Yaşamak mı istiyoruz, yoksa susuzluktan ölmek mi?
5 Kasım 2021 Cuma , 18:16
3 Kasım Dünya Tek Sağlık Günü…
Peki ne anlama geliyor?
Yeryüzünde yaşayan canlıların sağlıklı bir ortamda yaşamlarını sürdürebilmeleri için bu alanda çalışanların tümünün işbirliği yaptığı gündür.
Kimlerdir ortak çalışma içinde olması gerekenler?
Doktorlar elbette ve en başta…
Kovid-19 sürecinde gördük ki, hekimler olmasa, bilim insanlarının aşı, ilaç, tedavi çabaları sonuç vermese, dünya nüfusunun yüzde 20’si, yaklaşık 1 milyar 400 milyon insan ölebilirdi.
Başka kimler var bu ekibin içinde?
Hayvandan insana geçen hastalıkların uzmanı veteriner hekimler kuşkusuz!
Korona sürecinde aşının bulunmasında en çok emeği geçenlerin başında veteriner hekimler geliyor.
Bu işin bir tarihsel arka planı var.
Melike Baysal’ın bu süreçle ilgili yazısından bir alıntıyla anlatayım meramımı:
“1711-1750 yılları arasındaki 40 yılda Avrupa’da 200 milyon büyükbaş hayvan olarak tanımlanan çiftlik hayvanı telef olmuştur. Dünya henüz sanayi üretimi ile tanışmamıştır ve tek üretim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Bu düzeydeki hayvan ölümleri tüm ekonomik ve siyasal yaşamı, ekonomik liderliği etkiler doğal olarak. Reform ve Rönesans düşünüldüğü zaman İtalya başta olmak üzere, Fransa, Almanya, İngiltere hayvanlar arasında çok bulaşıcı olan ve salgın halini almış bu hastalığı önlemek için çalışmaya başlarlar.
1713 yılında, sığır vebası Katolik Kilisesi’ne bağlı sürüleri tehdit edince, Papa 11.Clement, kendi doktoru Giovanni Maria Lancisi’den bu hastalığa bir tedavi bulmasını ister.
Lancisi önce çok sert karantina tedbirleri alır. Hasta hayvanlar kesilecek, kireçle gömülecek, sağlıklı sürüler tecrit edilecektir. Karşı çıkanlar asılacak, bunu halka duyurmayan ya da kurallara uymayan rahipler ise ömür boyu gemilerde kürek çekmeye mahkum edilecektir. Nitekim dokuz ay içinde salgın durdurulur ancak uygun bir tedavi ya da aşı bulunamamıştır.
1750’lerde İngiltere ve Hollanda’da ilkel bir aşılama yöntemi bulunur. Hasta ineğin burun akıntısına sürülen bir bez parçası, sağlıklı bir hayvanın vücudunda açılan bir kesiye bastırılır ve bu yöntemle bazen bağışıklık sağlanır, bazen de daha şiddetli seyreden hastalık nedeniyle ölüm görülür.”

Yarasadan veya Pangoli’den insana geçen Kovid-19 süreci sadece tabiplerin ve veteriner hekimlerin değil, eczacıların da ortak çalışmasını zorunlu kılıyor.
İKLİM KRİZİ KAPIDA, BİZ YİNE TEHLİKENİN FARKINDA DEĞİLİZ!
Sağlık alanında çalışan akademik odalar, Türkiye’de örneği olmayan bir şeyi başardılar; Bursa’da Tek Sağlık Platformu’nu kurdular.
Geçtiğimiz günlerde bir basın toplantısı yaptılar; bu kez gündemlerinde iklim krizi vardı:
“1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrası karbondioksit oranı giderek artmaya başlamıştır ve bunun öncelikli nedeni fosil yakıt kullanımı, ikinci nedeni de ormansızlaştırmadır. İklim değişikliği, sıcaklığın artışı ile beraber kuraklık, sel, kasırga gibi aşırı hava olaylarına, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselmeye, buzulların erimesi gibi etkenlere neden olur ve nihayetinde bitki, hayvan ve insan topluluklarını risk altında bırakır. Türler risk altında kalır, kimi türler azalırken kimileri artar, insan ve hayvan topluluklarında göçlere neden olur, insanlar farklı patojenlerle yani hastalık yapıcı etkenlerle karşı karşıya gelebilir ve bu süreç ‘sağlıksız’ bir dünyayı da beraberinde getirir.”

