Şehir Hastanesi'nde 'virüs' kuyruğu!
31 Ekim 2021 Pazar , 23:41
11 Mart 2020’de
Görülen ilk vakayla başlayan, halen yoğun olarak devam eden ve tam olarak ne zaman biteceği ise bilinmeyen bir hastalığın pençesindeyiz. Uzun süren ve henüz kazanamadığımız virüsle savaşta yorgun düşüyoruz.
Sağlıkçılar yorgun düşüyor,
Sistem yorgun düşüyor, ekonomi yorgun düşüyor, eğitim yorgun düşüyor. Dahası, buz dağının görünmeyen kısmının büyüklüğünden de haberdar değiliz.
Bunun böyle olmasında,
Kuşkusuz, milletçe sorumsuzluğumuzun payı da yadsınamaz. "Maske uyarısı" yaptı diye saldırıya uğrayan insan haberlerini kanıksamadık mı? İlaveten, elimizde "aşı" diye nispeten etkili bir silah da var. Fakat "aşı" ile önlenebilen, en azından etkisi azaltılabilen bir hastalıkta hala aşı olmamak için ayak dayamak, ulaştığımız yüzyıla ait bir davranış biçimi olmasa gerek.
Buraya kadar, böyleyken böyle;
Ancak, test merkezlerimizin de vurguladığımız bu idealiteye birebir uygun düşmediğini hatırlatmak isterim. Sakın yanlış anlaşılmasın; muradım, sadece eleştirmek değil. Görülmeyen ayrıntıları gösterebilmek. Olur da, daha iyisi için bir adım atılabilmesine kırıntı nispetinde de olsa katkı koymaktır.
Bundan mütevellit,
Şimdi sahadan bildiriyorum. Kendinde, eşinde, çocuğunda koronavirüs olduğundan şüphelenenler test yaptırmak için hastanelere akın ediyorlar. Bursa'da, her ne kadar şehrin epey dışında ve ulaşımı zor olsa da bu işin merkez üssü Şehir Hastanesi. Burada ise, bu işler acil serviste yapılıyor. Cumartesi günü, tanık olduğum manzarayı bir "virüs izdihamı" olarak tanımlayabilirim. Özellikle çocuk acil servisi tam bir mahşer yerini andırıyordu. Tamam, bunda, havaların soğumasıyla artan nezle-grip gibi mevsim hastalıklarının payı da yadsınamaz.
İşaret etmek istediğim konu,
Kalabalık ortam değil zaten. Kalabalığın halen daha iyi organize edilmeden yönetiliyor olması asıl mesele...
Şöyle ki;
Virüs şüphesiyle hastaneye gidenler, kalabalığı yara yara acilin bir kapısından giriyorlar. Birinci durakta ateş ölçümü falan yapılıp, elinize bir kağıt tutuşturuluyor. Hikayenin bundan sonrası, mutemetlerin önündeki maaş kuyruğu gibi ilerliyor ne yazık ki. Oradan çıkıp yan kapıdan giriyorsunuz. Orada imza, kaşe, falan filan, derken diğer bir yere git. Orada imza kaşe, karşı masaya git. Orada al kağıt ver imza; "yerdeki mavi çizgileri takip edip, "dolana dolana ay dolana" hesabı sürüntü testinin yapılacağı yere gel. Orada da al kağıt, ver kağıt, derken kabinde sıranın sana gelmesini bekle...
Bu arada yanınızda,
Çocuğunuz varsa, o da sizinle virüs cennetinde turluyor. Veya o da test olacaksa, çık cocuk acilde aynı işlemleri daha kalabalık ortamda yap ve sıranın çocuğa gelmesi için bekle bekle bekle... Aynı, "sen tüp, ben gaz kuyruğu" misali... Olacak şey değil. Hasta olmasanız bile, oradan virüsü kapmadan çıkmak mucize gibi bir şey. İnanın, al kağıt, ver imza, vur kaşe, git öbür yere, gel bu tarafa ve bekle şeklindeki en az iki, üç saatinizi alan basit bir sürüntü testinde bürokrasi işin kendisinden çok daha uzun sürüyor.
SON SÖZ:
Bu kadar teknolojinin ilerlediği, yazılımların, uygulamaların, kimlik numaralarının, HES'lerin olduğu bir dönemde hala elden ele dolaştırılan kağıtlarla uğraşmak hem zaman hem imkan israfı değilse nedir Allah aşkına... Bu arada, içerilerde yatan hastalar, ağlayan çocuklar, kapıların önlerinde öksürürken gözleri çıkacak gibi olduğu halde elindeki sigarasını bırakmayan insanlar ise cabası. Hani, diyorum, daha ferah bir ortamda, iki masa birkaç kabinle çözülemez mi bu sorun? Mesela, ver kimlik numaranı, hemen kaydın yapılsın, beş adım öbür masada ateşin, nabzın ölçülsün ve yine beş adım ilerideki kabinlerden birine geç ve sürüntü alınsın, çık git... Olmaz mı böyle bir şey? Ben çok mu hayalperestim?
