Zeki Müren gibi siyasetçiler yok mu?
22 Şubat 2021 Pazartesi, 22:39
Şarkıcı Alpay,
Zeki Müren için, "eski TRT'nin Türkiye'ye attığı en büyük kazıktır..." demiş. Zeki Müren'in, aykırı kıyafetlerine de gönderme yapan Alpay, eleştirilerini bir tık daha ileri taşıyarak, gazinodaki programlarına herkesin, "acaba bugün ne giyecek, ne hokkabazlık yapacak" merakıyla gittiğini söylemiş.
Alpay,
"Bir gün Maksim Gazinosu afişine yine kendisi 'Sanat Güneşi Zeki Müren' yazdırdı. Ve adı öyle kaldı..." diyerek Zeki Müren'in kendi kendini "Sanat Güneşi" ilan ettiğini iddia etmiş.
Şaşırdınız mı?
Öyleyse devam edelim. Alpay'la aynı kanaatte olan birisi daha var. Müzisyen, söz yazarı ve besteci Özdemir Erdoğan da tıplı Alpay gibi düşünüyor. "İnsanlarımız onu küçük erkek çocuklarıyla birlikte televizyonda seyretti. Ve onu izleyen erkek çocuklar travmalar yaşadı. Kötü bir rol modeldi..." diyen Erdoğan, sert sözlerine devam ediyor. "Kariyerinin ilk 10 senesinde güzel şarkı söyledi ama 1965’ten sonra yaşadığı hayat dolayısıyla şarkı da söyleyemedi. "Sanat Güneş"i ifadesini ona ne devlet ne halk verdi. Bizzat kendi kendine yakıştırdı. Çünkü müthiş bir şöhret hırsı vardı..."
Özdemir Erdoğan,
Zeki Müren'le ilgili, bilmediğimiz daha çok şeyin var olduğuna değinip, kendisine "paşa" dendiğini ve bir askerin çıkıp da bir şey söylemediğini eleştiriyor. "Nedir paşa?" sorusunu soran Erdoğan, "bir asker ortamında en yüksek ve en şerefli yerdir. Onu bile kullandı, her şeyi kullandı..." şeklinde cevaplıyor.
Sevgili okurum!
Zeki Müren'le ilgili kanaati sana bırakıyorum. Ben başa/başlığa dönüp hem Alpay'ın, hem de Özdemir Erdoğan'ın, Zeki Müren için söylediği sözleri fazlasıyla karşılayan siyasetçiler yok mu diye sormak istiyorum.
Mesela,
Zeki Müren'e atfedilen, "müthiş bir şöhret hırsı" gibi, müthiş bir makam, koltuk hırsı olan siyasetçiler yok mu? Ve o siyasetçiler, o hırsları uğruna hem içinde bulundukları siyasi yapının hem de toplumun değerlerini kullanmıyor, tüketmiyor mu?
Mesela,
Dün başka bugün başka giydiği siyaset elbisesiyle dün başka bugün başka çektiği nutuklar bir yana, dile zulüm sözler ağzından dökülürken bırakın çocukları, bütün ev ve hatta bütün toplum derin bir travmaya maruz kalmıyor mu?
Mesela,
Zeki Müren'in, kendisini, "Sanat Güneşi" diye yazdırması gibi, kendisini, "Siyaset Güneşi" gibi gören, buna mukabil, ayıbıyla bir köşede oturması ve susması gerekirken, kendi ayıbından, günahından bile bir kahramanlık çıkarma, alkışlanma derdinde olan siyasetçiler yok mu?
SON SÖZ:
Bir okuyucumun gönderdiği, "pislik nedir?" başlıklı güzel bir mesajı var ki; tam da burada taşı gediğine koyuyor.
Pislik nedir?
Felsefe hocası derse girdi,
"Arkadaşlar bana pisliğin tarifini yapar mısınız?" dedi...
Birer birer cevap verdik ama hoca hiçbirimizinkini doğru kabul etmedi.
"O zaman siz yapın tarifini hocam" dedik...
Hoca ayağa kalktı ve;
"Pislik, bulunmaması gereken yerde bulunan şey veya kişidir!" diye bir tarif yaptı...
"Nasıl yani?" dedik.
"Çok basit arkadaşlar..." dedi,
"Örneğin annenizin saçını öper koklarsınız. Ama o saçın bir telini dahi yemek tabağınızda görseniz iğrenirsiniz ve o saç pislik olur."
"Yine tabağınızdaki yemeğin yağına ekmek banarak yersiniz ama o yağın bir damlası bile elbisenizin üzerine damlasa o yağ artık bir pislik olur sizin için."
