Acıpayam ve acı bir salgın itirafı
16 Kasım 2020 Pazartesi, 18:01
Haksızlığa uğrayan kişi ve kurumlara rastlanınca sıkça bir cümle kurarız.
“Adliye’de hakimler ve yürekli savcılar var” deriz.
Günümüzdeki en önemli, en yaşamsal sorun, doğal olarak ölüm makinesine dönüşen salgın… Genelde eleştiri konusu, kamunun ve ilgili birimlerin gerçek hasta ve ölüm sayılarını veremeyerek, toplumun bir bölümünü rehavete sokması.
Bu eleştirilerin havada uçuştuğu bir sırada Denizli’nin bir ilçesinden yürekli bir yöneticinin gür sesi duyuldu. Acıpayam Belediye Başkanı Dr. Hulusi Şevkan eline mikrofonu almış ve salgın nedeniyle kapattığı belediye binasından mikrofonla halka sesleniyor ve bakın neler söylüyor:
“Başkanınız olarak değil hekim bir kardeşiniz olarak dinleyin. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve ilimizde korkutucu sonuçlar hızla gelmektedir. Hastanelerimiz artık doludur, yatak kalmamıştır, neredeyse yoğun bakımlar yetmeyecektir. Sağlık çalışanlarımız da hasta ve yorgundur. Ne hastanelerde, ne de sahada personel yetmemektedir. Solunum cihazına bağlanan hastalarımız bile bir süre acillerde beklemektedir.”

Burada söz bitti diyeceğim ama, yazmak zorundayım. Bu yürekli davranışı neden yükseklerde oturan yetkililer gösteremez… Hulusi Başkan, Hipokrat yeminini mi hatırladı acaba? Üstelik AKP’den seçilmesine karşın bu çıkışı yaptığına göre, duyarlı bir insanın çaresizliğini mi haykırdı?
İkisi de kabulümdür.
Bu sözleri dolayısıyla başımın üzerinde yeri var Hulusi Şevkan’ın…
İşin lâmı cimi yok. Sırat köprüsünden geçiyoruz dünya ve ülke olarak. İçeriye dönersek, yurdumuzda bunun yanında ağır ekonomik koşullar kol geziyor. Söylemesi zor ama gerçek; virüsten gelecek ölüm ile yaşamı sağlayacak çalışma zorunluluğu adeta açık bir savaş yürütüyor. Çocuğuna mama almak için el açan genç anneler, babalarından harçlık istemeye utanan, yirmili yaşları geçen işsiz gençler, akşama kadar taban teptikten sonra, kayıtsız çalıştığı işinden para kazanamayan aile reisinin gözyaşları ve hayattan vazgeçme noktasına gelmesi, ülkemizde sıradan olaylar gibi ortaya çıkıyor.
“Ülke topyekûn 20 günlüğüne kapansın” diyen bazı politikacılar da var. Hatta şehrimizde bile bunun yapılacağına dair, pek de gerçekçi olmayan haberler dolaşmakta… Cevap olarak “bu sürede çalışamayacak, işçi, memur, esnaf ve gündelikçilerin nafakasını bu Devlet nasıl verecek?” diyen yetkililer, yetkisizler ve politikacılar da yok değil.
BURSA'DA BAZI MAHKEMELER KAPALI
Her şeye ve öldürücü salgına karşın hayat devam ediyor. Ya da etmesi için, paraya ve işe ihtiyaç var. Bunun bir yolu da adliyelerden geçiyor. Örneğin miras, alacak, işe iade ve icra davaları olanlar, buradan sağlayacakları kazançla yaşama devam edecek. Ama virüs izin verirse…
İstanbul Barosu avukatları “Mazeretim Var” diye bir grup oluşturmuş. Her gün, düzenli biçimde hangi mahkemelerin kapandığını listeliyor, böylece vatandaşı bilgilendiriyormuş. Virüs almış savcı ya da hakimler ve bu davalara bakan avukatlar da resmi olarak “mazeret” bildirerek konuyu hukuki açıdan çözüyormuş. Bursa adliyelerinde bir de küçük önlem asansörler için alınmış. Başlangıçta en fazla iki kişi denirken, şimdi üç dört kişi biniliyormuş. Yine de “bu da bir önlem” deniyormuş. Bu konuya vatandaş nasıl bakıyormuş derseniz işte orası biraz karışık. Onlar “neden davaya başka hakim girmiyor” sızlanması yaparken, dava vekilleri de dosyaya hakim olanların bakmasının gerekliliğine dikkat çekiyormuş. Sadede geleyim, şu anda Bursa adliyelerinde yaklaşık on mahkeme kapalıymış. Bu sayı güne göre değişiyormuş.
Bu kadar kelam ettikten sonra bir özet yapmak gerekirse şunları söyleyebilirim:
Bu işin şakası yok, gerekli önlemlere yani hijyene dikkat edelim. Bu bir kişisel sorumluluk değil, toplumsal gereklilik. Sizin önleminizin karşınızdakiler için yaşamsal ve kaçınılmaz olduğunu da unutmayalım. Yetkililere gelince, onlara söyleyeceklerim kısa ve öz… Suya sabuna siz de dokunun lütfen!
