Bugün 10 Kasım…
09 Kasım 2020 Pazartesi, 18:23
Hüzün değil, ülke için aydınlanmanın ne olduğunu hatırlama günü…
Belki de bir hasretin başka bir şekle bürünmüş hali…
Ama, çocukluğumuzda bu gerçekten pek de haberdar değildik. Okula başladıktan sonra, her 10 Kasım günü annem üşenmeden evimizden oldukça uzak bir bahçeye gider, para ile bir demet “kasımpatı”çiçeği alırdı. Sonra da ben bu demeti okuluma götürür, arkadaşlarımla birlikte o büyüleyici büstün önüne bırakırdık. Ardından bir dakikalık saygı duruşu ve dokunaklı şiirler… Hemen hepsinde savaşın nasıl kazanıldığından, Ulu Önder’in kahramanlık ve becerisinden söz edilir,“cumhuriyeti böyle kurdu…”cümlesi ile sonlanırdı bu törenler…Ama zaman ilerleyip, konular genişledikçe, savaşın sadece silahla değil, diplomasi, sanayi, eğitim ve sosyal alanlarında da yapılarakkazanıldığını da idrak etme yoluna girerdik. Ama o kadar…Bu idrak, milli bayramlar ve 10 Kasım günlerinde ortaya çıkar, sonra da günlük telaş içinde unutulurdu. Hele, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş bitiminde ilk kez Bursa’ya geldiği, bu gezilerini 18 kez tekrarladığı, siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda ilk mesajlarını, yaşadığım bu kentte verdiğini çok geç öğrendim. Bunu sağlayanların başında gelen ve bıraktığı kitaplarla bizi aydınlatan merhum Yılmaz Akkılıç ile araştırmacı-yazar ve kütüphane kurucusu Nezaket Özdemir’e binlerce teşekkürler...
Evet; Ata ve Bursa diyordum… Bu anlamlı günü matem havasında görmüyorum, görmeyeceğim de…Ulu Önder’in Bursa için söyledikleri ve ülkem için yaptıklarını bir kez daha anımsayacak, anımsatacağım.

17 Ekim 1922 tarihinde, özgürlük sonrası ve Kurtuluş Savaşı’nın bitiminden sadece günler sonra Gazi Bursa’da…Törenler yapılıyor, minik öğrenciler huzuruna çıkıyor ve halka şunları söylüyor tarihi Belediye Binası’ndan…
“Muhterem Bursa halkının hakkımızda göstermiş olduğu samimi tezahürattan fevkalade mahsusum. Bugün saadetini hissettiğimiz zaferi mahza (hissettiğimiz zafer) milletimizin azmi ve imanı kudreti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının süngüleri kazanmıştır. Üç buçuk sene süren bu mücahadeden (savaş) sonra ilmi nokta-i nazarından, maarif nokta-i nazarından, iktisadiyat nokta-i nazarından, mücahededatımıza (mücadelelerimiz) devam edeceğiz. Ve eminim ki, bunda da muvaffak olacağız, fabrikacı olacağız.”

Savaşın bittiği henüz bir buçuk ay olmuş Ulu Önder, ilim, bilim, eğitim ve, iktisattan söz ederek, daha o gün dehasının ipuçlarını veriyor. Cümlesinin sonundaki “fabrikacı olacağız” ifadesiyle, sanki Bursa’nın sanayi kentine dönüşeceğini vurguluyor. Oysa bize eğitimimizin başlangıcında, Ulu Önder’in sadece savaş kazanması, cumhuriyet kurması ile saltanatı kaldırması anlatıldı uzun yıllar…18. Ve son Bursa ziyaretinde, İpekiş ile Merinos fabrikalarını açtıktan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in Bursa halkına verdiği mesaja da bu anlamda bir bakalım…

