0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Haber: Ebru Taşdemir

Bursa Tabip Odası Başkanı olarak seçilen Dr. Kadir Binbaş Tabipler Lokali’nde düzenlenen kahvaltı programı ile basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Dr. Kadir Binbaş’a, yönetim kurulundan Dr. Ferda Firdin, Dr. Deniz Alpan Dinçer, Dr. Kenan Ergus, Dr. Muhsin Güllü, Dr. Ertuğrul Mehmetoğlu eşlik etti.

Düzenlenen basın toplantısına çok sayıda gazeteci katıldı.

Günümüz Türkiyesi’nde hekimlerin ve sağlık çalışanlarının maruz kaldığı sorunlara değinen Bursa Tabip Odası Başkanı Dr. Kadir Binbaş, piyasacı sistemden çıkılmadığı müddetçe yaşanan sağlık sorunlarının son bulmayacağına kaydetti.

“YILDA 850 MİLYON KİŞİ DOKTORA BAŞVURUYOR”

Sağlık sisteminde yaşanan problemlere değinen Binbaş, “Hepinizin de bildiği gibi korkunç bir doktora başvuru sayısıyla başlıyor. Bu sayı yıllık 850 milyon lira. 850 milyon kişi doktora başvurmuş. Yılda 10 sefer hekime başvuru sayısı var. Bu sayı Bursa’da 12, biz bunu kışkırtılmış bir poliklinik talebi olarak görüyoruz. Ama bu kışkırtma çok daha bugünlerden başlayan yetersizliklerle genel olarak sağlık politikalarının böyle dizayn edilmesinden, sağlık politikalarının böyle oluşturulmasından oluşuyor. 2002’den önce sistemimiz de çok böyle eşit, adaletli bir sistem değildi. Sağlık sistemimiz, hatırlarsanız her sosyal güvenlik kurumuna bağlı olanlar, farklı düzeylerde sağlık hizmeti alıyordu. O zaman emekli sandığı yeşil kartlılar, Bağkur ve SSK’lılar vardı. Bunlar tek çatı altında, ilk başta toplandı. Bunlar çok olumlu gelişmelerdi. Geçmişte ya gönüllü ya da muayenehane üzerinden vatandaşlarımız, hastalarımız bir cepten ödeme yapmak zorunda kalıyorlardı. Mutlaka ceplerinden de bir şey çıkıyordu ve hekime ulaşmakta çok zorlanıyordu. Yılda 3 sefer vatandaşlarımız hekime ulaşabiliyordu” ifadelerini kullandı.

Konuşmalarını sürdüren Binbaş, hastaların hekime ulaşmakta yaşadığı güçlüğü şöyle kaydetti;

“Polikliniğe başvuru şu andaki sayımızın bu denli çok olması aslında bir yönden sevindirici gibi gözüküyor. Yani hekime ulaşmakta hastalarımız çok zorluk çekmiyorlarmış gibi gözüküyor. Öyle de değil sağlıkta reform adı altında değişimler başladı. Öncelikle şöyle kurguladılar; Bir aile hekimliği sistemi kurulacaktı. Aile hekimliği sistemi basamaklı olacaktı. Hastalar birinci basamakta yani aile hekiminde muayene olduktan sonra ikinci basamak ve üçüncü basamakları aile hekimi marifetiyle sevk edileceklerdi. Bu bir türlü gerçekleşmedi. Aile hekimliği sisteminde çok ciddi sorunlar çıktı. Aile hekimliği sistemi şu anda fiziki koşulları iyi olmayan ciddi bir hasta yüküyle karşı karşıya kalan bir sistem durumunda. Herkes ikinci basamak ve üçüncü basamaklara yönlenmiş durumda. Ve işin kötüsü burada sorununu çözemediği için defalarca hekime başvuru yapmakta. Hepiniz de biliyorsunuz işte aile hekimi, sonrasında belki tekrar hastaneye randevu alma çabası. Sonrasında özel hastaneye gitme. Eğer sosyoekonomik durumu olanlar burada çözme ama aylarca bekleyen tomografi sıraları, MR sıraları alınamayan neredeyse insanlar şehir efsanesi yaratmışlar. Saat 4’te ararsanız randevu alınıyor, 12’de ararsanız alınıyor gibi. Bir türlü hekime ulaşmakta ciddi zorluklarla karşılaşıyorlar.”

