Kandilli de devletin…
25 Ocak 2022 Salı , 18:24
Covid-19 gibi deprem de hepimizin bir gerçeği…
Zaman zaman unutsak da o varlığını hep hissettiriyor.
Birkaç gün önce Balıkesir’de 4,8’le “Beni unutmayın, ben sizi unutmuyorum” dedi.
2020’deki İzmir Depremi gibi derin yaralar açmasa da olasılıkları yeniden önümüze koydu.
Sizin de dikkatinizi çekiyor mu?
99 Körfez Depremi’nde bir tek Kandilli Rasathanesi vardı.
Boğaziçi Üniversitesi’ne bağlı rasathanenin şimdi aramızda olmayan Müdürü Prof. Dr. Mete Işıkara’nın “Deprem öldürmez, çürük bina öldürür” sözleri hala hafızalarımızda tazeliğini koruyor.
Hissedilen sarsıntılarda gözler hemen Kandilli’ye çevrilirdi.
Son zamanlarda Kandilli Rasathanesi’yle birlikte bir de AFAD verileriyle karşılaşıyoruz.
Kandilli ile yarışıyor sanki.
Balıkesir’de yaşanan depremi Kandilli 4,8 olarak açıkladı, AFAD ise 4,7.
Kandilli depremin merkez üssünü Ayvacık/Dursunbey diye duyurdu, AFAD sadece Dursunbey dedi.
Bürokratlar açıklamalarında AFAD’a vurgu yapıyor, bilim insanları ise Kandilli’ye…
Verileri de birbirini tutmuyor zaten…
Balıkesir depremiyle sınırlı değil bu durum.
İzmir’de yıkıma yol açan depremle ilgili AFAD 6,6 demiş, Kandilli 6,9.
Amerika Jeolojik Araştırmalar Kurumu ise depremin aletsel büyüklüğünü 7 olarak açıklamıştı.
Türkiye’deki iki kurumun farklı açıklamaları karşısında İTÜ Avrasya Yer bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Celal Şengör, İzmir depreminde değerlendirmeye alınması gereken ölçümün Kandilli Rasathanesi’nin verisi olduğunu söylemişti.
Garip bir durum…
Böylesine bir çift başlılığa neden ihtiyaç duyuldu!
Bilinen, kabul görmüş bir kurum varken, ona rakip yeni bir kurum yaratmanın faydası nedir?
Bilim insanları belli ki bu durumdan hoşnut değil.
Depreme ilişkin ikinci bir kurum yaratmak yerine Kandilli’nin desteklenerek daha güçlü bir yapıya kavuşturulması kaynak kullanımı konusunda da daha sağlıklı sonuçlar doğurmaz mıydı?
Kandilli Rasathanesi de devletin…
Depremi önceden bilme konusunda yapılan her bir çalışmanın önemi büyük ancak şu ana kadar bu tam anlamıyla başarılabilmiş değil.
Önceden bilme şansımız yoksa oturduğumuz binaları depreme dayanıklı hale getirmemiz gerekiyor.
1999’da yaşanan Körfez Depremi’nin üzerinden 23 yıl geçti.
Bursa depreme ne kadar hazır?
Bilim insanları eli kulağında olan bir Marmara depreminden söz ediyorlar.
Yıllardır söylüyorlar hem de…
Bu da zamanın giderek daraldığını işaret ediyor.
Peki, ne yapıyoruz?
Binalar ne durumda?
Deprem toplanma sahaları ne halde?
Kim ne kadar biliyor?
Muhtarlar bu konuda ne kadar eğitimli?
Devlet, bu işlere yoğunlaşacağına kendi üniversitesinin rasathanesine rakip yaratma derdinde.
Ağlar mısın, güler misin?
Devlet içinde devlet yaratma telaşesinin yarattığı şu vahim iklimi ne zaman geride bırakacağız?
Geleceği ne zaman sağlıklı planlayacağız?
Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!