20,9783$% 0.73
22,5975€% -0.26
26,4130£% -0.37
1.312,07%-0,73
2.197,00%-1,40
568849฿%0.9015
Yayın: 05.12.2017 23:36 - Güncelleme: 05.12.2017 23:36
Durun durun!..
Fetullahçı Terör Örgütü‘nün lideri Fetullah Gülen‘e “Hocaefendi” dediğimi sanmayın hemen.
O tabiri, “alaycı” ifadelerle kullandığım gençlik dönemlerimde, kimileri bana “çarpılacakmışım” gibi bakardı. Laf aramızda, daha sonraları, çarpmaya çalıştıkları da oldu. Sendeledik belki ama, kalemimizi düşürmedik!..
“Hocaefendi” diye, böyle tırnak içinde yazıyor oluşumun nedeni, Türk edebiyatının usta yazarlarından Erol Toy‘un bir romanından söz ediyor oluşum. Evet, romanın adı “Hocaefendi.”
Cumhuriyet Kitapları‘ndan Haziran 2011’de çıkan romanı ilk kez bundan 6-7 yıl önce okumuştum. Elimdeki kitap birinci baskısı yani.
O yıllarda, iktidarından muhalefetine anlı şanlı siyasetçilerimiz, kelli felli köşe yazarlarımız, kanaat önderi ve akil adam sayılan aydın müsvettelerimiz; bugünün teröristi, o günün Hoca Efendisini yere göğe koyamaz, “Aman efendim, dinler arası diyalog pek mühim” diye başlayıp; Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’ya ve oradan ta Amerika’ya yayılan okullarla ne kadar da büyük bir “hizmet” yapıldığını anlatırlardı.
Ben de düşünürdüm…
Bu okullarda hep Türkçe mi öğretiliyor? İngilizce’nin hiç mi esamesi okunmuyor? Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki okulların öğrencileri (yani müşterileri), çoğunlukla o ülkenin elit tabakasının çocukları… Yani o aileler çocuklarına İngilizce değil de Türkçe mi eğitim aldırıyor?
Sonra Erol Toy’un “Hocaefendi”sini okudum. Bir değil, iki kez üstelik. Biri ilk yayımlandığında, diğeri de 15 Temmuz‘dan hemen sonra…
Gerçi Erol Toy, henüz 2011 yılında Feto’nun değil Meto’nun, yani Methullah Hoca Efendi’nin hikayesini anlatmış ama, roman bu! Fetullah Gülen’in hayat hikayesini de tüm ayrıntılarıyla okumadım, incelemedim. Ama Erol Toy, akıcı anlatımı ve etkili üslubuyla okuyucu sürükleyip götürüyor ve hile hurda, biraz da kerameti kendinden menkul hocalarının el vermesiyle vaiz olan Meto’yu İzmir’e bırakıyor.
Oradan sonrasını anlatayım size…
Meto, tıpkı daha önce vaizlik yaptığı yerlerde olduğu gibi İzmir’de de genç bir şeyh olarak ünlenir. Bir gün, cemaatten zengin bir karı koca çalar kapısını. Öksüz yetime; hali vakti darda olan çocuklara yardım eli uzatmak istemektedirler. Meto, olmazlanır önce, “Bu buyurduğunuz akçalı bir iş!..” der, ama sonra “şeyhi efendisi”nin bir hayali gelir aklına: “O hemen hemen her sohbet ve risalesinde dünyanın her yerinde, herkesi nurlandıracak okullardan söz eder, ‘Medresetül Zehralar’ kurmaktan söz ederdi.”
Meto’nun “şeyhi efendisi”nin kim olduğu sorusunun yanıtını yukarıdaki satırlarda bırakıp, Meto’nun Eğitim Müdürü’nün kapısını çaldığı ana gelelim. Eğitim Müdürü, hemen yol gösterir: “İnşaatı yapıp devlete bırakmayın, özel okul kurun, şirketle değil vakıfla açın, vakıf da eğitim vakfı olsun, izin almak kolay olur!..”
Meto, kahvesini içmeden gitmeye davransa da müdür bırakmaz, “Durun” der, “Gitmeyin. İyi olacak hastanın doktoru ayağına gelir denilmiş. Düzkaya’da müdürken barış gönüllüsü bir İngilizce öğretmenimiz vardı. Elçiliğe istasyon şefi olarak atanmış. Vakıflar ve eğitim konusunda uzman olduğunu söylüyordu. Neredeyse gelir.”
Kapı birazdan açıldığında son derece düzgün Türkçe konuşan biriyle tanıştırılır Methullah Hocaefendi.
Graham Fuller.
Ve bundan sonrasını, yani roman kahramanı Graham Fuller’in Meto’ya tavsiyelerini ya da taktiklerini, kısaltarak, romandan aktarayım:
“Bizim eğitim fonu, ülkenizin okul ihtiyacına katkı kararı aldı. Seçilen okulları teknolojinin son olanaklarıyla donatacaklar. Bir tek koşulları var. Okullarda teknoloji bölümünün bulunması… Biliyorsunuz, çağımız teknoloji çağı. Elektronik, hayatın her alanında hızla yerleşiyor. Çağdaş teknoloji yaygınlaştıkça köhnemiş sistemlerin (…) pabucu dama atılacak!.. Yeni teknolojiyi bilen insanlar, yaşı ne kadar az olursa olsun, en eskilerin başına amir olacak (…) Size hemen en modern Amerikan okulunun projesiyle, teknoloji ağırlıklı ders programını gönderirim (…) Okulun temeli atılırken haber verirseniz, biter bitmez, gerekli araç gereci yerleştirmek mümkün olur (…) Teknolojiyle birlikte eğitmenleri de biz sağlayacağız. Dilerseniz dil eğitimini de üstleniriz (…) Dilinizi korkak alıştırmayın (…) İşin maddi kısmını hiç düşünmeyin. (…) Hibe yoluyla gelecek. Başarılı çocukların lise değişim programı çerçevesinde daha ileri seviyede eğitimini, bizim vakıfların okulları verecek. Öğretmenlerin stajlarını Birleşik Devletler’de yapması sağlanacak. Gönderilen öğretmenlerin ücretini bizim fonlar ödeyecek.”
Roman kahramanı Graham Fuller’in Metullah Hocaefendi’ye verdiği taktikler bu kadarla da sınırlı kalmıyor elbette…
“Okulları yaygınlaştırın” diyor, örneğin, “Sadece ülkenizde değil, hükümetimizin ve hükümetinizin sözünün geçtiği ülkelerde de…”
“İç içe geçmiş vakıflar kurun” diyor, örneğin. “Sesli azınlığı yanınıza çekin” diyor.
“Her türlü kavgayı bastıracak kalkanları önceden hazır edin” diyor.
Projesini “Bu yeni bir dünya projesidir, Hocaefendi!..” diye takdim ediyor, Graham Fuller… Tıpkı yıllar sonra “Yeni Türkiye” projesi hazırladığı gibi…
Fetullahçı Terör Örgütü soruşturması kapsamında eski CIA ajanı Graham Fuller hakkında yakalama kararı çıkarıldığı haberi ajanslara düşünce, Erol Toy ve romanı geldi aklıma…
Siz benim yazdığım özetle yetinmeyin. Alın, okuyun. Zira, bizi yönetenler kitapların özetini değil de kendisini okusalardı, belki bütün bu olup bitenler hiç başıma gelmezdi.
Vatandaş çok AKTİF!