Size bir hikaye anlatacağım!
19 Mart 2022 Cumartesi , 00:27
Aramızda, Hz. Ömer'in, "devletin mumu" hikayesini bilmeyenimiz yoktur sanırım. Ama olsun, maneviyatın en baskın yaşandığı Ramazan ayına sayılı günler kala bu çok manidar hikayeyi bir daha hatırlamanın/hatırlatmanın bir mahsuru yoktur herhalde.
Halife Hz. Ömer, makamında çalışırken, ashaptan biri gelir ve selam verir.
Fakat Hz. Ömer selamı almaz. Bir süre sonra işini bitiren Hz. Ömer, önünde yanan mumu söndürdükten sonra ikinci mumu yakar ve konuğuna dönüp, "aleykümselam..." der.
Haliyle konuğu, "ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğerini yaktıktan sonra konuşmaya başladın?" diye sorar.
Hz. Ömer ise, o tarihe geçen cevabı verir:
"Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra senine konuşmaya başladım..."
Fakat benim size başta/başlıkta "anlatacağım" dediğim hikaye bu değil.
Özel işle devlet işini selam bile almayacak kadar keskin çizgilerle ayıran Müslüman aklının geldiği içler acısı durumu özetleyen başka bir hikayeden bahsedeceğim.
Kahramanlarının isimleri bende saklı hikayemiz bir üniversitede geçiyor.
Makam odasındaki lavaboya gül suyu döktürecek kadar mütedeyyin bir rektörün, kendisiyle aynı tıynetten olan bir yardımcısı vardır.
Bir gün, üniversiteye bir araştırma görevlisi alınması icap eder.
Bizim mütedeyyin rektörle aynı tıynetten olan yardımcısının sevgili oğlu da girer bu sınava... Ne var ki; birincinin doksanyedi olan puanına karşılık ellibeş puanla gerilerde kalır.
İşte tam da burada, rektör yardımcısı olan babasının ve lavaboya gül suyu döktürecek kadar mütedeyyin olan rektörün, "Ömer adaleti!" devreye girerek, ellibeş puanlı aslan parçası da sınavı kazanır.
Aradan iki yıl gibi bir zaman geçer ve bizim kerameti kendinden menkul, çok mütedeyyin rektör, doksanyedi puanla birinci olarak giren araştırma görevlisine soruşturma açar.
Neden biliyor musunuz?
Rektörle aynı tıynette olmayan bir hocaya selam verdiği, sohbet ettiği için. Kötülük bununla da sınırlı kalmaz; rektörün istediği kıvamda rapor yazmadıkları için olsa gerek ki; soruşturmada görevli iki akademisyene de doçentlik kadroları verilmez.
SON SÖZ:
Özel işle devlet işini selam bile almayacak kadar keskin çizgilerle ayıran Müslüman aklının / yöneticilerin geldiği içler acısı durumu gördünüz mü? Ak Parti, seçim kazanmak adına sistemi değiştirene kadar, adaletin mumunu söndüren haksız uygulamalarıyla seçim kaybettirecek olan sözümona mütedeyyin rektörü/rektörleri değiştirse hem kendisi hem de millet için daha hayırlı bir iş yapmış olur. Zira, Müslüman sakalıyla işledikleri günahların bedeli Ak Parti'nin boynuna yükleniyor.
BİLGİ NOTU:
Devlet işlerini yaparken devletin mumunu, şahsi işlerini yaparken ise kendi mumunu kullandığı anlatılan kişinin aslında Hz. Ömer olmadığı; Hz. Ömer'in torunlarından, yıllar sonra halife olmuş Ömer bin Abdülaziz olduğu da söylenir.
Halife Hz. Ömer, makamında çalışırken, ashaptan biri gelir ve selam verir.
Fakat Hz. Ömer selamı almaz. Bir süre sonra işini bitiren Hz. Ömer, önünde yanan mumu söndürdükten sonra ikinci mumu yakar ve konuğuna dönüp, "aleykümselam..." der.
Haliyle konuğu, "ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve bir mumu söndürüp diğerini yaktıktan sonra konuşmaya başladın?" diye sorar.
Hz. Ömer ise, o tarihe geçen cevabı verir:
"Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra senine konuşmaya başladım..."
Fakat benim size başta/başlıkta "anlatacağım" dediğim hikaye bu değil.
Özel işle devlet işini selam bile almayacak kadar keskin çizgilerle ayıran Müslüman aklının geldiği içler acısı durumu özetleyen başka bir hikayeden bahsedeceğim.
Kahramanlarının isimleri bende saklı hikayemiz bir üniversitede geçiyor.
Makam odasındaki lavaboya gül suyu döktürecek kadar mütedeyyin bir rektörün, kendisiyle aynı tıynetten olan bir yardımcısı vardır.
Bir gün, üniversiteye bir araştırma görevlisi alınması icap eder.
Bizim mütedeyyin rektörle aynı tıynetten olan yardımcısının sevgili oğlu da girer bu sınava... Ne var ki; birincinin doksanyedi olan puanına karşılık ellibeş puanla gerilerde kalır.
İşte tam da burada, rektör yardımcısı olan babasının ve lavaboya gül suyu döktürecek kadar mütedeyyin olan rektörün, "Ömer adaleti!" devreye girerek, ellibeş puanlı aslan parçası da sınavı kazanır.
Aradan iki yıl gibi bir zaman geçer ve bizim kerameti kendinden menkul, çok mütedeyyin rektör, doksanyedi puanla birinci olarak giren araştırma görevlisine soruşturma açar.
Neden biliyor musunuz?
Rektörle aynı tıynette olmayan bir hocaya selam verdiği, sohbet ettiği için. Kötülük bununla da sınırlı kalmaz; rektörün istediği kıvamda rapor yazmadıkları için olsa gerek ki; soruşturmada görevli iki akademisyene de doçentlik kadroları verilmez.
SON SÖZ:
Özel işle devlet işini selam bile almayacak kadar keskin çizgilerle ayıran Müslüman aklının / yöneticilerin geldiği içler acısı durumu gördünüz mü? Ak Parti, seçim kazanmak adına sistemi değiştirene kadar, adaletin mumunu söndüren haksız uygulamalarıyla seçim kaybettirecek olan sözümona mütedeyyin rektörü/rektörleri değiştirse hem kendisi hem de millet için daha hayırlı bir iş yapmış olur. Zira, Müslüman sakalıyla işledikleri günahların bedeli Ak Parti'nin boynuna yükleniyor.
BİLGİ NOTU:
Devlet işlerini yaparken devletin mumunu, şahsi işlerini yaparken ise kendi mumunu kullandığı anlatılan kişinin aslında Hz. Ömer olmadığı; Hz. Ömer'in torunlarından, yıllar sonra halife olmuş Ömer bin Abdülaziz olduğu da söylenir.
İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!