24 Kasım ve Başöğretmen
23 Kasım 2020 Pazartesi, 18:28
Çember artık daralmıyor, boğazımızı resmen sıkıyor. Hemen her gün bir yakınımız, arkadaşımız virüs kurbanı olarak toprağa veriliyor. Böyle bir ortamda, ekonomiyi, politikayı, sporu izlemek ve yorumlamanın bu denli zor olacağını hiç aklıma getirmedim. Yine bir dost, iyi insan Nazım Sevgel’i yitirmişiz en olgun çağında… Yakınlarına sabır diliyorum.
Önceden hazırlandım 24 Kasım için… Çünkü küllerinden yeniden doğan bir ulusun en önemli kazanımı, dünya ile ilişkisini güçlendiren, yetenekli bireyler yetişmesinde yadsınamayacak yararı olan “Harf Devrimi” sayılabilir. Bu devrimi izleyen günlerde, yeni alfabe ile öğretmenlik yapan Türk kadını ve erkeğinin eğitim zaferine giden yoldu belki de açılan... Bu nedenle 24 Kasım’ın “Öğretmenler Günü “ olarak kutlanması bu büyük Türk Devrimi’nden on yıllar sonra gelse de yine de anlamı çok büyük.
Neden bu denli önemsiyorum Harf Devrimi’ni?
Üç kıtaya yayılmış ve 600 yıl hüküm sürmüş bir imparatorluk parçalanıyor, onun küllerinden yeni bir ulus ve yeni bir devlet yaratılıyor. O devlet, kul olan halkını vatandaş yapıyor, yeni yönetimini de “Cumhuriyet” olarak belirliyor. Yani yetkiyi halkına bırakıyor, ama zaman içinde sistem oturdukça…
En önemli değişim de konuşulan dilde. Zaten kamu ve üstün sınıfın konuştuğu dil Osmanlıca ismiyle, Arapça, Farsça, Fransızca ve Türkçe karışımı.
Halkın ancak yüzde dörtler seviyesinde bunu okuyup yazanı var… Bu nedenle Latin alfabesinin kabulü ile hür dünya ile ilişkiyi sağlayan bu yeni alfabe, yeni öğreticilere de gerek duyuyor. Engel de çabuk aşılıyor. Örneği olmayan bir değişim ve devrim… Çünkü, eskisi üzerine yeni kurulan hiçbir devlet dilini değiştiremez kolayca… O, sadece Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yakın çalışma arkadaşları ile yeniliğe açık halka has bir durum.
Öğretmen diyordum, 24 Kasım diyordum ama bir anda çok gerilere gittim farkındayım. Olsun… Savaştan çıkmış ve kendini yeni bir idare tarzına, yeni bir devlete millet olarak bulan bu öngörülü halk, her yeniliğe de açık.

İşte örnek… Yeni alfabe, yeni dil ve okuyup yazma gereği… İmdada “Millet Mektebi” diye bir uygulama yetişiyor. Yetişkinlere harf öğretiliyor. Anneannemin, iki çocuğunu kayınvalidesine bırakarak, Çırpan Millet Mektebi’ne gidişini ve yeni alfabe ile okumayı öğrenişini de kendinden öğreniyorum. Yazmak sıkıyordu ama okuması mükemmeldi rahmetlinin... Daha da ileri giderek, eski birikimi ile Osmanlıca metinleri bile okuyordu. Yani dili daha da zenginleşmişti ev kadını bir Cumhuriyet kadınının…
O harf devrimi yapılmasa, buna çabucak adapte olan ve başarılı olan öğretmenler yetişmese, Batı ile çıkarlar çatışmadan ilişkiler kurulmasa acaba bugün nerelerde olur ve ne yapabilirdik?
Şimdi de gelelim 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne…
Dünyadaki ülkelerin birçoğu öğretmenlere verdiği değeri göstermek için bazı günlerde özel etkinlikler organize ediyormuş.
Öğretmenler günü dünyanın birçok yerinde farklı tarihlerde kutlanıyor, hatta bazı ülkelerde resmi tatil ilan edilen bir gün oluyormuş. 1994 yılından beri çok sayıda ülkede öğretmenler gününü UNESCO tavsiyesiyle 5 Ekim'de kutlanmaya başlamış. Bazı ülkeler de göre başka özel tarihleri belirlemiş.
Öğretmenler Günü neden 24 Kasım'da?
Öğretmenler günü ülkemizde 1981 yılından beri 24 Kasım'da kutlanıyor.
Çünkü, 24 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün "Millet Mektepleri Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gün.