Kuşkusuz yaşamımızı alt üst eden, derelerimizi, göllerimizi kurutan, kuraklık riskini arttıran iklim krizini önlemek mümkün…
Bu konuda Tek Sağlık Pltaformu’nun önerisi de net:
“Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve ormansızlaştırmanın önlenmesi ile iklim krizi bugünden itibaren durdurulabilir ve geri döndürülebilir. Ancak bunun için ülkelerin hep birlikte ve samimi kararlar almaları gerekmektedir.”
Paris İklim Anlaşması, bu anlamda önemli bir adım olarak kabul edilebilir; yeter ki tüm dünya tarafından uygulansın!
Bu yazının dipnotu: En kirletici üç ülke Çin, Hindistan ve Rusya Paris İklim Anlaşmasını imzalamadı. Türkiye bir alkışı hak ediyor.
Peki ne anlama geliyor?
Yeryüzünde yaşayan canlıların sağlıklı bir ortamda yaşamlarını sürdürebilmeleri için bu alanda çalışanların tümünün işbirliği yaptığı gündür.
Kimlerdir ortak çalışma içinde olması gerekenler?
Doktorlar elbette ve en başta…
Kovid-19 sürecinde gördük ki, hekimler olmasa, bilim insanlarının aşı, ilaç, tedavi çabaları sonuç vermese, dünya nüfusunun yüzde 20’si, yaklaşık 1 milyar 400 milyon insan ölebilirdi.
****
Başka kimler var bu ekibin içinde?
Hayvandan insana geçen hastalıkların uzmanı veteriner hekimler kuşkusuz!
Korona sürecinde aşının bulunmasında en çok emeği geçenlerin başında veteriner hekimler geliyor.
Bu işin bir tarihsel arka planı var.
Melike Baysal’ın bu süreçle ilgili yazısından bir alıntıyla anlatayım meramımı:
“1711-1750 yılları arasındaki 40 yılda Avrupa’da 200 milyon büyükbaş hayvan olarak tanımlanan çiftlik hayvanı telef olmuştur. Dünya henüz sanayi üretimi ile tanışmamıştır ve tek üretim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Bu düzeydeki hayvan ölümleri tüm ekonomik ve siyasal yaşamı, ekonomik liderliği etkiler doğal olarak. Reform ve Rönesans düşünüldüğü zaman İtalya başta olmak üzere, Fransa, Almanya, İngiltere hayvanlar arasında çok bulaşıcı olan ve salgın halini almış bu hastalığı önlemek için çalışmaya başlarlar.
1713 yılında, sığır vebası Katolik Kilisesi’ne bağlı sürüleri tehdit edince, Papa 11.Clement, kendi doktoru Giovanni Maria Lancisi’den bu hastalığa bir tedavi bulmasını ister.
Lancisi önce çok sert karantina tedbirleri alır. Hasta hayvanlar kesilecek, kireçle gömülecek, sağlıklı sürüler tecrit edilecektir. Karşı çıkanlar asılacak, bunu halka duyurmayan ya da kurallara uymayan rahipler ise ömür boyu gemilerde kürek çekmeye mahkum edilecektir. Nitekim dokuz ay içinde salgın durdurulur ancak uygun bir tedavi ya da aşı bulunamamıştır.
1750’lerde İngiltere ve Hollanda’da ilkel bir aşılama yöntemi bulunur. Hasta ineğin burun akıntısına sürülen bir bez parçası, sağlıklı bir hayvanın vücudunda açılan bir kesiye bastırılır ve bu yöntemle bazen bağışıklık sağlanır, bazen de daha şiddetli seyreden hastalık nedeniyle ölüm görülür.”

****
Yarasadan veya Pangoli’den insana geçen Kovid-19 süreci sadece tabiplerin ve veteriner hekimlerin değil, eczacıların da ortak çalışmasını zorunlu kılıyor.
İKLİM KRİZİ KAPIDA, BİZ YİNE TEHLİKENİN FARKINDA DEĞİLİZ!
Sağlık alanında çalışan akademik odalar, Türkiye’de örneği olmayan bir şeyi başardılar; Bursa’da Tek Sağlık Platformu’nu kurdular.
Geçtiğimiz günlerde bir basın toplantısı yaptılar; bu kez gündemlerinde iklim krizi vardı:
“1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrası karbondioksit oranı giderek artmaya başlamıştır ve bunun öncelikli nedeni fosil yakıt kullanımı, ikinci nedeni de ormansızlaştırmadır. İklim değişikliği, sıcaklığın artışı ile beraber kuraklık, sel, kasırga gibi aşırı hava olaylarına, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselmeye, buzulların erimesi gibi etkenlere neden olur ve nihayetinde bitki, hayvan ve insan topluluklarını risk altında bırakır. Türler risk altında kalır, kimi türler azalırken kimileri artar, insan ve hayvan topluluklarında göçlere neden olur, insanlar farklı patojenlerle yani hastalık yapıcı etkenlerle karşı karşıya gelebilir ve bu süreç ‘sağlıksız’ bir dünyayı da beraberinde getirir.”

Kuşkusuz yaşamımızı alt üst eden, derelerimizi, göllerimizi kurutan, kuraklık riskini arttıran iklim krizini önlemek mümkün…
Bu konuda Tek Sağlık Pltaformu’nun önerisi de net:
“Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve ormansızlaştırmanın önlenmesi ile iklim krizi bugünden itibaren durdurulabilir ve geri döndürülebilir. Ancak bunun için ülkelerin hep birlikte ve samimi kararlar almaları gerekmektedir.”
Paris İklim Anlaşması, bu anlamda önemli bir adım olarak kabul edilebilir; yeter ki tüm dünya tarafından uygulansın!
****
Bu yazının dipnotu: En kirletici üç ülke Çin, Hindistan ve Rusya Paris İklim Anlaşmasını imzalamadı. Türkiye bir alkışı hak ediyor.
Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!