20,0115$% 0.19
21,3833€% -0.24
24,9742£% 0.83
1.248,57%0,48
2.250,00%2,27
553015฿%3.44121
02 Mart 2023 Perşembe
Gelenek bozulmadı “Adam” yine kazandı…
Bir oydan daha ötesi…
Özlüce’yi nazi kampına çevirin!
Öldürüyor beni bu özgüven!
Deepfake, Dark Web ve Cambridge Analytica’cılık oynamak
Varank da ucundan bi tutarsa Bursa bu büyük taşınma ile nefes alır
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat’taki depremlerden etkilenen kentlerden Belen girişindeki Türk bayraklı el heykeli, depremde hasar görmeyen eserlerden biri oldu.
Derebaşı Mahallesi’ne dönemin belediye başkanı Cemil Yılmazlar tarafından yaptırılan heykelin yanındaki Tosyalı Belen Camisi ise bu afette kısmen zarar gördü.
İlçenin simgelerinden olan 9 metre uzunluğundaki heykel, yoldan geçenlerin dikkatini çekiyor.
Heykeli yapan Rıfat Üstündağ, AA muhabirine, heykelin yapımına 2004 yılında başladığını, 2009 yılında da yerine monte edildiğini söyledi.
O dönem heykelin yerinin neresi olacağı konusunda tereddüt olduğunu dile getiren Üstündağ, “Nereye konursa konulsun altyapısını heykelle birlikte inşa ettik, gücü oradan geliyor. Sağlam şekilde tasarlandı. Çok özel bir çelik boru getirildi direk için. Yaklaşık 45 gün metal işçiliği için çalıştık. Kayanın yarıklarına beton ve metal çubuklar koyduk.” ifadelerini kullandı.
Belen’in tarihte bir geçit olduğunu vurgulayan Üstündağ, “Belen, Yavuz Sultan Selim Han’dan beri muhafız görevi görür. Bu dağların insanları olduğumuz için tarihi geçmişlerimizle bir bütünüz. Dedelerimin ödediği bedeli hatırlatmak için yaptım ben onu.” dedi.
Mahalle muhtarı Ali Şirin ise bayrağın 2009 yılında belediye tarafından yaptırıldığını belirterek, “Dimdik ayakta duruyor. Allah’ın izniyle ülkemiz de böyle dimdik ayakta duracak. En kısa sürede toparlanıp ayağa kalkacağız. Bayrağımız her zaman olduğu gibi dalgalanmaya devam edecek.” dedi.
Mahalle sakinlerinden Mesut Vanoğlu da Belen’in simgesinin depremde yıkılmadığını ifade etti.
Depremin bölgedeki yaşamı olumsuz etkilediğine işaret eden Vanoğlu, “Bundan sonraki hayat daha zor. Allah herkesin yardımcısı olsun.” diye konuştu.
Ses sanatçısı Züleyha Ortak, yapımcı Banu Ergin, içerik üreticisi Nursen Şenyurt, influencer Buse Turan, şarkıcı ve modacı Beste Korkmaz, Serhat dizisi oyuncuları Tamer Karadağlı, Nefise Karatay, Burak Haktanır, Muhammed Emre Kaya, Haluk Özenç, Mert Özbek, Tutku Topaç, Ali Pınar, Çağıl Aydıner ve Musa Evren’in bulunduğu ekip, kentte görev alan itfaiyecilerle bir araya geldi.
Özverili çalışmaları dolayısıyla tebrik edilen itfaiyeciler, Karadağlı’ya itfaiyeci montu hediye etti.
Ünlü isimler, daha sonra AFAD Koordinasyon Merkezi’nde Vali Hulusi Şahin’i ziyaret etti.
Şahin, sanatçıların kente yaptığı ziyaretin çok değerli olduğunu dile getirerek, “Çünkü yaralarımız sadece fiziksel değil, aynı zamanda mental yaralarımız var ve günler geçtikçe bu ruhun içindeki yaralar daha da gün yüzüne çıkıyor. O yüzden son dönemlerde bizim psikososyal desteğe ihtiyacımızın ne kadar fazla olduğunu görüyoruz. Bununla ilgili de adımlar atıyoruz. Sizlerin ziyaretlerini de bu kapsamda çok değerli buluyoruz.” dedi.
Konuşma sırasında yaşanan artçı sarsıntı üzerine Şahin, “Bu arada küçük bir deprem oluyor. Rahat olun, sıkıntı yok. Burası çelik bir binadır. Sallanır ama bir şey olmaz, endişe etmeyin.” ifadesini kullandı.
