'Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz!'
12 Nisan 2022 Salı , 02:01
Başlığın tam zıddı bir sözle, söze başlayalım.
"Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür..." deyişini bilirsiniz. Hadi, anlamını bilmesek bile en azından duymuşuzdur.
"Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür..." deyişi, Şair Muallim Naci'ye aittir ve insan hafızasının unutkanlığına vurgu yapar.
Unutkanlık, kimi zaman bir nimet olsa da, çoğu zaman bir felakettir. Kindar olmamak adına unutmak iyidir, fakat ibret almamak adına ise bir felaket olduğu aşikardır. Şair Akif'in, "Tarih ' i ' tekerrür ' diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" mısraları, bu konuda taşı gediğine koymak olsa gerek.
Bu bahse yeniden dönmek üzere bir virgül koyuyorum.
Efendim, ben deniz, askerliğimi, 28 Şubat'ın, "bin yıl" devam edeceği söylenen/sanılan yıllarda yaptım. Muallim Naci'nin deyişiyle, askerliğe dair birçok anım silindi hafızamdan. Fakat er gazinosunun duvarında özenle asılmış bir fotoğraf vardı ki; taptaze duruyor gözlerimin önünde. Hatta o fotoğraf üzerine takım komutanımız olan üsteğmenle (adını unuttum) yaptığımız sohbeti de dün gibi hatırlıyorum.
O fotoğraf şöyleydi:
Ortadan ikiye bölünmüş fotoğrafın üst kısmında, banka reklamlarından fışkırmışçasına modern kadınlar yer alıyordu ve üzerinde de, "Laik Türk kadını" yazıyordu. Hemen alt tarafında ise, Afganistan'da, Taliban rejiminin zorunlu kıldığı siyah burka (Her taraftan kapalı, giyenin önünü görmesi için yüz kısmı kafesli çarşaf) giymiş kadınlar vardı ve o bölümde ise "Şeriat kadını" yazıyordu.
Her ne kadar, sadece onaylanmış kitaplardan da olsa, tabura kütüphane kurmuş birisi olarak hatırı sayılır bir askerdim ve özellikle yüksek lisans yapan üsteğmenin nöbetçi subay olduğu akşamlar kütüphanemiz sivil kokan sohbetler için adeta bir sığınaktı.
İşte bu sohbetlerden birinde, o fotoğrafın aslında Türk kadınına hakaret olduğunu söyleyerek; neden, bu, kişi başı milli geliri elli bin dolar olan İsviçre kadını, bu da eline hiç geçmeyen kişi başı beş bin dolarlık laik Türk kadını yazmıyorsunuz? Diye sormuştum. Saçı zorla açılan laik Türk kadınının muadili, saçı zorla kapatılan Taliban kadını mı? Diye de şartları zorlamıştım ki; üsteğmen de şakayla karışık "Şartları zorlama..." ikazında bulunmuştu zaten.
Biraz, İlber Ortaylı'nın, kimseye söz düşürmeden iki saat konuşup, sonra da, kızgın bir edayla, "Beni konuşturmayın şimdi" demesi gibi olacak ama bu uzun girizgahtan sonra konuya geçelim artık.
Türkiye'nin iyi entelektüellerinden Karar Gazetesi Yazarı Mustafa Karaalioğlu'nun, dünkü, "Baz etkisiyle seçim de kazanılır mı?" başlıklı yazısıydı bütün bunları anlatmama sebep...
Karalioğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ekonomide gelecek yıl bu yıla göre daha az kötü görünmesini; yani, bu yıl baz alınırsa, fiyatların gelecek yıl nispeten daha geriye düşmesini, "işler yolunda gidiyor" algısına dönüştürüp, seçime girmeyi ve kazanmayı planladığını yazdı.
Açıkçası, doların yedi liradan bir anda yirmi liraya çıkıp, sonra on dört liraya düştüğünde zafer sarhoşu olup halay çekenleri görünce, Karaalioğlu'nun tezini yabana atmamak gerek.
İşin bu kısmı, Muallim Naci'nin, "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür..." sözünün ispatı oluyor. Fakat, "Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz!" diye de bir sözümüz yok mu?
Yani, yirmi yıl boyunca Erdoğan'ın her istediğini fazla fazla vermiş bu millet, günün sonunda, üç-beş yerden dolgun maaşla dünyası cennet olanların kendisini ahiret cennetiyle sınamaya kalktığını görünce, kışın yediği ayazı hatırlayıp daha da öfkeyle sandığa giderse ne olacak?
SON SÖZ:
Eğer doğruysa, Erdoğan'ın, gelecek yılın fiyatlarını bu yıla göre görece daha düşürerek, kendi tabiriyle, "köpüğünü alarak" işleri yolunda gösterme düşüncesi, "Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" gibi okunmaz mı? Tamam, razı olan olur belki ama bu rıza kazanmak için yeter mi? Bu, olsa olsa bizim er gazinosundaki, laik Türk kadının burkalı Taliban kadınıyla kıyaslanması kadar zorlama olur. Ancak bu asla böyle olmamalı. AK Parti, yirmi yıl boyunca kendisini mazeretsiz destekleyen millete mazeret üreterek daha kötüsünü gösterip, kötüsüyle sevindirmemeli. "Hayal Siyaseti"nden uyanıp, hayata yüreğiyle dokunacak sahici adımlar atmalı. Samimi söylüyorum. Bu işler, Ağrı'daki kabile düğünü görünümlü sahur saçmalığını unutturmak için biri diğerinin kopyası, öğrenci evinde iftar/sahur fotoğraflarıyla düzelmez. Önce sorunun ne olduğunu/nerede olduğunu anlamaya çalışın derim. Üstelik oruç mevsimi bu tefekkürü yapmak için en doğru zamandır.
"Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür..." deyişini bilirsiniz. Hadi, anlamını bilmesek bile en azından duymuşuzdur.
"Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür..." deyişi, Şair Muallim Naci'ye aittir ve insan hafızasının unutkanlığına vurgu yapar.
Unutkanlık, kimi zaman bir nimet olsa da, çoğu zaman bir felakettir. Kindar olmamak adına unutmak iyidir, fakat ibret almamak adına ise bir felaket olduğu aşikardır. Şair Akif'in, "Tarih ' i ' tekerrür ' diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" mısraları, bu konuda taşı gediğine koymak olsa gerek.
Bu bahse yeniden dönmek üzere bir virgül koyuyorum.
Efendim, ben deniz, askerliğimi, 28 Şubat'ın, "bin yıl" devam edeceği söylenen/sanılan yıllarda yaptım. Muallim Naci'nin deyişiyle, askerliğe dair birçok anım silindi hafızamdan. Fakat er gazinosunun duvarında özenle asılmış bir fotoğraf vardı ki; taptaze duruyor gözlerimin önünde. Hatta o fotoğraf üzerine takım komutanımız olan üsteğmenle (adını unuttum) yaptığımız sohbeti de dün gibi hatırlıyorum.
O fotoğraf şöyleydi:
Ortadan ikiye bölünmüş fotoğrafın üst kısmında, banka reklamlarından fışkırmışçasına modern kadınlar yer alıyordu ve üzerinde de, "Laik Türk kadını" yazıyordu. Hemen alt tarafında ise, Afganistan'da, Taliban rejiminin zorunlu kıldığı siyah burka (Her taraftan kapalı, giyenin önünü görmesi için yüz kısmı kafesli çarşaf) giymiş kadınlar vardı ve o bölümde ise "Şeriat kadını" yazıyordu.
Her ne kadar, sadece onaylanmış kitaplardan da olsa, tabura kütüphane kurmuş birisi olarak hatırı sayılır bir askerdim ve özellikle yüksek lisans yapan üsteğmenin nöbetçi subay olduğu akşamlar kütüphanemiz sivil kokan sohbetler için adeta bir sığınaktı.
İşte bu sohbetlerden birinde, o fotoğrafın aslında Türk kadınına hakaret olduğunu söyleyerek; neden, bu, kişi başı milli geliri elli bin dolar olan İsviçre kadını, bu da eline hiç geçmeyen kişi başı beş bin dolarlık laik Türk kadını yazmıyorsunuz? Diye sormuştum. Saçı zorla açılan laik Türk kadınının muadili, saçı zorla kapatılan Taliban kadını mı? Diye de şartları zorlamıştım ki; üsteğmen de şakayla karışık "Şartları zorlama..." ikazında bulunmuştu zaten.
Biraz, İlber Ortaylı'nın, kimseye söz düşürmeden iki saat konuşup, sonra da, kızgın bir edayla, "Beni konuşturmayın şimdi" demesi gibi olacak ama bu uzun girizgahtan sonra konuya geçelim artık.
Türkiye'nin iyi entelektüellerinden Karar Gazetesi Yazarı Mustafa Karaalioğlu'nun, dünkü, "Baz etkisiyle seçim de kazanılır mı?" başlıklı yazısıydı bütün bunları anlatmama sebep...
Karalioğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, ekonomide gelecek yıl bu yıla göre daha az kötü görünmesini; yani, bu yıl baz alınırsa, fiyatların gelecek yıl nispeten daha geriye düşmesini, "işler yolunda gidiyor" algısına dönüştürüp, seçime girmeyi ve kazanmayı planladığını yazdı.
Açıkçası, doların yedi liradan bir anda yirmi liraya çıkıp, sonra on dört liraya düştüğünde zafer sarhoşu olup halay çekenleri görünce, Karaalioğlu'nun tezini yabana atmamak gerek.
İşin bu kısmı, Muallim Naci'nin, "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür..." sözünün ispatı oluyor. Fakat, "Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz!" diye de bir sözümüz yok mu?
Yani, yirmi yıl boyunca Erdoğan'ın her istediğini fazla fazla vermiş bu millet, günün sonunda, üç-beş yerden dolgun maaşla dünyası cennet olanların kendisini ahiret cennetiyle sınamaya kalktığını görünce, kışın yediği ayazı hatırlayıp daha da öfkeyle sandığa giderse ne olacak?
SON SÖZ:
Eğer doğruysa, Erdoğan'ın, gelecek yılın fiyatlarını bu yıla göre görece daha düşürerek, kendi tabiriyle, "köpüğünü alarak" işleri yolunda gösterme düşüncesi, "Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek" gibi okunmaz mı? Tamam, razı olan olur belki ama bu rıza kazanmak için yeter mi? Bu, olsa olsa bizim er gazinosundaki, laik Türk kadının burkalı Taliban kadınıyla kıyaslanması kadar zorlama olur. Ancak bu asla böyle olmamalı. AK Parti, yirmi yıl boyunca kendisini mazeretsiz destekleyen millete mazeret üreterek daha kötüsünü gösterip, kötüsüyle sevindirmemeli. "Hayal Siyaseti"nden uyanıp, hayata yüreğiyle dokunacak sahici adımlar atmalı. Samimi söylüyorum. Bu işler, Ağrı'daki kabile düğünü görünümlü sahur saçmalığını unutturmak için biri diğerinin kopyası, öğrenci evinde iftar/sahur fotoğraflarıyla düzelmez. Önce sorunun ne olduğunu/nerede olduğunu anlamaya çalışın derim. Üstelik oruç mevsimi bu tefekkürü yapmak için en doğru zamandır.
İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!