... Ve gerçekleri halktan gizlemeyin. Belki de en önemli önlem bu olacak, nokta.
“Adliye’de hakimler ve yürekli savcılar var” deriz.
Günümüzdeki en önemli, en yaşamsal sorun, doğal olarak ölüm makinesine dönüşen salgın… Genelde eleştiri konusu, kamunun ve ilgili birimlerin gerçek hasta ve ölüm sayılarını veremeyerek, toplumun bir bölümünü rehavete sokması.
Bu eleştirilerin havada uçuştuğu bir sırada Denizli’nin bir ilçesinden yürekli bir yöneticinin gür sesi duyuldu. Acıpayam Belediye Başkanı Dr. Hulusi Şevkan eline mikrofonu almış ve salgın nedeniyle kapattığı belediye binasından mikrofonla halka sesleniyor ve bakın neler söylüyor:
“Başkanınız olarak değil hekim bir kardeşiniz olarak dinleyin. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve ilimizde korkutucu sonuçlar hızla gelmektedir. Hastanelerimiz artık doludur, yatak kalmamıştır, neredeyse yoğun bakımlar yetmeyecektir. Sağlık çalışanlarımız da hasta ve yorgundur. Ne hastanelerde, ne de sahada personel yetmemektedir. Solunum cihazına bağlanan hastalarımız bile bir süre acillerde beklemektedir.”

Burada söz bitti diyeceğim ama, yazmak zorundayım. Bu yürekli davranışı neden yükseklerde oturan yetkililer gösteremez… Hulusi Başkan, Hipokrat yeminini mi hatırladı acaba? Üstelik AKP’den seçilmesine karşın bu çıkışı yaptığına göre, duyarlı bir insanın çaresizliğini mi haykırdı?
İkisi de kabulümdür.
Bu sözleri dolayısıyla başımın üzerinde yeri var Hulusi Şevkan’ın…
İşin lâmı cimi yok. Sırat köprüsünden geçiyoruz dünya ve ülke olarak. İçeriye dönersek, yurdumuzda bunun yanında ağır ekonomik koşullar kol geziyor. Söylemesi zor ama gerçek; virüsten gelecek ölüm ile yaşamı sağlayacak çalışma zorunluluğu adeta açık bir savaş yürütüyor. Çocuğuna mama almak için el açan genç anneler, babalarından harçlık istemeye utanan, yirmili yaşları geçen işsiz gençler, akşama kadar taban teptikten sonra, kayıtsız çalıştığı işinden para kazanamayan aile reisinin gözyaşları ve hayattan vazgeçme noktasına gelmesi, ülkemizde sıradan olaylar gibi ortaya çıkıyor.
“Ülke topyekûn 20 günlüğüne kapansın” diyen bazı politikacılar da var. Hatta şehrimizde bile bunun yapılacağına dair, pek de gerçekçi olmayan haberler dolaşmakta… Cevap olarak “bu sürede çalışamayacak, işçi, memur, esnaf ve gündelikçilerin nafakasını bu Devlet nasıl verecek?” diyen yetkililer, yetkisizler ve politikacılar da yok değil.
BURSA'DA BAZI MAHKEMELER KAPALI
Her şeye ve öldürücü salgına karşın hayat devam ediyor. Ya da etmesi için, paraya ve işe ihtiyaç var. Bunun bir yolu da adliyelerden geçiyor. Örneğin miras, alacak, işe iade ve icra davaları olanlar, buradan sağlayacakları kazançla yaşama devam edecek. Ama virüs izin verirse…
İstanbul Barosu avukatları “Mazeretim Var” diye bir grup oluşturmuş. Her gün, düzenli biçimde hangi mahkemelerin kapandığını listeliyor, böylece vatandaşı bilgilendiriyormuş. Virüs almış savcı ya da hakimler ve bu davalara bakan avukatlar da resmi olarak “mazeret” bildirerek konuyu hukuki açıdan çözüyormuş. Bursa adliyelerinde bir de küçük önlem asansörler için alınmış. Başlangıçta en fazla iki kişi denirken, şimdi üç dört kişi biniliyormuş. Yine de “bu da bir önlem” deniyormuş. Bu konuya vatandaş nasıl bakıyormuş derseniz işte orası biraz karışık. Onlar “neden davaya başka hakim girmiyor” sızlanması yaparken, dava vekilleri de dosyaya hakim olanların bakmasının gerekliliğine dikkat çekiyormuş. Sadede geleyim, şu anda Bursa adliyelerinde yaklaşık on mahkeme kapalıymış. Bu sayı güne göre değişiyormuş.
Bu kadar kelam ettikten sonra bir özet yapmak gerekirse şunları söyleyebilirim:
Bu işin şakası yok, gerekli önlemlere yani hijyene dikkat edelim. Bu bir kişisel sorumluluk değil, toplumsal gereklilik. Sizin önleminizin karşınızdakiler için yaşamsal ve kaçınılmaz olduğunu da unutmayalım. Yetkililere gelince, onlara söyleyeceklerim kısa ve öz… Suya sabuna siz de dokunun lütfen!
... Ve gerçekleri halktan gizlemeyin. Belki de en önemli önlem bu olacak, nokta.
Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!