Tel tel dökülüyor o boyalar
18 Şubat 2022 Cuma , 18:45
Duyarlı bir iş adamı şu notu göndermiş:
“Çok doğru bir konuya değinmişsiniz.
Bizim ramlarımızda filtre sistemi bacalarda üç yıldan bu yana takılı.
Takıldığı günden bu yana da çalıştırıyoruz.
Bu alanda en iyi olan Alman firmasının ürününü kullanıyoruz.
Uzakdoğu’dan getirilip takılan filtreler gibi değil.
Üç katı daha pahalı…
Biz bu kadar hassas davranırken, maalesef bazı sanayici arkadaşlarımız bu sistemi hiç almadan, alanlar da çalıştırmadan sadece faturalarını ibra ederek işlerini sürdürmeye devam ediyorlar.
Daha çok para kazanmak için hiç kimsenin çevreyi kirletmeye hakkı yok.”
Bu notuna şu cümleyle noktayı koymuş:
“Çevreye duyarlı, doğruları yapan iş insanları bu durumda kendilerini enayi gibi hissediyorlar ama olsun biz vicdanen rahatız.
Kamuya ve çevreye karşı sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz.”
Cep telefonumuza düşen bu notun nedeni dün bu köşeden “Ertelenecekse neden alınıyor bu kararlar" başlığıyla ele aldığımız İl Mahalli Çevre Kurulu’nun kararlarıydı.
Aslında birçok konuda benzer durum söz konusu.
Her yıl af çıkıyor.
İnsanlar, nasıl olsa yine af çıkar diye görevlerini ihmal ediyor.
Kimi bu durumu bir kaynağa dönüştürüyor.
Namuslu insanlar ise her yıl çıkan aflar karşısında iş insanının da vurguladığı gibi kendisini enayi gibi hissediyor.
Trafik cezasına af.
Vergisini ödemeyene af…
Çevreyi katledene uyduruk cezalarla göz yum.
Aldığın kararları sürekli ötele…
Sonuç:
Yaşanmaz şehirler; kendini mağdur hisseden insanlar, örselenmiş adalet duygusu…
Aynı yazıya ilişkin bir not da İnegöl’den geldi.
O not da İnegöl Organize Sanayi Bölgesi’nin hemen dibinde kurulu eski belde Alanyurt’ta oturan bir siyasetçiden…
Diyor ki:
“İnegöl Alanyurt bölgesinde üç beş gün aralıklarla acayip kokular oluyor.
Kimyasal koku gibi boğazı yakıyor.
Camları açamıyoruz.
Daha çok geceleri oluyor.
Şikâyetlerin iletildiği İnegöl Belediyesi, ‘Kokuyu araştırıyoruz” diyor.”
Belediye demek ki henüz tespiti yapamadı.
Yapsa da ne olacak diyenler çıkacaktır.
Yıllardır İnegöl’de dereler kirletiliyor.
Hangi fabrikaların yaptığı da biliniyor.
Cezalar da kesiliyor.
Ama kesilen cezalar o kadar komik ki, kirliliği önleyecek üniteyi çalıştırmak daha pahalı olduğu için cezayı daha makul buluyor olmalı ki sahipleri, Yenişehir Ovası'nı sulamak için yapılan Boğazköy Barajı’nı besleyen dereler sanayi atıkları taşımaya devam ediyor.
Ceza, yaptırım gücü sağlamıyorsa bir anlamı yok.
Bir karar alındığı an uygulanmayacaksa anlamı yok.
Ertelemek ne demek, “Sen bu şekilde işine devam et, bir daha erteleriz” demek.
Öyleyse neden alınıyor bu kararlar?
Göz boyamak içinse tel tel dökülüyor o boyalar.
Bu tuhaflıklarla olan bu güzel ülkeye oluyor.
Çevresi, doğası tahrip oluyor.
Yarınlarımızı oluşturacak çocukların gelecekleri çalınıyor.
Namuslu iş insanları, uyanıklar karşısında kendisini enayi gibi hissediyor.
Son not yine bir siyasiden.
“Önce kirlet, yok et.
Çok kazan.
Sonra temizlemek için faturayı millete ödet.