Vali Şahin, şehirde her 4 binadan birinin ya yıkıldığını ya da ağır hasarlı olduğu bilgisini verdi.
Ekip, kentteki çadır kentleri ziyaret ederek çocuklara hediyeler verdi, depremzedelerle görüştü.
Ekibin koordinatörü Züleyha Ortak ise OHAL’in sonuna kadar kendileriyle olmak isteyen ünlü isimleri depremzedelerle beraber olmaya devam edeceklerini aktardı.
Ramazanda iftar sofralarında buluşacaklarını, bayramda yine burada olacaklarını işaret eden Ortak, “Bizim ünlü sanatçı arkadaşlarımıza çağrımız var, gelsinler ve bölgedeki insanları yalnız bırakmasınlar.” diye konuştu.
Oyunculardan Tamer Karadağlı ise evvelsi gün Gaziantep’te olduklarını, buradan da Adıyaman’a geçeceklerini ifade etti.
Çocukların yüzündeki tebessümün dünyalara bedel olduğunun altını çizen Karadağlı, “Çünkü o tebessümü yaratmak için geliyoruz. Ekranlarda seyrettikleri insanların onların yanında olması bence onlar için çok önemli. Buraya geldiğimde çok duygulandım. Bu çocuklar bu ülkenin gelecekleri. En büyük zararı aslında onlar gördü. Yani onlara bu süreci mümkün olduğu kadar hissettirmeden geçirmek gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Nefise Karatay da buraya gelmenin, bu atmosferi görmenin bambaşka olduğunu vurgulayarak “Hepimiz koşarak geldik. Elimizden gelen yardımı yapmaya hazırız. Acınızı paylaşıyoruz. Bir parça size moral olabilirsek ne mutlu bize.” değerlendirmesinde bulundu.
Tyson, basın mensuplarına gönderdiği videoda hayranlarını Türkçe selamlayarak, “Türkiye ile bağım yıllar öncesine dayanıyor. Türkiye benim ikinci evim oldu. Kaybedilen 10 binlerce can, yıkılan binalar ve paramparça olan ailelerden ötürü büyük üzüntü duyuyorum. Vefat edenlerin ahirete huzur içinde gitmesi ve yaralıların bir an önce iyileşmesini temenni ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Başta UNICEF olmak üzere çok sayıda kuruluşun bölgede insani yardım faaliyetleri yaptığını belirten Tyson, hayranlarını Türkiye’deki depremzedelere bağış yapmaya çağırdı.
Los Angeles’ta doğan, Afrika, Lübnan ve Danimarka kökenli caz sanatçısı Nyofu Tyson, müzik araştırmaları için geldiği Türkiye’de Türk halk müziği ve saz ile tanıştı.
Okay Temiz, Ömer Faruk Tekbilek ve Ahmet Hadji Tekbilek gibi Türk müziğinin önemli isimleriyle çalışan Tyson, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Köroğlu ve Aşık Veysel gibi halk ozanlarının yaklaşık 40 eserini bağlamayla çalarak Türkçe ve İngilizce yorumladı.
Tyson, yorumladığı Türk müziklerini 2017’de piyasaya sürdüğü “Minstrels and Mystics (Aşıklar ve Ozanlar)” albümünde topladı.
Gerçek adı Müslüm Akbaş olan sanatçı, 7 Mayıs 1953’te Şanlıurfa’nın Halfeti ilçesinin Fıstıközü köyünde, tarım işçileri Mehmet ve Emine Akbaş çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi.
Zeyno ve Ahmet adında iki kardeşi olan Gürses’in ailesi, ekonomik sıkıntılar nedeniyle kendisi 3 yaşındayken Adana’ya göç etti. Müslüm Gürses, ilkokuldan sonra eğitime devam edemeyerek, bir süre ayakkabı tamircisi ve terzi dükkanında çalıştı.
Babasının engellemesine rağmen, annesinin desteğiyle 1967’de henüz 14 yaşındayken Adana’da bir çay bahçesinde düzenlenen ses yarışmasına katılan sanatçı, birinci olarak dikkati çekti.
Usta sanatçı, yarışmadan sonra “Gürses” soyadını kullanırken, bir yandan da halk eğitim merkezinde müzik dersleri almaya başladı.
Kendisine yapılan teklifle kısa bir süre çay bahçesinde türkü söyleyen sanatçı, işlerin iyi gitmemesi sebebiyle terziliğe geri dönmek zorunda kaldı.
