0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Erdem Kınay, basın mensuplarının sorularına içtenlikle yanıt verdi. 

İşte Kınay'ın o röportajı: 

Erdem bey yeni yıla 'Proje 3' albümü ile dinleyicileirnizi karşıladınız. Neler yapıyorsunuz, çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Pandemide proje 3 albümünü hazırladım. Bu projenin en önemli yanı, noname sanatçıların benim şarkılarımı seslendirmesiydi. Daha önceki albümlerde biliyorsunuz ünlü isimler Sibel Can, Demet Akalın, Murat Boz, Bengü. Arada keşfettiğimiz Merve Özbey, o albümlerle dinleyicilerin tanıdığı sevdiği. Bu albümde de daha çok yeni seslere yer verdim. İstedim ki Erdem Kınay şarkılarını yine yetenekli geleceğe dönük başarı adledebilecek arkadaşlar söylesin.  Tabi onları bulmakta zor oluyor. Çok yetenekli insan var ama her şarkı her şarkıcının tarzına uymayabiliyor. Hem şarkıcıyı keşfetmek zorundasın hem de o şarkıcıya iyi bir, onunla bütünleşen bir şarkı yapmak zorundasın. Bu biraz özel dikim terzi gibi çalışman gereken bir husus oluyor. Benim önererek çok titizlikle yatığım bir albüm oldu. Pandemi vesilesiyle çok boş zamanım oldu, stüdyoda vakit geçirme fırsatı buldum. Dolayısıyla öncesinde yoğun konserler olduğu için stüdyoda üretim kısmında zayıflamıştık. Bir nebze bu durum bu albümü bitirmeme vesile oldu. Ne zamandan beri beklenen bir albümdü bu.  Beni seven yakın arkadaşlarım ‘ne zaman çıkacak’ diye 1-2 yıldır sabırsızlıkla bekliyorlardı. Nitekim Ocak’ın 1’inde yılbaşı itibariyle 12 şarkıdan oluşan bu albümü yayınladık. Onun dışında pandemi sürecinde başka arkadaşlarıma yine mesleğimi, aranjörlük yaptım. Albümle alakalı söyleyebileceklerim bu kadar.

 
Noname isimleri bulma konusunda nasıl bir yol izlediniz? Bu araştırmalarda tiktok ya da herhangi bir sosyal medya hesabından yararlandınız mı?
Bana nerede denk gelirse. Özellikle bir mecrada aramam. Aman efendim TikTok’a bakayım, İnstagram, Facebook’a bakayım gibi bir durum söz konusu değil. Yani biraz şans kader kısmet. Önüme çıkması. Belki keşfet de görüyorum amatör bir arkadaşın çekmiş olduğu videoyu, oradan dikkatimi çekiyor. Bazen müzisyen arkadaşımızın tavsiyesi olabiliyor. Onların hepsini değerlendirdim tabi. Daha niceleri vardır mutlaka. Albüm max 11-12 şarkıdan oluşuyor. 1 tane Kenan Doğulu ile yaptık çıkış şarkımızı, ‘Hezarfen’ isminde. Yakın zamanda onun klibini çekeceğiz, çok iyi bir klip çekeceğiz. Bedran Güzel çekecek klibi. Çok Avrupai bir klip çekeceğiz, ay sonunda onu yayınlayacağız. Ünlü isimler olarak sadece Kenan Doğulu var, kendi çevresinde tanınan Ceylan Koynat var. O da belli bir kitlesi olan bir arkadaşım. Onu daha çok genele tanıtmak için ona da bir şarkı yaptım. İlk klibimizi onunla yayınladık. Ama ilk çıkış şarkımız Kenan Doğulu ’Hezarfen’ biraz geç çıkmış olacak. O biraz yaz şarkısı. Ne kadar geç çıkartırsak o kitlere yayınlamış olur. 30 tane çok yetenekli arkadaş bulsam, onlara verebilecek kadar şarkım yok. Ben butik yapıyorum. Bu şarkıların hepsi geçtiğimiz dönem çıktı. Hani kenarda kütüphanede vardır ya dur sana bu şarkı olur gibi bir durum yok. Konserlerimiz azaldı pandemide. Aynı zamanda gece saatlerindeki uygulama da bizi bir hayli etkiledi.  Bu dönemde biraz daha iyimser bakıyorum. Önümüzdeki dönemde biraz daha eskisi gibi olursa sektör, konserlerin yoğunluğu bizi daha fazla motive eder, daha güzel şeyler yapmamızı sağlar. Açıkçası üretip güzel şeyler yapmak, alkış, tebrik çok güzel insanlardan tepkiler alıyoruz ancak bir bakıma da çalışıp karşılığını almamız gerekiyor. Önümüzdeki dönemde bol bol kitlelerle buluşup konserler vermeyi planlıyorum.