Bakanlar Kurulu bu unvanı, 1 Kasım 1928 günü kabul edilen Harf Devrimi’nden hemen sonra 11 Kasım 1928'de yaptığı toplantıda vermiş ve bu unvan 24 Kasım'da Millet Mektepleri Talimatnamesi'nin yayımlanması ile resmileşmiş. Bilindiği gibi harf devrimi de aynı yıl yapılmıştı. Başöğretmen unvanını ve sorumluluğunu da üzerine alan Gazi Mustafa Kemal, bundan sonra en çabuk ve yaygın biçimde bu devrimin yayılmasını kendine hedef seçer. Yurt gezileri ile bunu halka daha iyi anlatacaktır. Daha önce “Şapka Kanunu” çıkışında Kastamonu sonrası Bursa’ya gelmiş ve feslerin çıkarılarak, yerine şapka takılmasını yakından izlemiştir. Şapka edinemeyenlerin de açık başla gezmesini önermiştir. Bursa’ya 8. gezisini bu kez 27 Ağustos 1928 tarihinde, yani harf devriminden iki ay önce aynı yıl yapar. Bursalıların bu devrimi de benimsemesi ve örnek olmasını ister.
Yazar Nezaket Özdemir’in kitabından dönemin İkdam Gazetesi haberinden tercüme ettiği ve bu gezinin Hükümet Konağı’nda geçen bölümünü aynen aktarıyorum:
“Beş on dakikalık bir istirahati müteakip, Reis’i Cumhur Hazretleri Hükümet Konağı’nda izhar edilen büyük salonda, rüesa-i memurin (yönetici memurlar) ve halkın huzurunda, başta Vali Bey olmak üzere Bursa’daki bazı önemli kişileri siyah tahta başına davet ederek, yeni Türk harfleri ve kaideleri hakkında kendilerini imtihan etti ve hepsinden mükemmel cevaplar alarak on beş gün içinde yeni harflerin böyle her tarafta tamamen öğrenildiğini ve milletçe bu derece hassas olunmasını can ederlerken, öğrenmeye gayret gösterildiğini müşahede etmekten pek memnun ve mütehassıs olduklarını beyan ettiler ve bilahare kendileri tahta başına geçerek yeni alfabenin kaide ve sarf-ü nahv-ı (kelime bilgisi, gramer) hakkında Bursa memurin ve halkını takdirlerini ifade buyurdular. İki buçuk saat kadar süren bu konferanstan sonra, Reis-i Cumhur Hazretleri, salonda hazır bulunan memurin ve halka hitaben; ‘Az zaman içinde kitaplar henüz elinize geçmeden, yeni harfleri mükemmelen öğrenmişsiniz. Tebrik ederim. Bu ziyaretten ve Bursa halkını pek az zaman içinde yeni harflerimizi öğrenmiş görmekten pek memnun ve mütehassısım. Bu mesele işte bundan ibarettir, şimdi bildiklerinizi halka öğretiniz.'”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir günlük bu sekizinci gezisi, Mudanya’dan deniz yoluyla İstanbul’da sonlanması, ziyaretin tek nedeninin yakında yasalaşacak olan harf devrimi olduğu ve bunun tepkisini ölçebilmek için Bursa’yı örnek seçmesinin bir ifadesi olarak değerlendirebiliriz.
Öğretmenler Günümüz tüm halkımız için kutlu olsun.
Önceden hazırlandım 24 Kasım için… Çünkü küllerinden yeniden doğan bir ulusun en önemli kazanımı, dünya ile ilişkisini güçlendiren, yetenekli bireyler yetişmesinde yadsınamayacak yararı olan “Harf Devrimi” sayılabilir. Bu devrimi izleyen günlerde, yeni alfabe ile öğretmenlik yapan Türk kadını ve erkeğinin eğitim zaferine giden yoldu belki de açılan... Bu nedenle 24 Kasım’ın “Öğretmenler Günü “ olarak kutlanması bu büyük Türk Devrimi’nden on yıllar sonra gelse de yine de anlamı çok büyük.
Neden bu denli önemsiyorum Harf Devrimi’ni?
Üç kıtaya yayılmış ve 600 yıl hüküm sürmüş bir imparatorluk parçalanıyor, onun küllerinden yeni bir ulus ve yeni bir devlet yaratılıyor. O devlet, kul olan halkını vatandaş yapıyor, yeni yönetimini de “Cumhuriyet” olarak belirliyor. Yani yetkiyi halkına bırakıyor, ama zaman içinde sistem oturdukça…
En önemli değişim de konuşulan dilde. Zaten kamu ve üstün sınıfın konuştuğu dil Osmanlıca ismiyle, Arapça, Farsça, Fransızca ve Türkçe karışımı.
Halkın ancak yüzde dörtler seviyesinde bunu okuyup yazanı var… Bu nedenle Latin alfabesinin kabulü ile hür dünya ile ilişkiyi sağlayan bu yeni alfabe, yeni öğreticilere de gerek duyuyor. Engel de çabuk aşılıyor. Örneği olmayan bir değişim ve devrim… Çünkü, eskisi üzerine yeni kurulan hiçbir devlet dilini değiştiremez kolayca… O, sadece Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve yakın çalışma arkadaşları ile yeniliğe açık halka has bir durum.
Öğretmen diyordum, 24 Kasım diyordum ama bir anda çok gerilere gittim farkındayım. Olsun… Savaştan çıkmış ve kendini yeni bir idare tarzına, yeni bir devlete millet olarak bulan bu öngörülü halk, her yeniliğe de açık.