Anadolu Ajansı: Atatürk Bursa Belediye Reisi’ne şu mektubu göndermişlerdir:
“Bay Neşet Kiper, Bursa ziyaretim sırasında halkın gösterdiği sevgi saygıdan çok duygulandım.Modern bir zihniyetle ve temiz bir konforla vücuda getirilen Çelikpalas’da beni konuklayan Bursalılar’ın yüksek misafirperverliklerinden çok mütehassis oldum. Bursa kaplıcalarının büyük ve medeni ihtiyaçlarından birini karşılayan Çelikpalas Oteli’nin Bursa Belediyesi’nin de himmet ve muaveneti ile daha fazla inkişaf edebilmesini temin için, bu otelin ait olduğu şirketteki 34.830 Türk liralık hissemi Belediye’ye terk ediyorum. Aynı zamanda vaktiyle Bursa Belediyesi’nin 1923 tarihinde bana hediye etmiş olduğu otel bahçesine muttasıl köşkü de bütün müştemilatı ile Belediye’ye hibe ettim.”
Atatürk’ün henüz yolun başında ve sonunda söyledikleri ile yaptıkları arasında hiçbir fark yok. Çağdaşlık, özgürlük ve her alanda bilime dayalı bir gelişmişlik.
Benim anladığım bunlar…Bir de eklemek istediğim önemli bir itirafım var!
Yukarıdaki gelişmelere ve Ata’nın yaptıklarına aslında uzun zamandan beri vakıfım. Özellikle, dış politikada “saygın” bir konuma getirdiği Türkiye Cumhuriyeti için yaptıklarını da aşağı yukarı biliyorum. Ama bir eksiğim vardı. Onu tamamlayanlara da şükran borcum var…Türkiye’nin 18 yıllık son İktidar’ı döneminde görev alanlar, yetkililer ve onları o yerlere getiren iradeye sonsuz teşekkür ediyorum… Bugün, bu anlamlı saatlerde, Cumhuriyeti getirdikleri noktayı görerek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan sevgi, saygı ve hayranlığımı bir kat daha arttırdıkları için onlara minnettarım!
Belki de bir hasretin başka bir şekle bürünmüş hali…
Ama, çocukluğumuzda bu gerçekten pek de haberdar değildik. Okula başladıktan sonra, her 10 Kasım günü annem üşenmeden evimizden oldukça uzak bir bahçeye gider, para ile bir demet “kasımpatı”çiçeği alırdı. Sonra da ben bu demeti okuluma götürür, arkadaşlarımla birlikte o büyüleyici büstün önüne bırakırdık. Ardından bir dakikalık saygı duruşu ve dokunaklı şiirler… Hemen hepsinde savaşın nasıl kazanıldığından, Ulu Önder’in kahramanlık ve becerisinden söz edilir,“cumhuriyeti böyle kurdu…”cümlesi ile sonlanırdı bu törenler…Ama zaman ilerleyip, konular genişledikçe, savaşın sadece silahla değil, diplomasi, sanayi, eğitim ve sosyal alanlarında da yapılarakkazanıldığını da idrak etme yoluna girerdik. Ama o kadar…Bu idrak, milli bayramlar ve 10 Kasım günlerinde ortaya çıkar, sonra da günlük telaş içinde unutulurdu. Hele, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün savaş bitiminde ilk kez Bursa’ya geldiği, bu gezilerini 18 kez tekrarladığı, siyasal, sosyal ve ekonomik alanlarda ilk mesajlarını, yaşadığım bu kentte verdiğini çok geç öğrendim. Bunu sağlayanların başında gelen ve bıraktığı kitaplarla bizi aydınlatan merhum Yılmaz Akkılıç ile araştırmacı-yazar ve kütüphane kurucusu Nezaket Özdemir’e binlerce teşekkürler...
Evet; Ata ve Bursa diyordum… Bu anlamlı günü matem havasında görmüyorum, görmeyeceğim de…Ulu Önder’in Bursa için söyledikleri ve ülkem için yaptıklarını bir kez daha anımsayacak, anımsatacağım.

