Ne gerek vardı bunca fanteziye?
21 Aralık 2021 Salı , 22:27
"Kulağı tersten tutmak/göstermek" diye bir değim vardır, bilirsiniz. Bir işin kolay/normal yolu varken daha zorlu, zararlı yollar tercih edilerek yapılması anlamında kullanılır.
Ne yazık ki; iktidarın, döviz, faiz, nas fantezisinde geldiği nokta, tam da, "kulağı tersten tutmak" deyiminin örnekli açıklaması gibi oldu.
Doların düştüğünü duyan dokuz yaşındaki kızımın tepkisi, "Oleeeyyy! Kantinci Amca, artık zam yapamayacak..." şeklinde oldu. Hani, kızmadım değil şu zam yapan Kantinci Amca'ya ama öbür taraftan da, keşke bütün mesele, Kantinci Amca olsa diye düşündüm.
Benim, dokuz yaşındaki kızımın, Kantinci Amca'dan indirim beklediği gibi, düşen dövizle birlikte, dün akşamdan beri yediden yetmişe herkes her şeyde (haklı olarak) indirim bekliyor.
İndirim yapacak olanlar ise temkinli.
Dövizdeki inişin, "istikrarlı olacağı kanaati oluşursa fiyat revizyonu olabilir" diyorlar. Bildiğiniz, sütten ağızları yandığı için yoğurdu üflüyorlar.
Demek ki; neymiş?
Ekonomide en önemli prensip, "güven"miş. Güvenin tesis edilebilmesi için ise, ekonomiden önce demokrasiye, hukuka, liyakat ve şeffaflığa, "ama"sız, "fakat"sız, "lakin"siz ve sarsılmaz bir güven duyulması gerektiğini, memlekette Sağır Sultan bile duydu artık.
Şu halde, görünen o ki; hala yanlış trendeyiz.
Dostoyevski, "Yanlış trene bindiğinizde ilk durakta inmeye çalışın, çünkü mesafe uzadıkça dönüş maliyeti de o kadar artar..." diyor. İktidar ise ilk istasyonda inmek yerine vagon değiştiriyor. O vagon ki; daha önce, "nas var" diyerek sakıncalı görülen, zinhar binilmememsi gerektiği söylenen vagonun ta kendisi. İktidar, günün sonunda bozuntuya vermeden bindi bu faiz vagonuna. Binmekle de kalmadı, adeta başköşeye de kuruldu.
Dün akşamdan beri, yanlış trende olup ters istikamette yürüyen iktidar sakinleri, ikna edici sözlerle doğru yere varacaklarını sanarak/söyleyerek büyük bir zafer sarhoşluğu yaşıyorlar. Ben ise hayretler içinde izliyorum.
Bir defa daha, dost makamından "acı söylemek" yine bize düştü. Zaferiniz kutlu olsun demeyi çok isterdim ama o öyle değil. Düşen doların arkasına düşürülmüş bir, lira var ortada.
Gelin, hem akademik hem de saha/siyaset tecrübesiyle konuşan İYİ Parti Grup Başkanı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu'na kulak verelim. İsmail Hoca, iktidarın bindiği ve içinde neşeyle eğlendiği faiz vagonu için, "bu limitsiz bir faiz sistemidir" diyor. Hem de, bütün Türkiye'den toplanan vergi gelirlerinin üçte ikisinin, üç-dört ay gibi bir sürede faize gidecek kadar korkunç bir sistem olduğunu ifade ediyor.
Türkiye'de ekonomi alanında yetkin isimlerden birisi olan Deva Partili İbrahim Çanakçı da İsmail Hoca'dan farklı düşünmüyor. O da, faizin örtülü bir şekilde artırıldığını ve bu haliyle sistemin, "faiz lobisine tam garanti" sağladığını ifade ediyor. Haliyle insan sormadan edemiyor. Kulağı tersten tutacaktınız madem, ne gerek vardı bunca fanteziye?
SON SÖZ:
Ben, "ben ekonomistim" falan demiyorum. Aksine, sefil bir Seferi Şair, asabı bozuk bir yazı gündelikçisi olarak yanılmayı da çok isterim. Fakat, Kantinci Amca'nın yine zamlara devam ederek kızımı hayal kırıklığına uğratmasından korkuyorum. Bir de, bir müddet sonra toplanan vergilerin faiz ödemelerine bile yetmemesinden ve zenginlerimizin faiz gelirlerindeki eksikleri tam etmek için Kantinci Amca da dahil varımızı yoğumuzun alınmasından korkuyorum. Yoksa, kızım gibi ben de, oleeeyyy! Ev sahibi kiraya zam yapamayacak; market, yağa, tuza, çaya, şekere; fırıncı, ekmeğe; kitapçı, kitaba zam yapamayacak diye bağırmak isterim.
