Ben, Reis'in yerinde olsam!
2 Ocak 2022 Pazar , 21:48
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kısa süre önce partisinin belediye başkanlarına, "merkezi yönetimde ne kadar güçlü olursak belediyelerimizi de o kadar destekleyebiliriz..." mesajını vermiş, kararlılıkla "tüm hesaplarınızı 2024 Mahalli İdareler Seçimi'ne değil, 2023 seçimine göre ayarlamanızı istiyorum..." demişti.
O gün, başka şeyler de söyledi Erdoğan.
Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Yirmi yıllık iktidarı boyunca daha önce hiç söylemediği, en azından açıktan söylemediği bir şey daha söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Üstüne basa basa, "hiçbir Ak Partili belediye/başkan için şaibe konuşulmamalıdır" ikazından sonra, "imar planlarından bindiğiniz araca, ihalelerden özel hayatınıza kadar her konuda kendinize ve bize söz getirecek en küçük bir şüpheye, en küçük bir lüks, şatafat, israf, kibir görüntüsüne meydan vermemelisiniz" dedi.
Burada, daha önce duymadığımız en özel ifade, "özel hayatınız" ibaresidir ki; bana göre bu, lafın gelişi söylenmiş bir söz/ikaz değildir asla.
Madem öyle, ben, Reis'in yerinde olsam, "özel hayat" konusunda, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" demem. Belli ki; kendisine ulaşmış şikayet, bilgi/belge var. Öyleyse, makamı, mevkisi ne olursa olsun, hiç gözünün yaşına bakmam, direk fişini çekerim. Nitekim, 2023'e giden yolun taşlarını bu insanlar döşeyecekse, özel hayatında şaibe olanların yarardan çok zarar getireceği bilinmeli ve tereddüt etmeden tedbir alınmalı.
Yine, ben, Reis'in yerinde olsam, özellikle ekonomi konusunda, "mantıkla kavgalı" tezleri deneyecek, olmuyorsa dönüp zararını telafi edecek kadar zamanım yoksa, inadına "haklı çıkma" iddiasından hemen vazgeçerdim. Ekonomiyi, piyasanın güven duyduğu bir isme (Mehmet Şimşek olabilir) emanet eder ve işleyişe asla karışmama sözü verirdim.
Ben, Reis'in yerinde olsam, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na randevu vermemek, kapılara asma kilit vurmak şöyle dursun, gittiği kurumda kapıda karşılanması ve uğurlanması talimatını verirdim.
Yeter mi? Yetmez.
Ben, Reis'in yerinde olsam, Kılıçdaroğlu, bir kurumdan çıkarken diğer kurumların, "bize de bekleriz" diye davetiye çıkarmasını isterdim. Kılıçdaroğlu'nu, baş döndüren bir nezaketle ağırlar, çay-kahve eşliğinde, bildiğin bilgi bombardımanına tutar, çıkışta eleştirecek hal bırakmazdım. Böyle bir karşılama, ikram, bilgi ve uğurlamadan sonra Kılıçdaroğlu, istediği kadar eleştirsin, asla tesir etmez. Bırakın tesir etmeyi, eleştirisi tersine bile döner.
Ben, Reis'in yerinde olsam, bu kadarını bile akledemeyen bakanlarla, bürokratlarla, danışmanlarla asla çalışmam. Hemen mevcut bakanların hepsini görevden alır, parlamenter sistemde başarılı olmuş, işleyişi bilen, Meclis'in, partinin ve milletin yakinen tanıdığı, siyasetten gelen tecrübeli isimleri bakan olarak atardım. Bu bakanlar, bakanlıkları toparlamakla kalmaz, kendi illerinde partiyi de toparlarlar. Ak Parti'nin, bugünlerde hiç olmadığı kadar ihtiyacı var buna.
SON SÖZ:
Reis, bunları yapar-yapmaz bilemem. Fakat, yeni yılla birlikte, yapılan yeni zamlar, düşen dolardan ötürü çekilen halayların, asgari ücrette yapılan hatırı sayılır artışın havasını erken söndürdü. Böyle giderse, işlerin daha da kötüleşeceğine dair kalıcı bir algı var. Bu algı, seçmenin hızla Ak Parti'den soğumasına neden oluyor. Elbette ki; bu kötü bir haber. Ancak, o seçmenlerin hala farklı adreslere dağılmayıp, "kararsız" katında yığılmasını ise kötü günün iyi haberi olarak sayabiliriz. Yani, Reis, yapması gerekenleri ivedilikle yaparsa, kararsız seçmenlerin geri dönmesini sağlayabilir. Bu da, 2023 için hiç de küçümsenmeyecek bir adım olsa gerek. Ne dersiniz, yanılıyor muyum?