İşte örnek… Yeni alfabe, yeni dil ve okuyup yazma gereği… İmdada “Millet Mektebi” diye bir uygulama yetişiyor. Yetişkinlere harf öğretiliyor. Anneannemin, iki çocuğunu kayınvalidesine bırakarak, Çırpan Millet Mektebi’ne gidişini ve yeni alfabe ile okumayı öğrenişini de kendinden öğreniyorum. Yazmak sıkıyordu ama okuması mükemmeldi rahmetlinin... Daha da ileri giderek, eski birikimi ile Osmanlıca metinleri bile okuyordu. Yani dili daha da zenginleşmişti ev kadını bir Cumhuriyet kadınının…
O harf devrimi yapılmasa, buna çabucak adapte olan ve başarılı olan öğretmenler yetişmese, Batı ile çıkarlar çatışmadan ilişkiler kurulmasa acaba bugün nerelerde olur ve ne yapabilirdik?
Şimdi de gelelim 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne…
Dünyadaki ülkelerin birçoğu öğretmenlere verdiği değeri göstermek için bazı günlerde özel etkinlikler organize ediyormuş.
Öğretmenler günü dünyanın birçok yerinde farklı tarihlerde kutlanıyor, hatta bazı ülkelerde resmi tatil ilan edilen bir gün oluyormuş. 1994 yılından beri çok sayıda ülkede öğretmenler gününü UNESCO tavsiyesiyle 5 Ekim'de kutlanmaya başlamış. Bazı ülkeler de göre başka özel tarihleri belirlemiş.
Öğretmenler Günü neden 24 Kasım'da?
Öğretmenler günü ülkemizde 1981 yılından beri 24 Kasım'da kutlanıyor.
Çünkü, 24 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün "Millet Mektepleri Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gün.

Bakanlar Kurulu bu unvanı, 1 Kasım 1928 günü kabul edilen Harf Devrimi’nden hemen sonra 11 Kasım 1928'de yaptığı toplantıda vermiş ve bu unvan 24 Kasım'da Millet Mektepleri Talimatnamesi'nin yayımlanması ile resmileşmiş. Bilindiği gibi harf devrimi de aynı yıl yapılmıştı. Başöğretmen unvanını ve sorumluluğunu da üzerine alan Gazi Mustafa Kemal, bundan sonra en çabuk ve yaygın biçimde bu devrimin yayılmasını kendine hedef seçer. Yurt gezileri ile bunu halka daha iyi anlatacaktır. Daha önce “Şapka Kanunu” çıkışında Kastamonu sonrası Bursa’ya gelmiş ve feslerin çıkarılarak, yerine şapka takılmasını yakından izlemiştir. Şapka edinemeyenlerin de açık başla gezmesini önermiştir. Bursa’ya 8. gezisini bu kez 27 Ağustos 1928 tarihinde, yani harf devriminden iki ay önce aynı yıl yapar. Bursalıların bu devrimi de benimsemesi ve örnek olmasını ister.
Yazar Nezaket Özdemir’in kitabından dönemin İkdam Gazetesi haberinden tercüme ettiği ve bu gezinin Hükümet Konağı’nda geçen bölümünü aynen aktarıyorum:
“Beş on dakikalık bir istirahati müteakip, Reis’i Cumhur Hazretleri Hükümet Konağı’nda izhar edilen büyük salonda, rüesa-i memurin (yönetici memurlar) ve halkın huzurunda, başta Vali Bey olmak üzere Bursa’daki bazı önemli kişileri siyah tahta başına davet ederek, yeni Türk harfleri ve kaideleri hakkında kendilerini imtihan etti ve hepsinden mükemmel cevaplar alarak on beş gün içinde yeni harflerin böyle her tarafta tamamen öğrenildiğini ve milletçe bu derece hassas olunmasını can ederlerken, öğrenmeye gayret gösterildiğini müşahede etmekten pek memnun ve mütehassıs olduklarını beyan ettiler ve bilahare kendileri tahta başına geçerek yeni alfabenin kaide ve sarf-ü nahv-ı (kelime bilgisi, gramer) hakkında Bursa memurin ve halkını takdirlerini ifade buyurdular. İki buçuk saat kadar süren bu konferanstan sonra, Reis-i Cumhur Hazretleri, salonda hazır bulunan memurin ve halka hitaben; ‘Az zaman içinde kitaplar henüz elinize geçmeden, yeni harfleri mükemmelen öğrenmişsiniz. Tebrik ederim. Bu ziyaretten ve Bursa halkını pek az zaman içinde yeni harflerimizi öğrenmiş görmekten pek memnun ve mütehassısım. Bu mesele işte bundan ibarettir, şimdi bildiklerinizi halka öğretiniz.'”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir günlük bu sekizinci gezisi, Mudanya’dan deniz yoluyla İstanbul’da sonlanması, ziyaretin tek nedeninin yakında yasalaşacak olan harf devrimi olduğu ve bunun tepkisini ölçebilmek için Bursa’yı örnek seçmesinin bir ifadesi olarak değerlendirebiliriz.
Öğretmenler Günümüz tüm halkımız için kutlu olsun.
İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!