21,8483$% 1.25
23,4885€% 1.27
27,4228£% 1.06
1.383,91%1,68
2.293,00%1,73
592869฿%8.14033
Yayın: 21.07.2022 11:55 - Güncelleme: 23.07.2022 15:41
Seçim tarihi yaklaştıkça cevabı daha da merak edilen, belki de en çok merak edilen sorulardan biri de Millet İttifakı‘nın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı?
Bir aralar dışarıdan yakıştırılan isimlerin birer yakıştırmadan öteye geçmediği artık net olarak ortaya çıkmış oldu.
Bunun sebebi şu:
Daha önce de altını çizdiğim gibi, son yerel seçimlerde CHP özelinde Millet İttifakı, kendi adaylarıyla seçim kazanma tecrübesini elde etti. Dolayısıyla, “kazanamazlar” algısı büyük ölçüde yıkıldı. Dahası, İstanbul ve Ankara belediye başkanları, kendilerinden beklenmedik oranda başarılı da olunca, iktidar cephesinin hemen bütün iddiaları boşa çıkmış oldu.
Zaten belediye başkanlarının adlarının Cumhurbaşkanı adaylığında öne çıkmasının sebebi de, iktidar desteği olmamasına, hatta belediye meclislerinde bile sayıları yetmemesine rağmen ortaya koydukları başarı değil mi?
Fakat, bu sarsıcı gerçek ortadayken ve anketlerde hala isimleri Kemal Kılıçdaroğlu‘nun önünde çıkıyor olmasına rağmen İstanbul ve Ankara belediye başkanlarının bile eskiye oranla adaylık şanslarının kalmadığı kanaatindeyim.
Şöyle ki; İmamoğlu aday yapılmaz, çünkü Millet İttifakı, genel seçimden bir yıl sonra yapılacak yerel seçimde İstanbul’u yeniden kazanmak isteyecek. Öyleyse “kazanan” adaydan neden vazgeçsin?
Yeri gelmişken söyleyeyim.
Efendim, siz bakmayın, İmamoğlu’nun sürekli şehir dışında olduğu yönündeki algı operasyonlarına. Tıpkı, yerel seçimler öncesinde üretilen algının ters tepmesi gibi, iktidar adına yapılan “Çizme Şov” da ters teper. Şehri, yirmi yıl yönetip, kaybettikten sonra çizme giyerek, “Nerde İmamoğlu?” dersen, halk da çıkar, “O çizmeyi yirmi yıldır neden giymedin?” diye sorar ve sen de apışıp kalırsın.
Ak Parti’nin hala bunu gör(e)müyor olmasına şaşıyorum doğrusu. İstanbullu, ucuz ekmekten, ulaşımdan kreşlere kadar kendisi için üretilen hizmetlere bakar. Hatta, iktidar, İmamoğlu’nu bu kadar diline doladıkça, onun yapmadığı hizmetler için bile, “yaptırmıyorlar” mağduriyeti doğar ki; bu, İmamoğlu için bedavadan kazanılmış bir kahramanlık olur.
Konumuza dönersek; Millet İttifakı, İmamoğlu’nu İstanbul için saklayacaktır. Öte yandan, anketlerde adı açık ara önde çıkan Mansur Yavaş için ise başka elverişsiz bir durum var. O da şudur. Bugün itibariyle hiç konuşmadığı için adeta kapalı kutudur. İktidar, olası adaylardan İmamoğlu’na yüklenirken Yavaş’ı görmezden gelmesi öylesine bir karar olamaz. Mansur Yavaş’ın, aday olması halinde, iktidarın hangi kartları açacağı belli değil.
Bakın burası çok önemli! İktidarın, “En zayıf halka” olarak gördüğü Kemal Kılıçdaroğlu için bile hangi kartları açacağı üç aşağı beş yukarı bellidir ki; bunca zamandır yapacağı eleştirileri zaten yaptı. Aynı şeylerin tekrarı olacaktır ve seçmen daha önceden duyduğu ve cevabı bir çeşit verilen bu eleştirileri dikkate almaz. Fakat aynı şey Mansur Yavaş için geçerli değildir. Genel siyasetteki bu açmazla birlikte tıpkı İstanbul gibi Ankara’nın da kaybedilmesini istemeyen Millet İttifakı, burası için de “kazanan” adayını boşa çıkarmak istemeyecektir.
Geriye iki isim kalıyor; Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener. Tamam, Kemal Kılıçdaroğlu, “helalleşme” adımıyla, CHP’yle arasında tarihsel soğukluk bulunan muhafazakar muhitle ortak bir zeminde buluşmanın yollarını arıyor. Bu konuda epey mesafe aldığı da ortada. Fakat yine de aradaki güven eksikliği giderilmiş sayılmaz. Bu çekince, sadece muhafazakar muhit için geçerli değil. CHP’nin omurgasını oluşturan laik-seküler kesim için de geçerli ki; Kılıçdaroğlu‘nun çabasıyla partiye kazandırılan bazı isimlerin hala sindirilemediğini görüyorum.
İşte bu iki taraflı çekinceden mütevellit, Kılıçdaroğlu‘nun adaylığı, Ak Parti’den kopan kararsızların yeniden Ak Parti’ye dönelmesine sebep olabilir. Böyle bir tablo ise Millet İttifakı için telafisi imkansız bir risktir.
SON SÖZ:
Yarın ne olacağını elbette ki; bilemeyiz. Eldeki veriler ışığında sonuca dair bir yorum yapıyoruz. Bu gerekçeli verileri alt alta koyduğumuzda, “Elde var Akşener”den başka bir sonuç kalmıyor. Tamam, Akşener, “Ben aday değilim” dedi demesine ama halihazırda muhafazakar muhitin sıcak bakacağı hatta Ak Parti tabanından bile hatırı sayılır oy alacağı ortada. “Aday değilim” diyerek son dakikaya kadar kendisini tartışmanın dışında tutması ise ayrı bir avantajdır bana göre. Demem o ki; Millet İttifakı’nda aklın yolu Akşener‘in adaylığını gösteriyor.
Mudanya’da yaz okullarında sertifika heyecanı