20,9783$% 0.73
22,5975€% -0.26
26,4130£% -0.37
1.312,07%-0,73
2.197,00%-1,40
571234฿%0.94097
Yayın: 24.09.2019 16:00 - Güncelleme: 01.04.2022 19:57
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan EYT talimatı alan Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. Vedat Bilgin, 5 Eylül 2019’da Çankaya Köşkü’nde Emeklilikte Yaşa Takılanlar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (EYTSYDD) Başkanı Gönül Boran Özüpak ve dernek yöneticileriyle buluştu.
‘EYT HOMOJEN BİR GRUP DEĞİL’
Bir saati aşkın görüşmede EYT’lilerin sorunlarını dinleyen ve birçok konuda çalışan kesime hak verdiği belirtilen Bilgin, görüşmenin merkez medyaya yansımasının ardından kısa bir açıklama yapmakla yetindi. Bilgin, “Emeklilikte yaşa takılanlar, homojen bir grup değil. Bu konuda durumu çok farklı olan kimseler var. Çalışmalarımız uzun soluklu olacak, şu an işin çok başındayız henüz somut bir gelişme yok” dedi.
5 milyonu aşkın EYT’li Bilgin’in başında bulunduğu Sosyal Politikalar Kurulu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunacağı raporu merakla beklerken, Prof. Dr. Vedat Bilgin’in emek kesiminin sorunlarıyla ekonominin hal ve gidişatına ilişkin düşünceleri merak konusu oldu.
Bilgin’in ekonomideki sorunlara bakış açısı konusunda Akşam gazetesinde yayımlanan köşe yazıları bazı işaretler veriyor:
‘IMF DÖNEMİ ÇOKTAN GERİDE KALDI’
Bilgin, 19 Eylül tarihli “Ekonomide neler oluyor?” başlıklı yazısında, Türkiye’nin ekonomide yaşanılan dalgalanmayı aşma yönünde ilerlemeye devam etmekte olduğunu belirterek, IMF döneminin çoktan geride kaldığını belirtti:
“Türkiye’nin eski yönetimlerinin dün yapamadığı, yapmaya cesaret edemediği, ekonominin her döviz-faiz-enflasyon sarmalına girdiğinde IMF’in kapısını çaldığı günler, geride kalmıştır. O zamanlar bu ülkeye döviz ister borç, isterse yatırım olarak girsin, sadece IMF’in ‘yeşil ışığına’ bağlı olarak geliyordu.”
‘ÜRETİM GÜCÜ GELİŞTİ’
Türkiye’nin ne altın ne petrol ne doğalgaz bulduğunu, ancak üretim gücünü geliştirdiğini kaydeden Bilgin, ekonominin mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre yüzde 1.2 büyüdüğünü, üretimdeki gelişmenin ekonominin karşılaştığı sorunları aşma gücünün ifadesi olduğunu belirtti.
Bilgin’in 19 Ağustos 2019 tarihli “Ekonomide sorunu kaynağından kurutmak” başlıklı yazısı da “emek politikaları” konusundaki bakış açısını özetler nitelikte:
‘ÇALIŞANLARIN KONUMU GÜÇLENDİRİLMELİ’
“Ekonomik sorunların aşılması için büyümenin sürdürülmesi kadar farklı toplumsal gruplar arasında ortaya çıkan gelir dağılımı sorunlarının düzeltilmesi, bilhassa emeğin yani üretim sürecinin temel aktörü olan çalışanların konumunu güçlendirecek sosyal politikaların işlevsel olması gerekmektedir. Bunlardan en önemlisi toplu pazarlığın yaratacağı uzlaşma, güven duygusu ve talep artışı yoluyla iç pazarın canlanmasıdır.”
‘SIKINTIDAN BÜTÜN ÇALIŞANLAR ETKİLENİR’
Vedat Bilgin’in 5 Ağustos 2019 tarihli “Ekonomik sorun ve sosyal politikalar” başlıklı yazısında ise “ekonomideki dalgalanmaların, büyüme oranlarının düşmesinin, durgunluğun, yatırımların azalmasının, enflasyon etkisiyle refah düzeyinin gerilemesinin ve işsizlik” gibi olayların, en başta “toplumun yoksulları, en alttaki sosyal gruplar, işsizler, gençler, küçük işletmeler ve elbette başta işçiler olmak üzere bütün çalışanların” etkileceğini belirtti ve devam ettİ.
‘SIKINTI AŞAĞIDA DAHA ÇOK HİSSEDİLİR’
“… göreli olarak sıkıntı toplumsal tabakalar piramidinde yukardan aşağıya doğru gittikçe daha çok hissedilecektir. Aynı şeyi büyüme süreçlerinde de tersinden izlemenin mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Yani refahın artışının hissedilmesi alt gruplarda daha fazla olmak üzere yukarıya gittikçe azalan oranda gerçekleşir.”
Ekonomik politikaların sosyal politikalarla birlikte yönetilmesi gerekliliğine vurdu yapan Bilgin, şunları kaydetti:
‘EN ZOR ŞARTLARDA BİLE SOSYAL ADALET GÖZETİLMELİ’
“Burada birkaç husus bulunmaktadır: Bunlardan ilki, ekonomiyi yeniden büyüme sürecine sokacak politikalar için gerekli toplumsal desteği verecek piyasa dinamizmini sağlamaktır. Burada küçük ve orta ölçekli üreticilerin ayakta kalmasını sağlayacak belli bir rasyonalitesi olan faiz/kredi mekanizmasını işletmek hem üretim kaybını hem de geniş bir istihdam kaybını önleyecektir. İkincisi, toplu sözleşme mekanizmasıyla çalışanların refah düzeyini aynı zamanda talep gücünü koruyacak bir ücret politikasıyla, geniş örgütlü bir grubun ekonomiye katkı yapacak bir çalışma motivasyonuyla üretim sürecine katılımını sağlamak. Bunun en önemli kazanımı ise ülkenin zor şartlarda dahi emeği/çalışanları gözeten bir sosyal adalet anlayışını ortaya koymasıdır ki, bu sosyal dayanışma duygusunu kuvvetlendiren bir yaklaşım olacaktır.”
Bursa’da bu sefer şirketler yarıştı