17 Ekim 1922 tarihinde, özgürlük sonrası ve Kurtuluş Savaşı’nın bitiminden sadece günler sonra Gazi Bursa’da…Törenler yapılıyor, minik öğrenciler huzuruna çıkıyor ve halka şunları söylüyor tarihi Belediye Binası’ndan…
“Muhterem Bursa halkının hakkımızda göstermiş olduğu samimi tezahürattan fevkalade mahsusum. Bugün saadetini hissettiğimiz zaferi mahza (hissettiğimiz zafer) milletimizin azmi ve imanı kudreti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ordularının süngüleri kazanmıştır. Üç buçuk sene süren bu mücahadeden (savaş) sonra ilmi nokta-i nazarından, maarif nokta-i nazarından, iktisadiyat nokta-i nazarından, mücahededatımıza (mücadelelerimiz) devam edeceğiz. Ve eminim ki, bunda da muvaffak olacağız, fabrikacı olacağız.”

Savaşın bittiği henüz bir buçuk ay olmuş Ulu Önder, ilim, bilim, eğitim ve, iktisattan söz ederek, daha o gün dehasının ipuçlarını veriyor. Cümlesinin sonundaki “fabrikacı olacağız” ifadesiyle, sanki Bursa’nın sanayi kentine dönüşeceğini vurguluyor. Oysa bize eğitimimizin başlangıcında, Ulu Önder’in sadece savaş kazanması, cumhuriyet kurması ile saltanatı kaldırması anlatıldı uzun yıllar…18. Ve son Bursa ziyaretinde, İpekiş ile Merinos fabrikalarını açtıktan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in Bursa halkına verdiği mesaja da bu anlamda bir bakalım…

Anadolu Ajansı: Atatürk Bursa Belediye Reisi’ne şu mektubu göndermişlerdir:
“Bay Neşet Kiper, Bursa ziyaretim sırasında halkın gösterdiği sevgi saygıdan çok duygulandım.Modern bir zihniyetle ve temiz bir konforla vücuda getirilen Çelikpalas’da beni konuklayan Bursalılar’ın yüksek misafirperverliklerinden çok mütehassis oldum. Bursa kaplıcalarının büyük ve medeni ihtiyaçlarından birini karşılayan Çelikpalas Oteli’nin Bursa Belediyesi’nin de himmet ve muaveneti ile daha fazla inkişaf edebilmesini temin için, bu otelin ait olduğu şirketteki 34.830 Türk liralık hissemi Belediye’ye terk ediyorum. Aynı zamanda vaktiyle Bursa Belediyesi’nin 1923 tarihinde bana hediye etmiş olduğu otel bahçesine muttasıl köşkü de bütün müştemilatı ile Belediye’ye hibe ettim.”
Atatürk’ün henüz yolun başında ve sonunda söyledikleri ile yaptıkları arasında hiçbir fark yok. Çağdaşlık, özgürlük ve her alanda bilime dayalı bir gelişmişlik.
Benim anladığım bunlar…Bir de eklemek istediğim önemli bir itirafım var!
Yukarıdaki gelişmelere ve Ata’nın yaptıklarına aslında uzun zamandan beri vakıfım. Özellikle, dış politikada “saygın” bir konuma getirdiği Türkiye Cumhuriyeti için yaptıklarını da aşağı yukarı biliyorum. Ama bir eksiğim vardı. Onu tamamlayanlara da şükran borcum var…Türkiye’nin 18 yıllık son İktidar’ı döneminde görev alanlar, yetkililer ve onları o yerlere getiren iradeye sonsuz teşekkür ediyorum… Bugün, bu anlamlı saatlerde, Cumhuriyeti getirdikleri noktayı görerek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e olan sevgi, saygı ve hayranlığımı bir kat daha arttırdıkları için onlara minnettarım!
Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!