7

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Demokrasi farklı olana tahammül etme rejimidir.
Çoğunluğun değil azınlığın haklarının korunduğu sistemdir.
Bin çiçeğin açtığı, bin fikrin kardeşçe yarıştığı ortamdır.

****

Bursa’da beyin fırtınası yapılan, farklı düşünceden insanların yer aldığı yapılar
yok denecek kadar azdır.
Biri, uzun yıllardır sürdürdüğümüz Demokrasi ve Uzlaşma Grubu, ötekisi ise
muhafazakar ağırlıklı insanların ağırlıkta olduğu ancak farklı düşünenlerin
konuşturulduğu TR Düşünce Kulübü…
14 yıl önce Ercan Yakut tarafından kuruldu, çeşitli mekanlarda faaliyet
gösterdikten sonra Nilüfer’e, Emniyet Müdürlüğü’nün karşısındaki binaya
taşındı.
Bu görkemli merkezin açılışına katıldık.
Baş misafir AK Parti MKYK Üyesi, eski vekil Orhan Miroğlu’ydu. Kürt aydınlarının
en önemlilerinden faili meçhul cinayete kurban giden Musa Anter’in yeğeni de
olan Miroğlu’nun yanı sıra Başbakan eski Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu,
Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Mehmet Kanar, CHP Bursa Büyükşehir
Adayı Mustafa Bozbey, İYİ Parti eski Milletvekili Prof. Dr. İsmail Tatlıoğlu,
Yıldırım Belediye Meclis Üyesi Ali Mollasalih’in yanı sıra çok sayıda konuk
açılışta hazır bulundu.

****

Aslında açılış bahane oldu, Orhan Miroğlu’nun konuşması şahane oldu.
Kısa bir sunum yaptı Miroğlu…
Dedesinin Mardin Midyat’tan 1925 yılında Bursa’ya sürgün edildiğini, 1929
yılında Atatürk’ün çıkarttığı afla Suriye’den ülkeye geldiğini anlattı.
Kişisel tarihinde Bursa’nın yerini “Dedemin gezdiği tarihi Bursa sokaklarını
geziyorum” diyerek ortaya koydu.
13-14 kitap yazmış, çoğu bölgede yaşanan acılara ilişkin…
1980 yılında Diyarbakır Cezaevi’nde kalan Orhan Miroğlu, 1988 yılında tahliye
olmuş, 2015 yılında siyaset yasağı kalkmış…
Söylediği çok önemli bir sözün altını çizeyim:
“Ülke ideolojilere sığmıyor.”

****

İlk soruyu ben sordum:
“Önümüzde yerel seçim var. HEDEP yeniden o belediyeleri kazanabilir.
Buralara yine kayyum mu atanacak? Boşuna mı seçime gidilecek? Bölge
halkının seçme hakkı yok mu?”
Orhan Miroğlu kayyum atanmasına ilişkin süreci hendek olaylarından alarak
günümüze getirdi:
“9 ilçe ve 2 il merkezinde büyük trajediler yaşandı. Bombalar, mayınlar
döşediler. Nusaybin’de kaymakamla konuştum 25 hendek açılmıştı. Bir süre
sonra bir daha gittim, sordum hendek sayısı 450’ye çıkmıştı. Bu hendekler
belediye araçlarıyla açıldı.
Sadece Nusaybin’de 77 şehit verdik. Sadece bir günde 12 şehit gönderdiğimizi
biliyorum. Devlet çok dikkatli davrandı.
Hiçbir şey göründüğü gibi değil. Belediye başkanlarını halk seçiyor, KCK oraya
kayyum atıyor. Mardin’de Ahmet Türk seçiliyor, örgüt oraya kayyum
gönderiyor. Kandil’in kayyumuna karşılık devlet oraya kayyum atar.

Selahattin Demirtaş, Sur’daki hendeğin başına geldi, ‘Kürt halkının özgürlüğü
bu hendeklerdedir’ dedi. İklimi zehirleyen PKK oldu. Kayyum basit bir siyasi
hadise değildir.”
Bu konuşmadan çıkardığım sonuç da şu oldu, belediyeleri HEDEP kazanırsa
kayyumlar devam edecek.

****

AK Partili Orhan Miroğlu’na sormak isterdim, “O bombalar, mayınlar
yerleştirirken devlet neden göz yumdu? Neyi bekledi? Niçin müdahale
etmedi?”
Tam bu noktada bir de anımı aktarmak isterim.
Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun organizasyonuyla Diyarbakır’da bir zirve
toplantısı yapmıştık.
Dönemin HDP Milletvekili Altan Tan (Bursa’dan tanışıyorduk, birkaç kez oturup
yemek yemiştik, bir kez de Demokrasi Grubu’nda konuğumuz olmuştu)
Diyarbakır’ı gezdirmişti bize…
Merkezdeki bir gecekondu bölgesinin önünden geçerken, “Burası neden öyle
kaldı?” diye sorduğumda, Altan Tan “Ben de belediye eş başkanlarına sordum,
‘Sitelerde bize oy çıkıyor ama bize molotof atacak eleman da lazım’ dediler.
Konuyu AK Partili bakanlara ilettim, kentsel dönüşüm yapılsın diye, karşılık
bulamadım” demişti.

****

Başbakanlık’ta çalışırken hem Ertuğrul Yalçınbayır’ın hem de Bülent Arınç’ın
koruma polisliğini yapan Recai diye bir arkadaşım da orada, havaalanında görev
yapıyordu.

Belediye başkanının verdiği yemeğe sivil kıyafetle gelmişti. Vahim durumu
özetlemişti:
“Çözüm süreci biterse burada çok büyük olaylar olur. Örgüt silahlandı.
Hepimizi öldürürler.”