Ne yazık ki; iktidarın, döviz, faiz, nas fantezisinde geldiği nokta, tam da, "kulağı tersten tutmak" deyiminin örnekli açıklaması gibi oldu.
***
Doların düştüğünü duyan dokuz yaşındaki kızımın tepkisi, "Oleeeyyy! Kantinci Amca, artık zam yapamayacak..." şeklinde oldu. Hani, kızmadım değil şu zam yapan Kantinci Amca'ya ama öbür taraftan da, keşke bütün mesele, Kantinci Amca olsa diye düşündüm.
Benim, dokuz yaşındaki kızımın, Kantinci Amca'dan indirim beklediği gibi, düşen dövizle birlikte, dün akşamdan beri yediden yetmişe herkes her şeyde (haklı olarak) indirim bekliyor.
İndirim yapacak olanlar ise temkinli.
Dövizdeki inişin, "istikrarlı olacağı kanaati oluşursa fiyat revizyonu olabilir" diyorlar. Bildiğiniz, sütten ağızları yandığı için yoğurdu üflüyorlar.
Demek ki; neymiş?
Ekonomide en önemli prensip, "güven"miş. Güvenin tesis edilebilmesi için ise, ekonomiden önce demokrasiye, hukuka, liyakat ve şeffaflığa, "ama"sız, "fakat"sız, "lakin"siz ve sarsılmaz bir güven duyulması gerektiğini, memlekette Sağır Sultan bile duydu artık.
Şu halde, görünen o ki; hala yanlış trendeyiz.
Dostoyevski, "Yanlış trene bindiğinizde ilk durakta inmeye çalışın, çünkü mesafe uzadıkça dönüş maliyeti de o kadar artar..." diyor. İktidar ise ilk istasyonda inmek yerine vagon değiştiriyor. O vagon ki; daha önce, "nas var" diyerek sakıncalı görülen, zinhar binilmememsi gerektiği söylenen vagonun ta kendisi. İktidar, günün sonunda bozuntuya vermeden bindi bu faiz vagonuna. Binmekle de kalmadı, adeta başköşeye de kuruldu.
Dün akşamdan beri, yanlış trende olup ters istikamette yürüyen iktidar sakinleri, ikna edici sözlerle doğru yere varacaklarını sanarak/söyleyerek büyük bir zafer sarhoşluğu yaşıyorlar. Ben ise hayretler içinde izliyorum.
Bir defa daha, dost makamından "acı söylemek" yine bize düştü. Zaferiniz kutlu olsun demeyi çok isterdim ama o öyle değil. Düşen doların arkasına düşürülmüş bir, lira var ortada.
Gelin, hem akademik hem de saha/siyaset tecrübesiyle konuşan İYİ Parti Grup Başkanı Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu'na kulak verelim. İsmail Hoca, iktidarın bindiği ve içinde neşeyle eğlendiği faiz vagonu için, "bu limitsiz bir faiz sistemidir" diyor. Hem de, bütün Türkiye'den toplanan vergi gelirlerinin üçte ikisinin, üç-dört ay gibi bir sürede faize gidecek kadar korkunç bir sistem olduğunu ifade ediyor.
Türkiye'de ekonomi alanında yetkin isimlerden birisi olan Deva Partili İbrahim Çanakçı da İsmail Hoca'dan farklı düşünmüyor. O da, faizin örtülü bir şekilde artırıldığını ve bu haliyle sistemin, "faiz lobisine tam garanti" sağladığını ifade ediyor. Haliyle insan sormadan edemiyor. Kulağı tersten tutacaktınız madem, ne gerek vardı bunca fanteziye?
SON SÖZ:
Ben, "ben ekonomistim" falan demiyorum. Aksine, sefil bir Seferi Şair, asabı bozuk bir yazı gündelikçisi olarak yanılmayı da çok isterim. Fakat, Kantinci Amca'nın yine zamlara devam ederek kızımı hayal kırıklığına uğratmasından korkuyorum. Bir de, bir müddet sonra toplanan vergilerin faiz ödemelerine bile yetmemesinden ve zenginlerimizin faiz gelirlerindeki eksikleri tam etmek için Kantinci Amca da dahil varımızı yoğumuzun alınmasından korkuyorum. Yoksa, kızım gibi ben de, oleeeyyy! Ev sahibi kiraya zam yapamayacak; market, yağa, tuza, çaya, şekere; fırıncı, ekmeğe; kitapçı, kitaba zam yapamayacak diye bağırmak isterim.
Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!