topluma verdiği güvendir. Şimdiden, net ve kesin olarak söylüyorum ki; Ak Parti kaybederse, sebebi kendi yanlış tercihleri yüzünden olacaktır.
Ak Parti kaybederse, sebebi; her şey hazır olunca sofraya oturup döke saça yiyen ve yedikçe Ak Parti’yi de yiyip bitiren kibirli kabile reisi kılıklı kasaba siyasetçilerinin aka kara çalan ölümcül kini ve kiridir.
Sakın ola geçmişi geçti sanmayın. Geçmişin hiç de geçmemiş olduğunu akı “kara”, karayı “ak” gösteren FETÖ taktiğiyle ve ahbap çavuş ilişkileriyle iş tutanların hala Ak Parti’de bulunmaz Hint kumaşı muamelesi görmesi tehlikenin hala geçmediğinin işaretidir.
Bu genel çerçeveyi çizdikten sonra daha özele, Bursa’ya, yani, Ak Parti’nin elindeki son kaleye dair daha çarpıcı tespitlerimi paylaşmak istiyorum.
Bursalılar, ilk günden beri Ak Parti’ye gösterdiği sorgusuz vefaya karşılık sürekli ötelenmiş hissediyor kendini. Sadece seçmen değil, birçok partilinin de aynı duyguları çok yoğun yaşadığına şahit oluyoruz. Üstelik buna; Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın, “Ülke genelinde hizmet eden dava adamlarının emeğini, kibirleri boylarını aşanların kaprislerine feda etmedik, etmeyeceğiz” demesine rağmen şahit oluyoruz.
Bundan mütevellit, biriken “öç alma” duygusuyla sandık hesabı yapanların her geçen gün arttığını görmemek için, ya Bursa’da yaşamıyor olmak ya da umursamamak gerekiyor. Nitekim bugün, Ak Parti adına icraat yapma yetkisini elinde bulunduranların, artık hastalık boyutuna varan eski moda kurnazlıkta ölümüne ısrar eden tavırlarına bakılacak olursa, umursamadıkları gün gibi ortadadır. Öyle ki; Bursa’da, sahte bir kesinlik içeren cümlelerle konuşan görev başındakileri gördükçe, umursamamanın boyutları başı dumanlı dağları bile aştığını görüyoruz.
Buna karşın, eğer Ak Parti, “Doğruya doğru”da ısrar edecekse, köprüden önceki son çıkıştaki bu samimi çağrı ve çabadan mütevellit satırları kibirli öfkelerin ayakları altında ezilmesine izin vermemeli. Kulak vermeli ve daha önce de ısrarla altını çizdiğim gibi, “Hemen, şimdi” Faruk Çelik‘i göreve getirmelidir.
FETÖ artığı art niyetli kimilerinin, benim, Faruk Çelik ısrarımdan rahatsız olduklarını, yazıma kulp aramak için dokuz dereden, hatta okyanus ötesinden su getirdiklerini biliyorum. Lakin onları rahatsız etmeye devam edeceğim. Edeceğim, zira onların rahatı genelde milletin, özelde ise Bursalıların ve Ak Parti’nin rahatsızlığına sebeptir.
Fakat yine de Faruk Çelik ısrarım konusunda art niyetsiz merakı olanlara birkaç hatırlatma yapmakta fayda görüyorum. Bakın, Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siyaset kapısı, hacet kapısıdır. Derdi, sıkıntısı, talebi ve teklifi olan herkesin ilk çalacağı kapının Ak Parti teşkilatları olmasından daha tabii bir şey yoktur…” diyor, değil mi?
Şu halde soruyorum; Bursa’da vatandaşlar, vekilinden belediye başkanına bulamadığı yüzü Faruk Çelik’in kapısında arıyorsa ve o kapı her çalana açılıyorsa, ben, Faruk Çelik demeyeyim de ne diyeyim?
Durun, daha bitmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, her zaman teşkilatlarımıza kibri, büyüklenmeyi, ayrımcılığı, hizipçiliği ve nobranlığı sokmamış olmakla övünen bir partiyiz. Genel başkanından mahalle sorumlusuna kadar Ak Parti’yi temsil eden hiç kimsenin davamızın bu vasfına zarar vermeye hakkı yoktur…” diyor, değil mi?
Peki, Bursa’da vatandaşlar, çok azı hariç vekilinin, belediye başkanının yanına yaklaşamadığı halde gecenin en leylisinde bile Faruk Çelik‘i arayabiliyorsa, ben, Faruk Çelik demeyeyim de ne diyeyim.
Hem, Faruk Çelik konusunda tek ısrar eden ben de değilim bu arada. Urfalılar da, “Yine gelir mi?” beklentisi içinde ki; Faruk Çelik‘in Urfa’da başardıkları bir kitaba konu olacak, Siyaset Akademisi’nde ders olarak okutulacak kadar ehemmiyetlidir. Evet, Urfa başarısı yadsınamaz şekilde orada duruyor, ama oraya kadar gitmeye gerek bile yok. Şu bıçak sırtı süreçte Yeniden Refah Partisi‘nin Cumhur İttifakı‘na katılmasına ikna sürecinde kimsenin yapamadığını Faruk Çelik‘in yapabilmiş olması bile, Faruk Çelik ısrarımda haklılığımı ispata yetmez mi?
Kaldı ki; Ak Parti kulislerinde, Erdoğan‘ın, bu zor süreçte Faruk Çelik için yine meşakkatli bir görev düşündüğü konuşuluyor. Kimileri yeniden Urfa’ya gideceğinden dem vururken kimileri de Artvin’i veya benzer bir ili toparlamasını isteyeceğini söylüyor.
Bunlar tamam, ama ıskalanan bir gerçek var sanki. Ak Parti’nin ilk önce elindeki son kaleyi, Bursa’yı toparlaması gerekmiyor mu? Çünkü son kale komutansız, korunaksız ve rakip ise bu sefer hiç olmadığı kadar kavi. Dahası, Bursa’da kaç Urfa, kaç Artvin var, hiç düşündünüz mü?
SON SÖZ:
Bitirirken bir kez daha yineliyorum. Madem, “Doğruya doğru”, o halde dinleyin! Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülke genelinde hizmet eden dava adamlarının emeğini, kibirleri boylarını aşanların kaprislerine feda etmedik, etmeyeceğiz…” demişti değil mi? Başta Faruk Çelik, başta Sedat Yalçın olmak üzere Bursa’da kaç dava adamı, kibirleri boylarını aşmış olanların kaprisine kurban edildi bilen var mı? Demem o ki; son kale Bursa’yı, ahbap çavuş ilişkilerine kurban etmeyin.
Mavi kapaklar depremzede vatandaşın umudu oldu