"Ve bir kimse bulunmaması gereken bir makamda bulunuyorsa eğer, unutmayın ki; o da bir pisliktir"
Zeki Müren için, "eski TRT'nin Türkiye'ye attığı en büyük kazıktır..." demiş. Zeki Müren'in, aykırı kıyafetlerine de gönderme yapan Alpay, eleştirilerini bir tık daha ileri taşıyarak, gazinodaki programlarına herkesin, "acaba bugün ne giyecek, ne hokkabazlık yapacak" merakıyla gittiğini söylemiş.
Alpay,
"Bir gün Maksim Gazinosu afişine yine kendisi 'Sanat Güneşi Zeki Müren' yazdırdı. Ve adı öyle kaldı..." diyerek Zeki Müren'in kendi kendini "Sanat Güneşi" ilan ettiğini iddia etmiş.
Şaşırdınız mı?
Öyleyse devam edelim. Alpay'la aynı kanaatte olan birisi daha var. Müzisyen, söz yazarı ve besteci Özdemir Erdoğan da tıplı Alpay gibi düşünüyor. "İnsanlarımız onu küçük erkek çocuklarıyla birlikte televizyonda seyretti. Ve onu izleyen erkek çocuklar travmalar yaşadı. Kötü bir rol modeldi..." diyen Erdoğan, sert sözlerine devam ediyor. "Kariyerinin ilk 10 senesinde güzel şarkı söyledi ama 1965’ten sonra yaşadığı hayat dolayısıyla şarkı da söyleyemedi. "Sanat Güneş"i ifadesini ona ne devlet ne halk verdi. Bizzat kendi kendine yakıştırdı. Çünkü müthiş bir şöhret hırsı vardı..."
Özdemir Erdoğan,
Zeki Müren'le ilgili, bilmediğimiz daha çok şeyin var olduğuna değinip, kendisine "paşa" dendiğini ve bir askerin çıkıp da bir şey söylemediğini eleştiriyor. "Nedir paşa?" sorusunu soran Erdoğan, "bir asker ortamında en yüksek ve en şerefli yerdir. Onu bile kullandı, her şeyi kullandı..." şeklinde cevaplıyor.
Sevgili okurum!
Zeki Müren'le ilgili kanaati sana bırakıyorum. Ben başa/başlığa dönüp hem Alpay'ın, hem de Özdemir Erdoğan'ın, Zeki Müren için söylediği sözleri fazlasıyla karşılayan siyasetçiler yok mu diye sormak istiyorum.
Mesela,
Zeki Müren'e atfedilen, "müthiş bir şöhret hırsı" gibi, müthiş bir makam, koltuk hırsı olan siyasetçiler yok mu? Ve o siyasetçiler, o hırsları uğruna hem içinde bulundukları siyasi yapının hem de toplumun değerlerini kullanmıyor, tüketmiyor mu?
Mesela,
Dün başka bugün başka giydiği siyaset elbisesiyle dün başka bugün başka çektiği nutuklar bir yana, dile zulüm sözler ağzından dökülürken bırakın çocukları, bütün ev ve hatta bütün toplum derin bir travmaya maruz kalmıyor mu?
Mesela,
Zeki Müren'in, kendisini, "Sanat Güneşi" diye yazdırması gibi, kendisini, "Siyaset Güneşi" gibi gören, buna mukabil, ayıbıyla bir köşede oturması ve susması gerekirken, kendi ayıbından, günahından bile bir kahramanlık çıkarma, alkışlanma derdinde olan siyasetçiler yok mu?
SON SÖZ:
Bir okuyucumun gönderdiği, "pislik nedir?" başlıklı güzel bir mesajı var ki; tam da burada taşı gediğine koyuyor.
Pislik nedir?
Felsefe hocası derse girdi,
"Arkadaşlar bana pisliğin tarifini yapar mısınız?" dedi...
Birer birer cevap verdik ama hoca hiçbirimizinkini doğru kabul etmedi.
"O zaman siz yapın tarifini hocam" dedik...
Hoca ayağa kalktı ve;
"Pislik, bulunmaması gereken yerde bulunan şey veya kişidir!" diye bir tarif yaptı...
"Nasıl yani?" dedik.
"Çok basit arkadaşlar..." dedi,
"Örneğin annenizin saçını öper koklarsınız. Ama o saçın bir telini dahi yemek tabağınızda görseniz iğrenirsiniz ve o saç pislik olur."
"Yine tabağınızdaki yemeğin yağına ekmek banarak yersiniz ama o yağın bir damlası bile elbisenizin üzerine damlasa o yağ artık bir pislik olur sizin için."
"Ve bir kimse bulunmaması gereken bir makamda bulunuyorsa eğer, unutmayın ki; o da bir pisliktir"
İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!