O gün, başka şeyler de söyledi Erdoğan.
Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Yirmi yıllık iktidarı boyunca daha önce hiç söylemediği, en azından açıktan söylemediği bir şey daha söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Üstüne basa basa, "hiçbir Ak Partili belediye/başkan için şaibe konuşulmamalıdır" ikazından sonra, "imar planlarından bindiğiniz araca, ihalelerden özel hayatınıza kadar her konuda kendinize ve bize söz getirecek en küçük bir şüpheye, en küçük bir lüks, şatafat, israf, kibir görüntüsüne meydan vermemelisiniz" dedi.
Burada, daha önce duymadığımız en özel ifade, "özel hayatınız" ibaresidir ki; bana göre bu, lafın gelişi söylenmiş bir söz/ikaz değildir asla.
Madem öyle, ben, Reis'in yerinde olsam, "özel hayat" konusunda, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" demem. Belli ki; kendisine ulaşmış şikayet, bilgi/belge var. Öyleyse, makamı, mevkisi ne olursa olsun, hiç gözünün yaşına bakmam, direk fişini çekerim. Nitekim, 2023'e giden yolun taşlarını bu insanlar döşeyecekse, özel hayatında şaibe olanların yarardan çok zarar getireceği bilinmeli ve tereddüt etmeden tedbir alınmalı.
Yine, ben, Reis'in yerinde olsam, özellikle ekonomi konusunda, "mantıkla kavgalı" tezleri deneyecek, olmuyorsa dönüp zararını telafi edecek kadar zamanım yoksa, inadına "haklı çıkma" iddiasından hemen vazgeçerdim. Ekonomiyi, piyasanın güven duyduğu bir isme (Mehmet Şimşek olabilir) emanet eder ve işleyişe asla karışmama sözü verirdim.
Ben, Reis'in yerinde olsam, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na randevu vermemek, kapılara asma kilit vurmak şöyle dursun, gittiği kurumda kapıda karşılanması ve uğurlanması talimatını verirdim.
Yeter mi? Yetmez.
Ben, Reis'in yerinde olsam, Kılıçdaroğlu, bir kurumdan çıkarken diğer kurumların, "bize de bekleriz" diye davetiye çıkarmasını isterdim. Kılıçdaroğlu'nu, baş döndüren bir nezaketle ağırlar, çay-kahve eşliğinde, bildiğin bilgi bombardımanına tutar, çıkışta eleştirecek hal bırakmazdım. Böyle bir karşılama, ikram, bilgi ve uğurlamadan sonra Kılıçdaroğlu, istediği kadar eleştirsin, asla tesir etmez. Bırakın tesir etmeyi, eleştirisi tersine bile döner.
Ben, Reis'in yerinde olsam, bu kadarını bile akledemeyen bakanlarla, bürokratlarla, danışmanlarla asla çalışmam. Hemen mevcut bakanların hepsini görevden alır, parlamenter sistemde başarılı olmuş, işleyişi bilen, Meclis'in, partinin ve milletin yakinen tanıdığı, siyasetten gelen tecrübeli isimleri bakan olarak atardım. Bu bakanlar, bakanlıkları toparlamakla kalmaz, kendi illerinde partiyi de toparlarlar. Ak Parti'nin, bugünlerde hiç olmadığı kadar ihtiyacı var buna.
SON SÖZ:
Reis, bunları yapar-yapmaz bilemem. Fakat, yeni yılla birlikte, yapılan yeni zamlar, düşen dolardan ötürü çekilen halayların, asgari ücrette yapılan hatırı sayılır artışın havasını erken söndürdü. Böyle giderse, işlerin daha da kötüleşeceğine dair kalıcı bir algı var. Bu algı, seçmenin hızla Ak Parti'den soğumasına neden oluyor. Elbette ki; bu kötü bir haber. Ancak, o seçmenlerin hala farklı adreslere dağılmayıp, "kararsız" katında yığılmasını ise kötü günün iyi haberi olarak sayabiliriz. Yani, Reis, yapması gerekenleri ivedilikle yaparsa, kararsız seçmenlerin geri dönmesini sağlayabilir. Bu da, 2023 için hiç de küçümsenmeyecek bir adım olsa gerek. Ne dersiniz, yanılıyor muyum?
Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!