Dünyanın bugün geldiği durum bu.”
“Çok doğru bir konuya değinmişsiniz.
Bizim ramlarımızda filtre sistemi bacalarda üç yıldan bu yana takılı.
Takıldığı günden bu yana da çalıştırıyoruz.
Bu alanda en iyi olan Alman firmasının ürününü kullanıyoruz.
Uzakdoğu’dan getirilip takılan filtreler gibi değil.
Üç katı daha pahalı…
Biz bu kadar hassas davranırken, maalesef bazı sanayici arkadaşlarımız bu sistemi hiç almadan, alanlar da çalıştırmadan sadece faturalarını ibra ederek işlerini sürdürmeye devam ediyorlar.
Daha çok para kazanmak için hiç kimsenin çevreyi kirletmeye hakkı yok.”
Bu notuna şu cümleyle noktayı koymuş:
“Çevreye duyarlı, doğruları yapan iş insanları bu durumda kendilerini enayi gibi hissediyorlar ama olsun biz vicdanen rahatız.
Kamuya ve çevreye karşı sorumluluklarımızı yerine getiriyoruz.”
Cep telefonumuza düşen bu notun nedeni dün bu köşeden “Ertelenecekse neden alınıyor bu kararlar" başlığıyla ele aldığımız İl Mahalli Çevre Kurulu’nun kararlarıydı.
Aslında birçok konuda benzer durum söz konusu.
Her yıl af çıkıyor.
İnsanlar, nasıl olsa yine af çıkar diye görevlerini ihmal ediyor.
Kimi bu durumu bir kaynağa dönüştürüyor.
Namuslu insanlar ise her yıl çıkan aflar karşısında iş insanının da vurguladığı gibi kendisini enayi gibi hissediyor.
Trafik cezasına af.
Vergisini ödemeyene af…
Çevreyi katledene uyduruk cezalarla göz yum.
Aldığın kararları sürekli ötele…
Sonuç:
Yaşanmaz şehirler; kendini mağdur hisseden insanlar, örselenmiş adalet duygusu…
Aynı yazıya ilişkin bir not da İnegöl’den geldi.
O not da İnegöl Organize Sanayi Bölgesi’nin hemen dibinde kurulu eski belde Alanyurt’ta oturan bir siyasetçiden…
Diyor ki:
“İnegöl Alanyurt bölgesinde üç beş gün aralıklarla acayip kokular oluyor.
Kimyasal koku gibi boğazı yakıyor.
Camları açamıyoruz.
Daha çok geceleri oluyor.
Şikâyetlerin iletildiği İnegöl Belediyesi, ‘Kokuyu araştırıyoruz” diyor.”
Belediye demek ki henüz tespiti yapamadı.
Yapsa da ne olacak diyenler çıkacaktır.
Yıllardır İnegöl’de dereler kirletiliyor.
Hangi fabrikaların yaptığı da biliniyor.
Cezalar da kesiliyor.
Ama kesilen cezalar o kadar komik ki, kirliliği önleyecek üniteyi çalıştırmak daha pahalı olduğu için cezayı daha makul buluyor olmalı ki sahipleri, Yenişehir Ovası'nı sulamak için yapılan Boğazköy Barajı’nı besleyen dereler sanayi atıkları taşımaya devam ediyor.
Ceza, yaptırım gücü sağlamıyorsa bir anlamı yok.
Bir karar alındığı an uygulanmayacaksa anlamı yok.
Ertelemek ne demek, “Sen bu şekilde işine devam et, bir daha erteleriz” demek.
Öyleyse neden alınıyor bu kararlar?
Göz boyamak içinse tel tel dökülüyor o boyalar.
Bu tuhaflıklarla olan bu güzel ülkeye oluyor.
Çevresi, doğası tahrip oluyor.
Yarınlarımızı oluşturacak çocukların gelecekleri çalınıyor.
Namuslu iş insanları, uyanıklar karşısında kendisini enayi gibi hissediyor.
Son not yine bir siyasiden.
“Önce kirlet, yok et.
Çok kazan.
Sonra temizlemek için faturayı millete ödet.
Dünyanın bugün geldiği durum bu.”
İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Yorum Yapın
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!