Erdoğan'ın karşısına kim çıkacak?
10 Nisan 2022 Pazar , 13:35
Bu soru, Erdoğan'ın karşısına kimi çıkaracağını düşünmesi gereken Millet İttifakı'ndan çok Cumhur İttifakı'nın karın ağrısına dönüşmüş vaziyette.
Bundan sebep, iktidar muhitinin akıldaneleri tarafından gün geçmiyor ki; muhalefetin adayı olarak yeni bir isim tedavüle sürülmesin.
Bu neyin çabası anlamış değilim.
Olsa olsa, çevreyi sarmış dehşet duygusundan habersiz, hallerince eğleniyor olmalılar.
Bu eğlenen halleriyle Ak Partililer, uzun yola çıkmış ve hiçbir durakta mola vermeyen otobüste uyuyakalan yolcular gibiler. Geçilen yerlerden, gidilen yollardan haberleri yok. Öyle ki; son durağa vardıklarında, muavinin dürtmesiyle derin uykudan uyanacaklar ve otobüste kimsenin kalmadığını gördüklerinde anlayacaklar gerçekleri ama o zaman da iş işten geçmiş olacak.
Farkındayım, sözünü esirgemeyenler sevilmiyor.
Ama olsun, pembe düşlerden uyandırıp görmek istemedikleri ne varsa göstermek istedikçe görgüsüz bir güruhun gardiyanlığına tosluyor olsam da, "Bu cadde çıkmaz sokak..." demeye soğukkanlılıkla ve sonuna kadar devam edeceğim.
Edeceğim fakat yine de emeğim karşılık bulur mu? Kuşkuluyum. Zira bırakın benim emeğimi, Ak Partililer, kendi yetkililerinin ikazlarına bile kulak asmıyorlar.
Hatırlarsanız, ramazan ayı arifesinde Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, ramazan ile ilgili açıklama yaparken, "Başkanlarımıza lüks otellerde veya zengin sofralara oturmamalarını tembihliyoruz..." demişti.
Bu ibretlik tembihi, kulağı tırmalayacak, kalbe ağır gelecek kadar eğreti bulduğumu söyleyip, "Ne yani, tembihlemeseniz oturacaklar, öyle mi?" diye sual etmiştim.
Özhaseki'nin kararlı tembihi karşılık bulmamış olacak ki; Ak Partililerin Ağrı'daki kabile düğünü görünümlü sahur ziyafeti güne/gündeme damga vurdu. Şüphesiz gördüklerinin sızısı kalbine vuranlar da vardır. Fakat benzer manzaraların başka yerlerde de yaşanmadığını kim iddia edebilir?
Ne yazık ki; Ak Partililer, böylesine yakıcı, sarsıcı bir savrulmanın sarhoşluğundan olsa gerek, kendi dertlerine deva arayacakları yerde, Millet İttifakı'na Cumhurbaşkanı adayı arıyorlar.
Hadi, bu kadarını bir nebze olsun anlayışla karşılayalım diyeceğim ama kendi buldukları adaya dönüp bir de kulp takmaları yok mu, kayan şirazeyi anlatacak cümle kurmakta zorlanıyor insan.
Açık söylüyorum, "Erdoğan'ın karşısına kim çıkacak?" sorusunun cevabı belki de hiç olmadığı kadar nettir Millet İttifakı açısından.
Şöyle ki; yakın geçmişe kadar toplumda, "CHP'li aday kazanamaz" algısı hakimdi. Ancak, devir değişti. CHP'nin karşı mahalleden bir isme/adaya ihtiyacı kalmadı. Özellikle İstanbul ve Ankara'yı kendi adaylarıyla kazanmayı başarınca ve devam eden süreçte kazanan adaylar, umulanın aksine daha fazla güven tesis edince, "CHP'li isim kazanamaz" algısı da kırıldı. Bugün bütün ciddi araştırma sonuçlarında, (böyle giderse) Millet İttifakı'nca gösterilecek adayın ipi göğüsleyeceği, en azından adı geçen aday adaylarının Erdoğan ile başa baş yarışacağı çok net görülüyor.
İster kabul edin, ister etmeyin, Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı'nı bir arada tutmanın yanında masayı da genişletiyor. Cumhur İttifakı, o masanın kaç ayağı olduğuyla uğraşırken, Kılıçdaroğlu, muhafazakarların "kazanım" kaygısını da giderecek, ayakları yere basan adımlar atıyor. Sahur vakti uykulu gözlerle görmüyor veya def sesinden söylediklerimi duymuyor olsanız da durum bu.
SON SÖZ:
Ortada, kötü, hatta çok kötü giden ve gidişatında iyileşeceğine dair hiçbir umut barındırmayan bir ekonomi var. Üç-beş yerden dolgun maaşla dünyası cennet olanların millete ahiret cenneti vaat ederek ne düzen değişir ne de seçim kazanılır. Çok net söylüyorum. Ak Parti, yarın yeniden kazanmak istiyorsa; Ak Partililer, yaşama zevkini bırakıp, yaşatma aşkıyla çalışmalı. Kendi adlarına gösterişsiz ama cemiyet adına görkemli bir yürüyüşü sabırla ve azimle yapabilmeliler. Bunu yolu ise kendini dev aynasında görmekten değil, aynaya bakıp kendini görmekten geçiyor.