Gürses, müziğe başladığı ilk yıllarla ilgili yaptığı bir açıklamada, “İlkokulu bitirdim. Gerisi yok. Adana’da damda yatarken uzun hava okudum. Arkadaşım Halkevine gidiyordu. Ben de gittim. Derken Çukurova Radyosu’nda sanatçı oldum.” ifadelerini kullanmıştı.
Adana’daki bir gazinoda assolist olarak sahne alan Sadık Altınmeşe’nin rahatsızlanmasının ardından onun yerine sahneye çıkan sanatçı, büyük ilgi gördü ve mikrofonu bir daha elinden bırakmadı.
Müslüm Gürses, bir yandan Adana’da çeşitli mekanlarda konserler verirken, 1967’den itibaren her cumartesi TRT-Çukurova Radyosu’nda, canlı olarak türküler söyledi.
İlk plağı “Emmioğlu/Ovada Taşa Basma” adlı 45’liği 1968’de çıkaran sanatçı, kariyer basamaklarında hızla yükselmeye başladı.
Sanatçı, 29 Mayıs 1969’da babasının annesini öldürmesiyle büyük sarsıntı yaşadı. Bir iddiaya göre, aynı gün Gürses’in kız kardeşi Zeyno Akbaş’ı da öldüren babası, cezaevine girdi.
Hayatının bu noktasıyla ilgili hiçbir zaman konuşmak istemeyen ünlü sanatçı, annesinin vefatının ardından geldiği İstanbul’da, “Giyin Kuşan Selvi Boylum/Hayatımı Sen Mahvettin” ve “Gitme Gel Gel/Haram Aşk” adlı iki 45’lik plak doldurdu.
Gürses, “Sevda Yüklü Kervanlar” adlı şarkısıyla geniş kitlelere ulaşmayı başarırken, “Sevda Yüklü Kervanlar/Vurma Güzel Vurma” isimli 45’liği 300 bin basılarak dönemin rekorunu kırdı.
Askerliğini Mamak’ta yapan sanatçı, vatani görevini tamamladıktan sonra Burhan Bayar’ın bestelerine yer verdiği çok sayıda plağı hayranlarıyla buluşturdu.
Müslüm Gürses, 1978’de Anadolu turnesi dolayısıyla Tarsus’tan Adana’ya dönerken trafik kazası geçirdi. Sürücünün hayatını kaybettiği kazada, öldü sanılarak morga kaldırılan Gürses’in yaşadığı son anda fark edildi ve ameliyata alındı.
Kazada, alnı ciddi biçimde zedelenen sanatçının başına, beynini koruyacak plaka takıldı. Gürses, kazadan dolayı koku alma duyusunu yitirdi. İşitme duyusu da ciddi biçimde zarar gören sanatçı, yavaş konuşmaya başladı.
Usta sanatçı, 1990’lı yılların başında “Özür Diliyorum Senden”, “İsyankar” ve “Ben İnsan Değil miyim?” adlı albümleriyle müzik dünyasında ikinci büyük çıkışını yakaladı.
Yaşadığı acılarla sanatını yoğuran Gürses, şarkılarında kendisini umutsuz, çaresiz hissedenlerin hislerine tercüman olmaya çalıştı. Bir röportajında Orhan Gencebay ile arasındaki farkı, “Orhan ağabey bizim pirimizdir. Orhan Gencebay, ‘Böyle gelmiş, böyle gitmez’ diyor. Bizse ‘Böyle gelmiş, böyle gider’ diyoruz” sözleriyle ifade etmişti.
Müslüm Gürses, “Gönül Teknem” adlı albümünün yanı sıra yazar Murathan Mungan’la ortak projesi “Aşk Tesadüfleri Sever” adlı albümü 2006’da çıkararak müzikseverlerin beğenisine sundu.
David Bowie, Bjork, Bob Dylan ve Leonard Cohen’in de aralarında olduğu birçok yabancı müzisyenin bestelerine Mungan’ın yazdığı sözleri yorumlayan sanatçı, albümde Haris Alexiou şarkısını Sezen Aksu ile seslendirdi.
Unutulmaz isim, yaşamının son yıllarında bazı pop ve rock tarzındaki şarkıları da repertuvarına katarak, Bülent Ortaçgil’in “Sensiz Olmaz”, Nilüfer’in “Olmadı Yar”, Teoman’ın “Paramparça”, Tarkan’ın “İkimizin Yerine”, Şebnem Ferah’ın “Sigara” ve Kenan Doğulu’nun “Tutamıyorum Zamanı” adlı çalışmalarını da seslendirerek, 2009’da “Sandık”, 2010’da ise “Yalan Dünya” albümlerine imza attı.