Türkiye’de Bakanlık tarafından sağlığa ayrılan bütçenin yetersiz olduğunu ifade eden Binbaş, kentlerdeki özel hastanelerin sayılarının arttığını şehir hastanelerinin de özel hastane mantığıyla çalışmaya başladığını kaydetti.

Binbaş açıklamalarına şöyle devam etti;

“Türkiye’de çok eskiden beri şöyle de bir şey var, sağlığa ayrılan pay, gayri safi milli hasıladaki payda, bütçeden ayrılan payda Sağlık Bakanlığı’nın bütçeden ayrılan payı da düşük. Önce bu rakamı vereyim. 2021 rakamlarına göre biz iddia edilen beş yüz TUİK rakamıdır bu. 506 dolar para harcıyoruz kişi başına sağlıkta. Ama bunların önemlice kısmı yatırıma giriyor. Esas poliklinik hizmetinde ya da hastada harcanan para 106 dolar. Amerika 16 bin dolar harcıyor kişi başına. Bizim nereden bakarsanız bakın 5 katımızla on katımız arasında bir kaynak aktarıyorlar. Bir kere bu kaynağımız oldukça düşük. İkincisi bu kaynağın dağılımında da sıkıntı var. Çünkü yaşanan süreçte artık biz kamucu bir sağlık sistemini savunurken bu sistemi kamucu sağlık sistemi olmaktan önemli ölçüde çıkarmaya çalışıyorlar. Çünkü özel hastane sayıları son derece arttı. Şehir hastaneleri özel hastane mantığıyla çalışmaya başladı. Sağlık Bakanlığı bütçesi yetersiz. Ama bu yetersizliğe rağmen Şehir hastanelerine Sağlık Bakanlığı’nın bütçesinin yüzde 11’ine ayırıyoruz. Eğer şehir hastanelerinin tamamı yapılıp tamamlanırsa bir kısmından vazgeçtiler bu yüzde 25’i bulacak”

Sağlıkta şiddetin arttığını ifade eden Binbaş, “İnşaat firmaları ülkedeki en büyük sağlık işletmecisi de oldu. Şimdi de sahibi kimdir bilmiyoruz. En son Danimarkalılar’a satılmıştı vesaire. Bu sağlıktaki kaos bize aşırı yük olarak dönüyor. Poliklinik sayıları, hekimler çok fazla hasta bakmak zorunda kalıyor. Bu sağlık sisteminin ciddi anlamda sıkıntıya girdiğini gösteren göstergelerden birisi. Vatandaşımızın yaşadığı, hekimimizin yaşadığı da birincisi inanılmaz ciddi bir iş yükü. Bu tıkanıklığın hekimden dolayı olduğunu düşünerek ve tıkanıklığın kendisinden dolayı hekime şiddet olarak dönüyor bunlar. Bu sorunlar bizim açımızdan olan sorunların hepsi bu yarattıkları sistemle ilgili, bu sistem hekimi hiçleştiren, hekim değerini, hekim itibarını azaltan, yok etmeye çalışan bir sisteme dönüştü” diye konuştu.

2024 yılında doktora başvuru sayılarının milyarları aşacağını dile getiren Binbaş, dünyanın hiçbir sağlık sisteminin buna karşılık vermeyeceğini düşündüğünü ifade etti.

Binbaş son olarak şu ifadeleri kullandı;

“Birinci basamağı güçlendirdiğinizde hassas sağlık sorunlarının yüzde 85’ini aslında burada çözüyorsunuz. Gerisi ikinci basamak ve üçüncü basamağı kalıyor. Çok basit bir biçimde poliklinik sayılarının, doktora başvuru sayılarının ciddi bir biçimde azaldığını göreceğiz ikinci basamak ve üçüncü basamakta. Bugün yaşadığımız sorunlar her yıl daha da fazla bir biçimde hastalarımızın şifa bulamaması, bizim daha çok şiddete uğramamız, iş yükümüz artması şeklinde gittikçe sarmal bir şekilde bunların artacağını düşünüyoruz. Herkes bundan dertli, hekimler bundan muzdarip, sağlık çalışanları bundan muzdarip. Bu sistem terk edilmedikten sonra bu piyasacı kamucu olmayan ya da hastane temelli sağlık sistemi değişmedikten sonra bu sorunlarımızın çözüleceğini düşünmüyoruz. Sağlık açısından daha kötü günler beklediğini şimdiden söyleyebilirim.”