Bundan sebep, iktidar muhitinin akıldaneleri tarafından gün geçmiyor ki; muhalefetin adayı olarak yeni bir isim tedavüle sürülmesin.
Bu neyin çabası anlamış değilim.
Olsa olsa, çevreyi sarmış dehşet duygusundan habersiz, hallerince eğleniyor olmalılar.
Bu eğlenen halleriyle Ak Partililer, uzun yola çıkmış ve hiçbir durakta mola vermeyen otobüste uyuyakalan yolcular gibiler. Geçilen yerlerden, gidilen yollardan haberleri yok. Öyle ki; son durağa vardıklarında, muavinin dürtmesiyle derin uykudan uyanacaklar ve otobüste kimsenin kalmadığını gördüklerinde anlayacaklar gerçekleri ama o zaman da iş işten geçmiş olacak.
Farkındayım, sözünü esirgemeyenler sevilmiyor.
Ama olsun, pembe düşlerden uyandırıp görmek istemedikleri ne varsa göstermek istedikçe görgüsüz bir güruhun gardiyanlığına tosluyor olsam da, "Bu cadde çıkmaz sokak..." demeye soğukkanlılıkla ve sonuna kadar devam edeceğim.
Edeceğim fakat yine de emeğim karşılık bulur mu? Kuşkuluyum. Zira bırakın benim emeğimi, Ak Partililer, kendi yetkililerinin ikazlarına bile kulak asmıyorlar.
Hatırlarsanız, ramazan ayı arifesinde Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki, ramazan ile ilgili açıklama yaparken, "Başkanlarımıza lüks otellerde veya zengin sofralara oturmamalarını tembihliyoruz..." demişti.
Bu ibretlik tembihi, kulağı tırmalayacak, kalbe ağır gelecek kadar eğreti bulduğumu söyleyip, "Ne yani, tembihlemeseniz oturacaklar, öyle mi?" diye sual etmiştim.
Özhaseki'nin kararlı tembihi karşılık bulmamış olacak ki; Ak Partililerin Ağrı'daki kabile düğünü görünümlü sahur ziyafeti güne/gündeme damga vurdu. Şüphesiz gördüklerinin sızısı kalbine vuranlar da vardır. Fakat benzer manzaraların başka yerlerde de yaşanmadığını kim iddia edebilir?
Ne yazık ki; Ak Partililer, böylesine yakıcı, sarsıcı bir savrulmanın sarhoşluğundan olsa gerek, kendi dertlerine deva arayacakları yerde, Millet İttifakı'na Cumhurbaşkanı adayı arıyorlar.
Hadi, bu kadarını bir nebze olsun anlayışla karşılayalım diyeceğim ama kendi buldukları adaya dönüp bir de kulp takmaları yok mu, kayan şirazeyi anlatacak cümle kurmakta zorlanıyor insan.
Açık söylüyorum, "Erdoğan'ın karşısına kim çıkacak?" sorusunun cevabı belki de hiç olmadığı kadar nettir Millet İttifakı açısından.
Şöyle ki; yakın geçmişe kadar toplumda, "CHP'li aday kazanamaz" algısı hakimdi. Ancak, devir değişti. CHP'nin karşı mahalleden bir isme/adaya ihtiyacı kalmadı. Özellikle İstanbul ve Ankara'yı kendi adaylarıyla kazanmayı başarınca ve devam eden süreçte kazanan adaylar, umulanın aksine daha fazla güven tesis edince, "CHP'li isim kazanamaz" algısı da kırıldı. Bugün bütün ciddi araştırma sonuçlarında, (böyle giderse) Millet İttifakı'nca gösterilecek adayın ipi göğüsleyeceği, en azından adı geçen aday adaylarının Erdoğan ile başa baş yarışacağı çok net görülüyor.
İster kabul edin, ister etmeyin, Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı'nı bir arada tutmanın yanında masayı da genişletiyor. Cumhur İttifakı, o masanın kaç ayağı olduğuyla uğraşırken, Kılıçdaroğlu, muhafazakarların "kazanım" kaygısını da giderecek, ayakları yere basan adımlar atıyor. Sahur vakti uykulu gözlerle görmüyor veya def sesinden söylediklerimi duymuyor olsanız da durum bu.
SON SÖZ:
Ortada, kötü, hatta çok kötü giden ve gidişatında iyileşeceğine dair hiçbir umut barındırmayan bir ekonomi var. Üç-beş yerden dolgun maaşla dünyası cennet olanların millete ahiret cenneti vaat ederek ne düzen değişir ne de seçim kazanılır. Çok net söylüyorum. Ak Parti, yarın yeniden kazanmak istiyorsa; Ak Partililer, yaşama zevkini bırakıp, yaşatma aşkıyla çalışmalı. Kendi adlarına gösterişsiz ama cemiyet adına görkemli bir yürüyüşü sabırla ve azimle yapabilmeliler. Bunu yolu ise kendini dev aynasında görmekten değil, aynaya bakıp kendini görmekten geçiyor.
İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!