Sebze meyve satar gibi…
30 Kasım 2021 Salı , 12:43
Çok partili hayata geçildikten sonra ülkeyi tek başına hiç yönetmemiş, koalisyon ortaklarıyla o da çok kısa aralarla iktidar olmuş sosyal demokrat partileri sağ siyasetçiler hep ekmek ve benzin kuyruklarıyla vurmaya çalışılar.
Hani bir söz var ya…
“Sap döner keser döner, hesap bir gün tersine döner” diye…
2021’deyiz.
2021’i de bitirmekteyiz.
Doların 13 liraları, Euro’nun 15 liraları bulmasıyla başlayan zam dalgasının kıskacındaki insanlar kuyruklara girerek evlerine daha ucuz ekmek götürmenin telaşı içindeler.

Akaryakıta zam geleceği haberlerinin verildiği günlerde benzin istasyonlarının önlerinde de kuyruklar oluşuyor.
Ülkesini seven herkesin üzüldüğü bir tabloyu görmek, daha kötüsünün olabileceği endişesiyle güne başlamak yorgun milletimizi daha da yoruyor.
Bizim küçüklüğümüzde ekmek kuyrukları olurdu.
Zafer Mahallesi’nde hala varlığını sürdüren ekmek fırının önünde saatlerce bekleyip, o sıcacık ekmekleri alıp eve gittiğimiz günleri aradan geçen zamana rağmen hala hatırlatırım.
Bursa’nın en önemli saraçlarından Fahri Usta’nın mirasına sahip çıkan Ali ve Hüseyin Şakir kardeşler ile Murat’ın yanına uğradıkça o fırını görür, bazen o günlere yolculuk yaparız arkadaşlarla…
Üretmediğin zaman bu tabloyla her zaman karşı karşıya kalırsın.
1970’lerde Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmiş ve başta Amerika olmak üzere birçok ülkenin ambargolarıyla mücadele etmiş olması, içeride öğrenci hareketleri üzerinden gelişen dalgalanmalar, iş dünyasının frenlemeleri ekmek ve benzin kuyruklarına yol açan faktörler arasındaydı.
Bugünkü durumla kıyaslamak ne kadar doğru olur…
21. Yüzyıl’dayız.
Teknolojinin çok yukarılarda olduğu bir dönemdeyiz.
Endüstri 4.0’ın, karanlık fabrika döneminin başladığı yüzyılda Türkiye’nin ekmek kuyruklarıyla karşı karşıya kalması düşündürücüdür.
Tarlalar boş.
Buğday ekimi sınırlı.
Oysa buğdayın ana vatanı Mezopotamya, Anadolu.
Dışarıdan buğday ithal ediyoruz.
Neden ekmiyoruz, neden ekemiyoruz?
Topraklarımızı öyle bir hale getirmiş durumdayız ki gübre atmadan ürün veremez haldeler.
Toprak zehirlenmiş.
O gübre olmadan, o ilaç olmadan ürün vermiyor.
Birkaç gün önceydi.
Bir kamyonetin kasasında sanki sebze meyve satar gibi gübre satışı yapılıyordu.

Gör de inanma derler ya…
O hesap…
Türkiye’nin faiz, kur, yoksulluk, yolsuzluk bataklığından kurtulabilmesi için toplumsal uzlaşmayı sağlayacak net adımlar atılması gerekiyor.
Adaletin olmadığı yer de güven olmaz.
Güvenin olmadığı yerde de üretim olmaz.
Kimse kimseyi kandırmasın.
Türkiye, güven veren ülke konumuna gelmediği sürece bu sıkıntıları yaşamaya, bu gerginliğin içinde yol almaya mahkûm demektir.
Hani bir söz var ya…
“Sap döner keser döner, hesap bir gün tersine döner” diye…
2021’deyiz.
2021’i de bitirmekteyiz.
Doların 13 liraları, Euro’nun 15 liraları bulmasıyla başlayan zam dalgasının kıskacındaki insanlar kuyruklara girerek evlerine daha ucuz ekmek götürmenin telaşı içindeler.

Akaryakıta zam geleceği haberlerinin verildiği günlerde benzin istasyonlarının önlerinde de kuyruklar oluşuyor.
Ülkesini seven herkesin üzüldüğü bir tabloyu görmek, daha kötüsünün olabileceği endişesiyle güne başlamak yorgun milletimizi daha da yoruyor.
Bizim küçüklüğümüzde ekmek kuyrukları olurdu.
Zafer Mahallesi’nde hala varlığını sürdüren ekmek fırının önünde saatlerce bekleyip, o sıcacık ekmekleri alıp eve gittiğimiz günleri aradan geçen zamana rağmen hala hatırlatırım.
Bursa’nın en önemli saraçlarından Fahri Usta’nın mirasına sahip çıkan Ali ve Hüseyin Şakir kardeşler ile Murat’ın yanına uğradıkça o fırını görür, bazen o günlere yolculuk yaparız arkadaşlarla…
Üretmediğin zaman bu tabloyla her zaman karşı karşıya kalırsın.
1970’lerde Türkiye'nin Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmiş ve başta Amerika olmak üzere birçok ülkenin ambargolarıyla mücadele etmiş olması, içeride öğrenci hareketleri üzerinden gelişen dalgalanmalar, iş dünyasının frenlemeleri ekmek ve benzin kuyruklarına yol açan faktörler arasındaydı.
Bugünkü durumla kıyaslamak ne kadar doğru olur…
21. Yüzyıl’dayız.
Teknolojinin çok yukarılarda olduğu bir dönemdeyiz.
Endüstri 4.0’ın, karanlık fabrika döneminin başladığı yüzyılda Türkiye’nin ekmek kuyruklarıyla karşı karşıya kalması düşündürücüdür.
Tarlalar boş.
Buğday ekimi sınırlı.
Oysa buğdayın ana vatanı Mezopotamya, Anadolu.
Dışarıdan buğday ithal ediyoruz.
Neden ekmiyoruz, neden ekemiyoruz?
Topraklarımızı öyle bir hale getirmiş durumdayız ki gübre atmadan ürün veremez haldeler.
Toprak zehirlenmiş.
O gübre olmadan, o ilaç olmadan ürün vermiyor.
Birkaç gün önceydi.
Bir kamyonetin kasasında sanki sebze meyve satar gibi gübre satışı yapılıyordu.

Gör de inanma derler ya…
O hesap…
Türkiye’nin faiz, kur, yoksulluk, yolsuzluk bataklığından kurtulabilmesi için toplumsal uzlaşmayı sağlayacak net adımlar atılması gerekiyor.
Adaletin olmadığı yer de güven olmaz.
Güvenin olmadığı yerde de üretim olmaz.
Kimse kimseyi kandırmasın.
Türkiye, güven veren ülke konumuna gelmediği sürece bu sıkıntıları yaşamaya, bu gerginliğin içinde yol almaya mahkûm demektir.
Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!