 
Aranjörlük konusunun mutfağına inmek istiyorum. Arka planda neler oluyor biraz bahseder misiniz?
Bravo. Çok bilinen bir meslek değil aranjörlük. Yakından takip eden, müziğe ilgisi olan arkadaşların ne kadar meşakkatli ve ne kadar donanım gerektiren, ne kadar müzik bilgisi gerektiren bir iş olduğunu çok iyi bilirler ama normal vatandaş aranjörün tam olarak ne yaptığını bilemez. O yüzden de seni nasıl değerlendiği kişiden kişiye değişiyor. Sana bir dj gözüyle, sanki hazır müzikler varmış CD’den çalıyormuşsun gibi hissedenler de oluyor. Bizim işimiz gerçekten bir hayli zor. Sonucunda dinlediğiniz sanatçının sesinin haricinde duyduğunuz her şeyi aranjör yapıyor. Bir şarkının yapımı dinleyici açısından ‘aa çalıyorlar bitiyor’ gibi, akustik performanslardaki gibi çalıyorlar gibi zannedilebilir. Bir şarkının tamamı ile bitmesi mix, mastering, okuması.  İçindeki tüm enstrümanların çalınması, bilgisayar ortamında ya da canlı bir şekilde çalınması ve finale ermesi, bazen 1 ay bazen 3 ay’ı bulabiliyor. Bir oyun gibi düşünün, bölümleri geçiyorsunuz, bazen bir level’da takılıyorsunuz ve geçemiyorsunuz. Ve 1 hafta sonra o leveli geçebiliyorsunuz. Sonra başka birşeyle karşılaşıyorsunuz. O şarkının bir bölümü hoşunuza gitmiyor bir şey oluyor. Hayda o levelide geçemiyorsunuz. Oyun gibi sizi uğraştırıyor da uğraştırıyor. Her şarkıda bu mesai bu emek, toplamda 10-12 şarkı bazen 1 bazen 2 yıla bölünüyor. Saat olarak düşününce 700-800 saat çalışma içeren bir albüm oluyor. Çok tarif edebileceğim bir iş değil. Producer, diğer anlamı. Hem enstrüman çalabilmeli, hem nota bilmeli, hem günümüzün müziğini bilgisayarda yapmayı bilmeli, teknolojiyi bilmeli, günümüzün müziğine ayak uydurması gerekiyor. 2 sene önce deep house modayken bu sene biraz daha etnik house, minimal house şeyler moda oluyor. Popüler işlerde de öyle Dua Lipa, Katy Perry, Bruno Mars vs onlarda da geçmişe yönelik soundlar ön planda ama son derece kaliteli bir şekilde. Şu an dünyada 70’ler 80’ler 90’lar soundları hakim. Ben biraz alternatif tarzları barındırıyorum albümlerimde, tek bir tarzım yok. Arabesk şarkımda var ama yine Erdem Kınay lezzetinde. Etnik house çalışmam da var, yine benim tadımda. Yine daha önce dinlediğimiz ‘Helal Ettim’, ‘Duman’ gibi benim öncülüğünü yaptığım bu tarz devamını getirdim ‘Elmas’ diye bir şarkımız var, o biraz Helal Ettim ve Duman’ın devamı gibi. Onun haricinde İngilizce bir şarkı yaptık genç jazz müzisyeni bir arkadaşımızla. Sözlerini o yazdı müziğini be yaptım. Mesela insanlar bu şarkıların bestecisi benim, söz yazarları değişik kişiler Deniz Erten, Murat Güneş, Selahattin Erhan, Günay Çoban var.  Dinleyicilerde şöyle bir algı var. Söz yazarını besteci zannediyorlar. Bir kere bunu düzeltmek lazım. Söz, şiir gibi okunabilir. Sözün müzikal bir şekilde okunmasını sanatçı kendisi yapıyor zaten. Sözün bir melodisi vardır, ona beste denir. Beste ve güfte ayrı şeylerdir. Dinleyicilerde böyle bir eksiklik olduğunu düşündüm. Mesela ‘ne kadar güzel beste’ diyerek söz yazarını kastediyorlar. Aslında o söz yazarı, ‘ne kadar güzel söz’ diyebilirsin, ‘ne kadar güzel beste’ diyebilirsin, ‘ne kadar güzel söylenmiş’ diyebilirsin vokal arkadaş için. Benim o çok ilgimi çekti. Aslında dinleyicinin çok bilgilendirilmesi gereken husus var. Tek sıkıntımız o, ne yaptığımızı çok iyi anlatamıyoruz. Ne kadar donanım ve teknik tecrübe gereken bir iş olduğunu uzun uzun bir program olması lazım ki televizyon programı vs gibi ya da benim bir Youtube videosu hazırlamam lazım ki insanlar ‘vay be adama bak ne kadar uğraşıyormuş, meğer ne kadar emek veriyormuş’ demeleri için.
 
