27,4278$% 0.38
29,0568€% -0.01
33,4833£% 0.12
1.631,18%-0,67
2.717,00%-0,54
735500฿%-1.03602
Yayın: 11.06.2023 21:39 - Güncelleme: 13.06.2023 16:33
Bugünün sorunlarını bilmek/çözmek için kaynağına inmek ve tarihi gelişmelere biraz göz atmak gerekir diye düşünüyorum. Bunu burada ne kadar yapabilirim veya sizi alıp ne kadar gerilere götürebilirim bilmiyorum, fakat yine de düne doğru biraz yol aşındıralım.
İlk durak, Ahmet Hamdi Tanpınar olsun. Fakirliğinden ve kendisine karşı kıskanılacak bir ilginin olmayışından yakınmak yerine bu iltiması çocukluğuna dair bir hürriyet olarak gören Tanpınar, hürriyetin siyasetteki karşılığı için ise “Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi; ve o geldi diye biz sevincimizden, davul, zurna, sokaklara fırladık…” şeklinde özetliyor.
Çok aşina olduğumuz bir yaklaşım değil mi? Mesela, ekonominin yeni patronu Mehmet Şimşek‘in gelişini neredeyse zil takıp oynayarak karşılıyoruz, ama çok azımız hariç kimse “Neden gitmişti?” diye sormuyor. Tıpkı, gittiğini kimsenin söylemediği halde gelişine sevinilen “hürriyet” gibi.
Tamam, hürriyete o kadar da ilgisiz, sevgisiz değiliz, ama birilerinin bize çizdiği hudut içinde hür olmaya alışmış bir millet olduğumuz da aşikar. Bundan mütevellit azımsanmayacak kadar uzun bir demokrasi deneyimimiz olmasına karşın siyaset tarihimizde yerli yerine oturmuş siyasal ve kurumsal bir yapının hala çok uzağındayız.
Ne yazık ki; milletçe benimsediğimiz ve kurumsallaşmış bir siyasal sistemimiz gelişmediği için sürekli olarak bireysel beceriye dayalı bir iktidarı ve çoğu zaman da onun “Rasyonel zeminden uzak” uygulamalarını ve o uygulamaların yol açtığı zararları acı çekerek tecrübe ediyoruz.
Fakat bu, bizim olmakla beraber genelde ve daha berbat şekliyle topyekun Müslüman coğrafyanın bir sorunudur. Nitekim Müslümanlar, tarihleri boyunca liyakat esaslı demokratik bir siyasal yapı kuramadıkları için umut veren bir muhalefet geleneğinden de söz etmek neredeyse imkansızdır. 14 ve 28 Mayıs tarihlerinde yaşadığımız son seçim tecrübesi de bunu göstermiyor mu? Erdoğan ve Kılıçdaroğlu özelinde bireyselleşen ve onların etrafında kümeleşenlerin iktidara yürüme gayreti şeklinde ilerlemedi mi süreç? Nihayetinde söylenen sözlerden ziyade sözü söyleyenin bireysel ikna yeteneği sonucu belirlemedi mi?
Bu yakıcı esas üzerine gelişen/gerçekleşen seçimlerde Kılıçdaroğlu, söylenmedik söz, verilmedik vaat bırakmadığı halde, muhalefetin dili, iktidarın kör göze parmak yanlış politikalarını sorgulatacak bir etkiye dönüşmedi ne yazık ki…
Cumhur İttifakı’nın galibiyetiyle biten ve yerel seçim arifesinde psikolojik üstünlüğü de elinde tutan iktidara inat muhalefetteki dağınık tablo, muhalif seçmenin kazanmaya yönelik heyecanını örseliyor. Daha da önemlisi, yenik liderlerin, “yenilik” taleplerine duyarsız kalmaları muhalif muhitte “değişime” dair bütün umutları da tüketiyor.
Ne var ki; bu tükenmişlik sendromu Türk siyaseti için pek de hayra alamet bir durum değildir. Nitekim, bir zihinsel tükenmişlik sendromu içine düşen muhalefetin düşündürücü durumu “muhalefetsiz bir iktidar” olgusunu tetikliyor. Bilinmelidir ki; demokrasiyi yaşatmak iktidardan çok muhalefetin işidir. İktidara karşı demokrasiden şikayet eden muhalefetin, demokrasiyi yaşatma bilinciyle hareket etmek gibi tarihi bir zorunluluğu vardır. Dolayısıyla, bu sorumluluk duygusuyla hareket eden muhaliflerin bir yol bulmaları, eğer olmuyorsa da bir yol açmaları gerekir.
SON SÖZ:
İşte ben, Yavuz Ağıralioğlu‘nun, “Bu, muhalefeti son eleştirim” diyerek yeni bir parti kurma isteğini, biraz da yeni bir yol açma iradesi olarak görüyor ve çok kıymetli buluyorum. Şehit Muhsin Yazıcıoğlu‘na yol arkadaşlığı yapmış Yavuz Ağıralioğlu’nun memleket mevzubahis olduğunda “elif” gibi dik duruşuna dün de bugün de şahit olduk. Son tahlilde demem o ki; sadece hürriyetin gelişine sevinmek değil, gidişini de sorgulayabilmek için adalet, ehliyet ve liyakat ekseninde yeni bir yol açma hamlesi siyasetin tıkanan damarlarına da iyi gelecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kimse Anadolu insanına hakaret edemeyecek