3

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Kabul edelim, başaramadık! Kabul edelim dediğime bakmayın, Cumhurbaşkanı Erdoğan, çoktan hem kabul hem de itiraf etti bile başaramadığımızı.

Evet, yiğidi öldürelim ama hakkını da teslim edelim. Ak Parti, yirmi yıllık iktidarı süresince iyi şeyler de yaptı. Hatta bugün iyi olmayan birçok alanda, öncesine bakın, özlemle aradığımız başarıları göreceğiz.

Mesela ekonomiyi ele alalım. Bugün, gerçekten içinden çıkılmaz bir hal almış vaziyette. Fakat üç-beş yıl öncesine kadar seçmen, harici bütün olumsuzluklara rağmen sırf “ekonomik istikrar” gerekçesiyle tercihini yine Ak Parti’den yana kullanıyordu. Hakeza sağlıkta da öyle. Hastanelerdeki düzen ve hizmetin çıtası daha yüksekti.

Ne var ki; eğitim, Ak Parti’nin başarılı olamadığı belki de tek alan. Tamam, yeterli gelmese de derslik (bina) yapıldı. Ders kitapları ücretsiz dağıtıldı falan ama bunlar “başarı” için ihtiyacı karşılamadı. Kaldı ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan da, eğitim ve kültür konusunda sınıfta kaldığımızı itiraf etti.

Bu, en üst perdeden yapılmış samimi ve sarsıcı itirafa rağmen hatırı sayılır bir şeyler yapılıyor mu derseniz, hemen ve üzülerek söyleyeyim, yapılmıyor. Zaten itiraftan daha üzücü hatta kahredici olan taraf da bir şeylerin yapılmıyor oluşu değil mi?

İktidarın, bu en başarısız olduğu alanda yeni ve hararetli bir tartışma daha yaşanıyor. Biliyorsunuz, “Öğretmenlik Meslek Kanunu” adıyla mesleğe bir dizi yenilik getirilmek isteniyor. Öğretmenler, “Aday, uzman ve başöğretmen” olmak üzere derecelendirilecekler. Buna göre; uzman olan öğretmen bin lira, başöğretmen ise iki bin lira fark alacak.

Görebildiğim kadarıyla öğretmenler böyle bir derecelendirmeden çok öğretmenliğin itibar görmemesinden ve bir de maaşların yetersizliğinden şikayet ediyorlar. Böyle bir ücret farkının, öğretmenler arasında anlamsız bir yarışa neden olacağından mütevellit doğru bulmuyorlar.

Bu tartışma düşük profilde devam ederken, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer‘in yaptığı, “Biz sınav yapmak istemedik. Buna karşı çıkan sendikalar oldu…” açıklaması gündeme bomba gibi düştü.

Burada kastedilen hangi sendika/lar bilmiyorum ama üzerine alınması gerekenin Eğitim-Bir-Sen olması gerektiği çok açık değil mi? Açıkçası, Bakan’ın, “Sendikalar ayağa kalktı” sözleri üzerine yetkili sendika olarak Eğitim-Bir-Sen’in ayağa kalkmasını ve hem kendi itibarını hem de öğretmenlerin itibarını korumasını beklerdim.

Fakat şu ana kadar Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın‘ın, sosyal medyadan, “12 saat süren TBMM Eğitim Komisyonu görüşmeleri ile Genel Kurul sürecinde Bakanlık ve yasa yapıcılar ‘sınavsız uzmanlık olmayacağı’ kabulüyle kimi haklı taleplerimize de kapı aralamamıştır…” kabilinden suya tirit bir açıklamayla konuyu savuşturduğunu görüyorum.

Bakarsanız, bu ilk vukuatı da değil Ali Yalçın‘ın, daha önce de, Konya Valisi’nin öğretmenlere yönelik kibirli ve Nagehan Alçı‘nın öğretmenlere posta koyan tavrı karşısında Ali Yalçın, ölü taklidi yapmayı tercih etmişti. Yeri gelmişken bir kez daha söyleyeyim. Eğer, öğretmenler bugün kendilerini bu denli “değersiz” hissediyorlarsa, bunun en büyük sebebi sendika vurdumduymazlığıdır.

Tüm bu yaşananların sonucunda iktidara önerim; biraz kibrinize dokunabilir ama CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu‘nun veya kendi tabirinizle, “Bay Kemal”in  sözüne/çağrısına kulak vermeniz olacak. Ne diyor Bay Kemal:  “Milli Eğitim Bakanı Özer ‘Sınav olmasın dedik, sendikalar ayağa kalktı’ demiş. Sınavdan, mülakattan daha makul çözümler var elbet. Yine çağrı yapıyorum, gelin birlikte çözelim bu işi. Öğretmenlerimizin çok daha büyük dertleri var, böyle anlamsız şeylerle incitmeyelim kendilerini.” Bence de, incitmeyin öğretmenleri.

SON SÖZ:

Öyleyse gelin şöyle yapalım. Madem, “Öğretmenlik Meslek Kanunu” ile murat edilen şey öğretmenleri yüksek lisans ve doktora yapmaya özendirmek; o halde sınav yaparak kimseyi incitmeyelim. Hizmette on yılını tamamlayanlar uzman öğretmen, yirmi yılını tamamlayanlar başöğretmen derecesi alsın. Bu yılları beklemek istemeyenler ise yüksek lisans ve doktorayı tamamlayarak dereceleri elde etsinler. Neredeyse emekliliği gelmiş bir öğretmen sınava sokularak incitilmesin. Yüksek lisans ve doktora daha çok genç öğretmenlerin işi olacağı için bu tarafa onlar özendirilsin. Bu arada bir önerim de, okul idarecilerinin başöğretmen,  yoksa uzman öğretmenler arasından seçilmesi kanunla düzenlensin. Daha tebeşir tozu yutmadan idareci olanlar; hepsi olmasa bile bir kısmı idareciliği yapamadığı gibi, öğretmenliği de ıskalamış oluyorlar.