Gürses’in 1975-1978 yıllarında dört farklı “Müslüm Gürses” adlı albümü yayımlanırken, 1976’da “Öldürdüğün Yetmedi mi”, 1979’da “Gazla Şoför”, “Bağrıyanık”, 1980’de “Umutsuz Hayat”, “Esrarlı Gözler”, 1981’de “Mutlu Ol Yeter”, 1982’de “Müzik Ziyafeti”, “Tanrı İstemezse”, 1983’te “Anlatamadım”, “Dertliler Meyhanesi”, 1984’te “Yaranamadım”, 1985’te “Güldür Yüzümü”, “Gitme”, 1986’da “Sevda Yolu”, “Yıkıla Yıkıla”, “Küskünüm”, “İlk Aşkım Son Sevgilim”, “Hayatımı Sen Mahvettin”, 1987’de “Farketmez”, “Talihsizler”, 1988’de “Aldatılanlar”, “Dertler İnsanı”, “Vefasız Alem”, “Maziden Bir Demet”, 1989’da “Arabeskin Devleri”, “Bir Fırtına Kopacak”, “Bir Kadeh Daha Ver”, “Mahsun Kul”, “Müslüm Gürses Konser albümü”, 1990’da “Meyhaneci / Kırık Sazım”, “Hüzünlü Günler”, “Arkadaş Kurbanıyım”, “Güle Güle Git”, 1991’de “Bir Bilebilsen / Zalim”, “Sen Nerdesin Ben Nerdeyim”, “Yüreğimden Vurdun Beni”, “Bir de Benden Dinleyin”, “Her Şey Yalan”, “Yaşamalısın”, 1992’de “Müslümce 92”, 1993’te “Ah Gülüm”, “Dağlarda Kar Olsaydım”, “Kralların Müzik Şöleni”, 1994’te “Senden Vazgeçmem”, “İnsaf – Kahire Resitali”, 1995’te “Benim Meselem”, “Bir Avuç Gözyaşı”, 1996’da “Topraktan Bedene”, “Şiirlerim Şarkılarım”, 1997’de “Sultanım”, “Usta – Ne Yazar”, “Nerelerdesin”, 1998’de “Müslüm Gürses Klasikleri” albümleri yayımlandı.
“Arkadaşım”, “Garipler” ve “Vay Canım” albümleri 1999’da müzikseverlerle buluşan sanatçının ayrıca 2000’de “Biz Babadan Böyle Gördük”, “Zavallım”, 2001’de “Müslümce Türküler”, “Sadece”, “Yanlış Yaptım”, “Dünya Yalan”, 2002’de Açık Hava Konser albümleri- 1, 2, 3, “Müslüm Baba ile Yolculuk”, “Paramparça”, 2003’te “Yanarım”, “İkimizin Yerine”, 2004’te “Uyanma Zamanı”, 2005’te “Ayrılık Acı Bir Şey”, 2005’te “Bakma”, 2006’da “Gönül Teknem”, “Aşk Tesadüfleri Sever”, 2009’da “Sandık”, 2010’da “Yalan Dünya”, 2013’te “Veda – Ervah-ı Ezelde”, 2013 ve 2014’te “Baba Şarkılar 1-2” albümleri çıktı.
Müslüm Gürses, arabesk furyasının yükseldiği dönemde Yeşilçam’a da adım attı. Çoğu şarkılı, türkülü olmak üzere 38 filmde rol alan Gürses, ilk kez 1979’da çekilen “İsyankar” filmiyle kamera karşısına geçti.
Genellikle suça sürüklenen, alkolizmin batağına saplanmış gençlerin, acı dolu hayat hikayelerinin işlendiği filmlerde rol alan sanatçı, kariyerinin son döneminde de komedi filmlerinde yardımcı oyuncu olarak göründü.
Sanatçı, 1980’de “Bağrı Yanık”, “İtirazım Var”, “Hasret”, “Kul Sevdası “Zeytin Gözlüm”, 1981’de “Mutlu Ol Yeter”, 1983’te “Anlatamadım”, 1984’te “Ağlattı Kader”, “Bir Yıldız Doğuyor”, “Çare Sende Allah’ım”, “Garibanlar”, “Sev Yeter”, 1985’te “Güldür Yüzümü”, “İkizler”, “Kul Kuldan Beter”, “Yaranamadım”, 1986’da “Beleşçiler”, “Çığlık”, “Seher Vakti”, “Töre”, “Yıkıla Yıkıla”, “Kader Rüzgarı”, “Kısmetin En Güzeli”, “Küskünüm”, 1987’de “Oğlum”, “Talihsizler”, 1988’de “Yalnızlık Korkusu”, 1990’da “Dertler İnsanı”, “Dünya Boştur”, 2000’de “Sevmemeli”, 2002’de “Bir Akıllı Bir Deli”, “Muhabbet Kuşları”, “Ömerçip”, 2005’te “Balans ve Manevra”, 2006’da “Amerikalılar Karadeniz’de 2”, 2008’de “Esrarlı Gözler”, 2011’de “Şov Bizinıs” filmlerinde oynadı.
