Sivilay: Koza Han inşaatı durdurulmalı

Bursa Sivil Toplum Derneği (SİVİLAY), devam eden Koza Han zemin çalışmasını “garabet” olarak değerlendirdi. Yönetim Kurulu Başkanı Okan Aras “Koza Han’ın mimari mirasına sahip çıkarak özgün haline döndürmek varken, doğal olmayan granit bloklar döşetmeyi çok talihsiz buluyoruz. Çok geç olmadan, restorasyon diyemeyeceğimiz bu garabet inşaat durdurulmadır’ dedi.

Yayın: 01.01.2021 17:50 - Güncelleme: 18.05.2022 15:24

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Kentin önemli sivil toplum kuruluşlarından biri olan SİVİLAY Koza Han inşaatına sessiz kalmayacaklarını açıklayarak basın açıklaması gerçekleştirdi. Başkan Okan Aras, “14’üncü yüzyıldan günümüze miras kalan emsalsiz Koza Han’da emsalsiz bir inşaat yapılıyor. Koza Han için, iyi niyetle ‘restorasyon’ kararı verenler lütfen dikkat! Sizler; tarihimize sahip çıkmak için bir yandan güzel konuşmalar yaparken diğer taraftan Koza Han’ın zeminine, sırf temiz görünsün diye, beton görünümlü mermer benzerlerini döşetiyorsunuz. Her biriniz onlarca ülkeye gidip, tarihi dokuları gördünüz. Olabildiğince aslına sadık olan düzenlemelere hayran kaldınız. SİVİLAY olarak iyi olan her şeyi destekleyen bir sivil toplum kuruluşuyuz. Ancak; bu inşaatı bir restorasyon değil akıl tutulması olarak değerlendiriyoruz,“ dedi.

Memleketin her yerinde ‘kayrak taşı’ bulunurken, yaptırılan granit taşın tüm Bursalıları üzdüğünü belirten Aras, konunun uzmanı kişi-kurum ve kuruluşların bölgeyi, gelecek kuşaklara armağan edecek şekilde korudukları planlara imza atmak zorunda olduklarının altını çizdi. Aras, “ Bursa Sivil Toplum Derneği (SİVİLAY) olarak, bu yanlıştan, henüz işin başındayken, çok acil şekilde dönülmesini öneriyoruz. Tarihi ile barışık daha yaşanabilir bir BURSA hepimizin hakkıdır çünkü!”, ifadesinde bulunurken, açıklamasını Mehmet Akif Ersoy’un dizeleriyle bitirdi;

“Yıkmak, insanlara yapmak gibi kıymet mi verir ?
Onu, en çolpa herifler de, emin ol becerir.
Sade sen gösteriver 'İşte bu dur kubbe' diye
İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.
Ama gel kaldıralım dendi mi, heyhat, o zaman
Bir Süleyman daha lazım yeniden, bir de Sinan…”