Youtube ya da TV konusunda bir düşünceniz var mı?
 Çok ekran önünde olmayı seven biri değilim. Mizaç olarak sosyal medyayı vs çok az kullanıyorum. Biraz utangacım diyebilirim. 1 saatlik videolarda kameraya karşı konuşmak, bir şeyler anlatmak, çok becerebileceğim bir şey değil. O yüzden onu yapan arkadaşlarım vardır mutlaka ama daha az kişiye hitap ediyorlardır. Bizim yapmamız daha çok kişiyi bilgilendirme anlamına geliyor ama ben kısa zamanda yapabileceğimi düşünmüyorum. Belki yaşlanınca olabilir.

 
Bu süreçten sonrası için plan projeniz var mıdır?
Kısa zaman oldu şimdi Ocak 1 itibariyle çıktı bu albüm ve çok şarkı var. Benim şarkılarım çok uzun ömürlü şarkılar. Bi anda parlayıp sonradan yok olan şarkılardan değil. ‘Helal Ettim’ bile şu an hala radyolarda çalıyor ki 7-8 sene geçti. Benim çoğu şarkım aynı şekilde tekerrür etti. Murat Boz- Geri Dönüş Olsa, Demet Akalın’ın yaptığımız birçok şarkısını radyoda duyabilirsin. Bunların hepsini 8-10 sene önce yapıldı. O dönemde olan başka şarkıları şu anda duyamayabiliyorsun.  O konuda bir istisnaya sahibim. Kısa zamanda yeni bir şey yaparsam, bunların daha henüz algılanmadan, kitlelere çok fazla yayılmadan üstüne basmış olurum. O anlamda kendimle alakalı Erdem Kınay olarak bir şey yapmam. Ama mesela kenarda Kenan Doğulu ile hazırladığımız 2. Bir şarkımız var. Daha trap soundlu bir şarkı. Ama yine Pop ile Trap’i çok güzel sentezleştirdiğimiz bir şarkı. Ezel’ler gibi bir şey de yapmadık. Kenan Doğulu’nun kimliğini bozmadan, ‘Ya ne yapıyor bu adam’ dedirttirmeden, tadında aynı tabakta patlıcan musakka ile somunu yedirmek çok zordur. Biz bunu başardık. Çokta iyi bir track oldu. Benim albümümdeki Hezerfen’den hemen sonra yine yaz aylarına yakın 2. Bir şarkı olarak single olarak çıkabilir. O şarkımız cepte kenarda. Onun haricinde albümde yetenekli sivrilen arkadaşlarımızın bazılarına solo albümler yapılması gerekecek. Önümüzdeki günlerde onlarla ilgileneceğim. Çünkü şimdiden sevilmeye başladı ve çok merak ediliyor bazı solistler. Yarın onlardan 2. 3. Şarkı isteyecekler. Bu yaptığımız işin üstüne çıkmamız gerekecek. Yeni şarkılar koymamız lazım. İşim çok zor. Şarkılar çok kuvvetli. Ukalalık algılanmasın, kuvvetli olduğunu ilerleyen süreçte sizlerde anlayacaksınız. Mukayese ettiğinizde anlayacaksınız. O kadar kuvvetli bir işin üzerine çıkabilmek, bir şarkı yaptığınız yeni yapacağınız şarkı onun üzerine çıkması lazım. Yani sırayla gitmeniz lazım. En yüksekte patlarsanız, öbür yaptıklarınız onun muhakkak aşağısında kalacaktır ya da yaklaşacaktır. İşte bizim en büyük sorunumuz bu. Çok büyük sivrilirsek yine oraya yaklaşmamız gerekecek. Biz bunu başarabiliriz. Daha önce yaptık başardık.