Sinema oyuncusu Muhterem Nur ile 1982’de Malatya turnesinde ilk kez karşılaşan ve “Sahneye ilk kim çıkacak” kavgası eden sanatçı, bu olaydan sonra Nur’dan ayrılmadı.
Çocukluğunda hiçbir filmini kaçırmadığı ve büyük bir hayranlık duyduğu Muhterem Nur ile 1986’da hayatını birleştiren Gürses’in, “Esrarlı gözler” isimli şarkısını Muhterem Nur için bestelediği söylendi. O dönem Türk sinemasında oldukça popüler bir konumda olan Nur, eşinin isteğiyle sanat yaşamını sonlandırırken, Gürses’in yaşamındaki en büyük destekçisi oldu.
Müslüm Gürses, eşiyle ilgili yaptığı bir açıklamada, “Her insana bel bağlamam ama Muhterem Hanım, bu dünyanın insanı değil. Ben bugün bir yerlere gelmişsem bunda yüzde 90 Muhterem Hanım’ın payı vardır.” ifadelerini kullanırken, Muhterem Nur ise “Ondan önce yaşamıyordum. Mutlu olmayı, huzuru anladım. Eğer bir gün gözlerim görmez, ayaklarım tutmaz, kollarım da yukarıya kalkıp ona yardım etmezse, o zaman Müslüm’ü yalnız bırakırım.” açıklamasında bulunmuştu.
Yaklaşık 44 yıllık kariyerinin büyük bölümünde, hemen her yıl birkaç albüme imza atan ve toplam 78 albüm çıkaran Gürses, yaşamı boyunca “kenar mahalle” ya da “varoş” müziği yaptığı yönünde eleştirilere maruz kalsa da her türden müzisyenin ve müzikseverin saygısını kazanmayı başardı.
Usta sanatçı, 15 Kasım 2012’de geçirdiği by-pass ameliyatından sonra akciğer ve kalp yetmezliği nedeniyle yoğun bakıma kaldırıldı. Dört ay yoğun bakımda kalan sanatçı solunum cihazına bağlandı. Müslüm Gürses, 3 Mart 2013’te tedavi gördüğü İstanbul Memorial Hastanesinde hayatını kaybetti, cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedildi.
Mütevazı karakteriyle bilinen Gürses’in yaşamını beyaz perdeye aktaran “Müslüm” filmi ise sanatçının Şanlıurfa’daki çocukluğundan başlayıp Adana’da keşfedilmesine ve İstanbul’da yıldızlaşmasına kadar pek çok bilinmeyen yönünü 2018’de sinemaseverlere sunmuştu.
Merkeze bağlı Yarpuz Köyü’nde bulunan 149 yıllık hükümet konağının ön, yan ve arka duvarının bir kısmı yaşanan depremler sonrası yıkıldı.
Köy muhtarı Şaban Savcı, AA muhabirine, bölgeye gelen fotoğrafçıların uğrak mekanlarından biri olan hükümet konağının yaşanan depremler sonucu hasar gördüğünü anlattı.
Konağın o dönemde asayişi sağlamak amacıyla bölgeye gönderilen Derviş İbrahim Paşa’ya da ev sahipliği yaptığını dile getiren Savcı, “Maalesef yaşanan son depremde binanın yan ve arka bölümünde yıkılma oldu. Arkasındaki tarihi camimizde de yıkıntılar oluştu, hasar gördü. İnşallah devletimiz buraya el atarak eski günlerine kavuşturacak.” dedi.
Konaktaki hasarın tespitiyle ilgili gerekli mercilere başvuruda bulunduklarını belirten Savcı, buranın restore edilerek yeniden eski görünümüne kavuşmasını beklediklerini söyledi.
İl Genel Meclisi Başkanı Mehmet Ali Gizlice de mülkiyeti Osmaniye İl Özel İdaresine ait konağın en kısa sürede restore edileceğini kaydetti.