19,0576$% 0.14
20,6447€% 0.01
23,4365£% -0.17
1.220,61%0,06
2.017,00%0,00
541904฿%3.73974
Yayın: 04.10.2021 11:55 - Güncelleme: 17.03.2023 18:24
Konuyu önce gazeteci kardeşim İsmail Arslan yazdı.
Ardından Alim Şahin olayın üzerine üzerine gitti, pek çok kez yazdı, çizdi; Milli Eğitim’e, AK Parti il başkanlığına çağrılarda bulundu.
Ancak Milli Eğitim Müdürlüğü yolsuzluk iddialarına karşı duvar gibi durdu.
Müdür Sabahattin Dülger bu sessizliğinin ödülünü de aldı, bir üst makama getirildi.
Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi’nde ortaya çıkan yolsuzluk iddialarından söz ediyorum.
8 Ocak 2020’de Yeni Dönem gazetesinde İsmail Arslan’ın başlığı ‘Kurs adı altında yolsuzluk iddiası’ydı.
İsmail kardeşim olayın ayrıntılarını şöyle anlatmaya başlamıştı:
“Bilindiği üzere Milli Eğitim Bakanlığı, ortaokul ve lise öğrencilerinin derslerde edindikleri kazanımları pekiştirmelerini sağlamak, sürekli ders çalışan ve sosyal yönden kendini eksik bırakmış bireyler olmalarının önüne geçmek gibi amaçlarla ücretsiz ‘Destekleme ve Yetiştirme Kursları’ yani ‘takviye kurs’ uygulamasını başlatmıştı. 2013 yılında, dershanelerin kapatılma sürecinde yapılan, yerinde bir hamleydi. İmkânı olan ya da olmayan bütün öğrenciler için eğitimde fırsat eşitliği sağlanmıştı.
Uygulama halen devam ediyor. Bir kursun açılması için en az 10 öğrencinin talepte bulunması gerekiyor. Kurslarda ders veren öğretmenlere iki katı ücret ödeniyor. Ayrıca ders veren öğretmenin hizmet puanı, ders vermeyen öğretmene göre yüzde 50 yüksek oluyor.
İşte bu ‘takviye kursları’, ülkemizin sanatçı ihtiyacını karşılamada çok önemli role sahip Bursa Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi’nde amacından çıkmış, yolsuzluk kapısı olmuş! Yani birileri yine ‘yolunu’ bulmuş!”
Sonra yolsuzluk iddialarının ayrıntılarına yer verdi:
“İddialara göre, yaklaşık 285 öğrencisi bulunan okulda 17 öğretmenin takviye kursu açtığı, ancak bazılarının hiç yapılmadığı, bununla ilgili açılan soruşturmada öğretmenlerin haksız kazanç elde ettiğinin saptandığı belirtiliyor. Aynı zamanda Eğitim Bir-Sen Bursa İl Başkan Yardımcısı olan okul müdürünün, konuyu kapatmaya çalıştığı, öğrencilere ‘Müfettişler sorarsa kurs yaptık deyin’ şeklinde talimatlar verildiği, bu talimata uyan öğrencilerin devamsızlıklarının silindiği, talimata uymayan öğrencilere ise kınama ve okuldan uzaklaştırma gibi cezalar verildiği, yapılanlara karşı çıkan öğretmenlere ise mobbing uygulandığı öne sürülüyor!”
Bu duruma sessiz kalmayan içerden birileri durumu CİMER’e şikayet etti; soruşturma açıldı.
Konu daha sonra yargıya da intikal etti.
Önce Asliye Ceza’da ‘Basit dolandırıcılık, evrakta sahtecilikten’ başta Müdür Remzi Ayaz olmak üzere ilgili kişilere dava açıldı.
Asliye Ceza Mahkemesi görevsizlik kararı vererek, suçun niteliğinin ağırlığını öne sürerek dosyayı Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
İlk duruşma 26 Haziran’da yapıldı.
İki sanık duruşmaya katıldı, diğer iki sanığın ve de tanıkların hazır bulunması için duruşma 10 Kasım 2021 tarihine ertelendi.
Peki, bütün bu süreç içinde Milli Eğitim buna karşılık ne yaptı?
Hiçbir şey…
Açın Zeki Müren Güzel Sanatlar Lisesi sayfasına bakın, o müdür hala görevde…
Çünkü arkasında Milli Eğitim’i kukla gibi arkadan yöneten Eğitim-Bir-Sen var.
Bu yazının dipnotu: Cumhuriyet Savcılığı, istenilen cezaların yanı sıra TCK 53. Maddesinin de sanıklara uygulanmasını istiyor. Bu maddeye göre suç işleyenler kamu hizmetlerinden çıkarılmak durumunda… Delillerin karartılması bir yana, ceza aldığı takdirde meslekten men edilecek müdür hala görevde, iş başında! Ne diyelim, burası Türkiye mi?
İDDİANAMEDEN BİR BÖLÜM!
Cihan Kaptan, Handan Yılmaz, Ramazan Çakmak ile Remzi Ayaz’ın yargılandığı davada Savcı Gökhan Sayar, sanıkların cezalandırılmalarını isterken şu iddialarda bulundu:
“Bu haliyle soruşturma kapsamında toplanan tüm bilgi, belge ve beyanlar birlikte değerlendirildiğinde şüphelilerin alınan beyanlarında bahse konu kursun açıldığını beyan etmelerine karşın kursun hangi günlerde yapıldığı konusunda çelişkili beyanlarda bulunmaları (zira şüphelilerden Remzi ve Cihan kursun 1. Dönem hafta sonu cumartesi gününe onay alınıp daha sonra hafta içine aktarıldığını beyan etmelerine karşın diğer şüpheli Ramazan’ın ise kursun hafta sonu yapıldığını beyan ettiği) kursa ait kurs defteri ve öğrenci listesi ile devam çizelgesinin olmaması, şikayet dilekçesi ekinde yer alan WhatsApp yazışmalarında adı geçen öğrencilerin muhakkik huzurunda alınan beyanlarında bahse konu kursu seçmediklerine, seçenlerin ise kursun olmadığına dair beyanları, şüpheli Ramazan tarafından aranarak ve whatsApp aracılığıyla kursa katıldığına dair beyanda bulunmak üzere öğrenci ismi teminine çalışılması, öğrenci devamına dair belgelerin olmaması hususları hep birlikte göz önünde bulundurulduğunda şüphelilerin suçlamalardan kurtulmaya yönelik soyut nitelikteki savunmalarına itibar edilmeyerek bir suç işleme kararının icracıs kapsamında hareket eden şüphelilerden Ramazan’ın 2018-2019 eğitim öğretim döneminde her ay için vermediği halde destekleme ve yetiştirme kursları verdiğine dair belgeler tanzim ederek okul idaresine verip ek ödeme alarak, diğer şüpheliler tarafında da şüpheli Razaman’ın aslında kurs vermediği bilinmesine rağmen verilen belgelere istinaden ödeme için gerekli diğer belgeleri tanzim ederek şüpheli Ramazan’ın 2018-2019 eğitim öğretim yılında toplan 7092,28 TL ek ödeme almasına sebep olmak suretiyle üzerine atılı suçları işledikleri tüm soruşturma evrakı kapsamında anlaşılmakta…”
Bu yazının dipnotu: Savcı TCK 158/1’den cezalandırma istedi. Nitelikli dolandırıcılığın cezası 3 yıldan 10 yıla kadar…
Yaşam için yasa istiyoruz!