Görülen ilk vakayla başlayan, halen yoğun olarak devam eden ve tam olarak ne zaman biteceği ise bilinmeyen bir hastalığın pençesindeyiz. Uzun süren ve henüz kazanamadığımız virüsle savaşta yorgun düşüyoruz.
Sağlıkçılar yorgun düşüyor,
Sistem yorgun düşüyor, ekonomi yorgun düşüyor, eğitim yorgun düşüyor. Dahası, buz dağının görünmeyen kısmının büyüklüğünden de haberdar değiliz.
Bunun böyle olmasında,
Kuşkusuz, milletçe sorumsuzluğumuzun payı da yadsınamaz. "Maske uyarısı" yaptı diye saldırıya uğrayan insan haberlerini kanıksamadık mı? İlaveten, elimizde "aşı" diye nispeten etkili bir silah da var. Fakat "aşı" ile önlenebilen, en azından etkisi azaltılabilen bir hastalıkta hala aşı olmamak için ayak dayamak, ulaştığımız yüzyıla ait bir davranış biçimi olmasa gerek.
Buraya kadar, böyleyken böyle;
Ancak, test merkezlerimizin de vurguladığımız bu idealiteye birebir uygun düşmediğini hatırlatmak isterim. Sakın yanlış anlaşılmasın; muradım, sadece eleştirmek değil. Görülmeyen ayrıntıları gösterebilmek. Olur da, daha iyisi için bir adım atılabilmesine kırıntı nispetinde de olsa katkı koymaktır.
Bundan mütevellit,
Şimdi sahadan bildiriyorum. Kendinde, eşinde, çocuğunda koronavirüs olduğundan şüphelenenler test yaptırmak için hastanelere akın ediyorlar. Bursa'da, her ne kadar şehrin epey dışında ve ulaşımı zor olsa da bu işin merkez üssü Şehir Hastanesi. Burada ise, bu işler acil serviste yapılıyor. Cumartesi günü, tanık olduğum manzarayı bir "virüs izdihamı" olarak tanımlayabilirim. Özellikle çocuk acil servisi tam bir mahşer yerini andırıyordu. Tamam, bunda, havaların soğumasıyla artan nezle-grip gibi mevsim hastalıklarının payı da yadsınamaz.
İşaret etmek istediğim konu,
Kalabalık ortam değil zaten. Kalabalığın halen daha iyi organize edilmeden yönetiliyor olması asıl mesele...
Şöyle ki;
Virüs şüphesiyle hastaneye gidenler, kalabalığı yara yara acilin bir kapısından giriyorlar. Birinci durakta ateş ölçümü falan yapılıp, elinize bir kağıt tutuşturuluyor. Hikayenin bundan sonrası, mutemetlerin önündeki maaş kuyruğu gibi ilerliyor ne yazık ki. Oradan çıkıp yan kapıdan giriyorsunuz. Orada imza, kaşe, falan filan, derken diğer bir yere git. Orada imza kaşe, karşı masaya git. Orada al kağıt ver imza; "yerdeki mavi çizgileri takip edip, "dolana dolana ay dolana" hesabı sürüntü testinin yapılacağı yere gel. Orada da al kağıt, ver kağıt, derken kabinde sıranın sana gelmesini bekle...
Bu arada yanınızda,
Çocuğunuz varsa, o da sizinle virüs cennetinde turluyor. Veya o da test olacaksa, çık cocuk acilde aynı işlemleri daha kalabalık ortamda yap ve sıranın çocuğa gelmesi için bekle bekle bekle... Aynı, "sen tüp, ben gaz kuyruğu" misali... Olacak şey değil. Hasta olmasanız bile, oradan virüsü kapmadan çıkmak mucize gibi bir şey. İnanın, al kağıt, ver imza, vur kaşe, git öbür yere, gel bu tarafa ve bekle şeklindeki en az iki, üç saatinizi alan basit bir sürüntü testinde bürokrasi işin kendisinden çok daha uzun sürüyor.
SON SÖZ:
Bu kadar teknolojinin ilerlediği, yazılımların, uygulamaların, kimlik numaralarının, HES'lerin olduğu bir dönemde hala elden ele dolaştırılan kağıtlarla uğraşmak hem zaman hem imkan israfı değilse nedir Allah aşkına... Bu arada, içerilerde yatan hastalar, ağlayan çocuklar, kapıların önlerinde öksürürken gözleri çıkacak gibi olduğu halde elindeki sigarasını bırakmayan insanlar ise cabası. Hani, diyorum, daha ferah bir ortamda, iki masa birkaç kabinle çözülemez mi bu sorun? Mesela, ver kimlik numaranı, hemen kaydın yapılsın, beş adım öbür masada ateşin, nabzın ölçülsün ve yine beş adım ilerideki kabinlerden birine geç ve sürüntü alınsın, çık git... Olmaz mı böyle bir şey? Ben çok mu hayalperestim?
Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!