Tayyip ağabeyin ‘ayakkabısını yalamak’ mı?

Yayın: 24.01.2023 19:27 - Güncelleme: 26.01.2023 17:45

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Hendek Savaşı, Müslümanlar için bir dönüm noktası olması bakımından İslam tarihinin en önemli savaşlarından birisi olarak kabul edilir.

Pagan Araplar, Yahudilerle işbirliği yaparak Müslümanlara kalıcı bir bozgun yaşatmak üzere harekete geçmişlerdi. Durumdan haberdar olan İslam peygamberi, kuşatmayı durdurmak için Müslümanlarla bir araya geldi.

Medine üzerine yeni bir saldırıya hazırlanan müşriklere karşı nasıl bir savunma yapılması gerektiği konuşulurken; sahabeden Selman-ı Farisi, peygamberin önerisi için Allah’ın emri olup olmadığını sordu ve olmadığını duyunca hendek kazmak suretiyle savunma yapmayı önerdi. Nihayetinde onun teklifi kabul gördü ve hendek kazıldı…

Müslüman’ın “biat” ile imtihanını bundan daha güzel özetleyecek bir hikaye yoktur herhalde. Allah’ın emri değilse peygamberin fikirlerinin bile tartışmaya açılması ve yeri geldiğinde kabul görmemesi, Müslümanlar için düşünmenin farz olduğunun en güzel örneği olsa gerek.

Müslümanlar için kapanan içtihat kapısıyla birlikte düşünme yolları da kapanmış olacak ki; lider, önder olarak belledikleri kişi karşısında kendilerini “kaz kafalı” kabul edecek kadar kimliksizleşebiliyorlar. Müslüman duruşuyla birebir zıt olan bu arızalı durum, aslında en çok da lidere, öndere ve birlikte yürünen yola zarar verdiğinin farkına bile varılmıyor ne yazık ki.

Alın size manidar bir örnek:

Ak Parti Ordu Milletvekili Şener Yediyıldız, katıldığı bir televizyon programında, “Tayyip ağabey” diye hitap ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında kendisini “kaz kafalı” görüp, “ihanet” dilmemesi gerektiğini vurgularken, “Tayyip ağabeye ihaneti bırak, sırtımızda taşımamız lazım. Yani ayakkabısını yalamamız lazım…” gibi; aslında en çok da Erdoğan’a zarar verecek, akla ziyan, kimliksiz ve hatta kusura bakmayın ama zır cahil bir cümle kurmuş.

Ne yazık ki; Erdoğan’ı sevme sosuyla sulandırılmış bu ve benzeri kimliksiz, zır cahil cümleler; Erdoğan‘ın ördüğü “dava” duvardan birer ikişer tuğla eksiltmekten, yapıya zarar vermekten, nihayetinde yıkılmasına sebep olmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

SON SÖZ:

Bugüne kadar, çok defa, sonu gelmez tartışmanın ortasında sürekli ikaz eden ve ikazdan hoşlanmayanlarca “istenmeyen adam” ilan edilmeme rağmen kararlılıkla yazmaya, uyarmaya çalıştım. Gerçek bir dost nasihati olarak görülmesi umuduyla bir kez daha yazıyorum. “Biat” ile yapılacak pansuman kanayan yaraya çare olmaz. Çözüm, ehliyet ve liyakatte saklıdır. Bitirirken, Selman-ı Farisi’nin kulaklara küpe olacak bir sözünü not düşmek isterim. “Şaşılır şu kimseye ki, dünyaya hırsla sarılır, ama ölüm onu aramaktadır. Unutmuş ama unutulmuş değildir…” Biz unutsak da ölümün bizi unutmadığı şu hayat ayakkabı yalayacak kadar uzun mu?

SİZİN İÇİN SEÇTİKLERİMİZ