0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Türkiye'nin önemli aydınlarından KARAR Yazarı Taha Akyol'un, "Bu çağda bilim sorunu" başlıklı yazısını okurken ister istemez Bursa Teknik Üniversitesi ve krize dönüşmüş yönetim sorunları geldi aklıma.
 
Taha Akyol, Ak Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş'un, bir ilde, partisinin il yönetim kurulu toplantısına, o ildeki üniversitenin rektörüyle birlikte katılmasına işaret ederek, rektörlerin, liyakatten önce, "bizden" ilkesi uyarınca atandığına dikkat çekmiş.
 
Bu çarpık durumdan yola çıkan Akyol, Türkiye Bilimler Akademisi’nin "Türkiye Bilim Raporu"nda yer alan, 1985 yılında Türkiye ve Güney Kore'de bilimsel yayım sayısı aynıyken, 2015'e gelindiğinde Güney Kore'nin Türkiye'yi üçe katladığı bilgisini paylaşarak, "kendimize yuh dememiz gerekmiyor mu?" diye sormuş.
 
Taha Akyol'un, hemen her cümlesinin altın imzamı atacağım yazısında yer alan, "tek bilimsel makalesi bile olmadığı halde sırf siyasi iradenin tercihiyle göreve gelen, 'İslami olarak Cumhurbaşkanı'na itaat farzdır' diyen rektörler…" şeklindeki ifadesine katılmadığımı söylemek isterim.
 
Şöyle ki; her ne kadar da siyasi iradenin tercihiyle göreve gelmiş olsalar bile, bu rektörlerin, 'İslami olarak Cumhurbaşkanı'na itaat farzdır' dediklerine ve bunun gereğince davrandıklarına asla inanmıyorum. Mesela, Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü Arif Karademir, Cumhurbaşkanı'na itaati farz olarak görseydi; Cumhurbaşkanı'nın aleyhine olacak, Ak Parti'yi, MHP'yi ligden düşürecek bir yığın icraata imza atabilir miydi?
 
Sözü, Bursa Teknik Üniversitesi'ne getirmişken, Rektör Arif Karademir'in, Erdoğan'ı, Bahçeli'yi, Ak Parti'yi, MHP'yi, bırakın ligden düşürmeyi, kendi taraftarının bile gönlünden düşürecek kadar vicdana dokunan bir icraatından bahsedeyim sizlere.
 
BTÜ'de, öğretim görevlisi arkadaşlarının, "daldaki kuşu bile 'incitirim' diye yolunu değiştirecek kadar iyi insan" olarak tanımladıkları bir akademisyen düşünün, kısa sayılacak bir süre önce kanserden annesini kaybediyor. Annesinin acısı onu o kadar derinden etkilemiş olacak ki, benzer  bir hastalığa  kendisi de yakalanıyor ve uzun zamandır tedavi görüyor.
 
Uludağ Üniversitesi'nde, kendisi gibi akademisyen olan kocası, okulda, dersler haricindeki bütün görevlerden "affını" isteyerek, hasta karısının başında, hastane-ev arasında mekik dokuyor.
 
İşte tam böyle bir durumda/zamanda kendisine, İslami olarak Cumhurbaşkanı'na itaati farz kılmış bir rektör, insana, insanca muamele eder, mesai arkadaşının acısını yüreğinde hisseder. İyiliği, kendi günahlarına kefaret sayıp, gecesini gündüzüne katar ve o insanın hastalığı yenmesi için çalışır. Yardımına koştuğu hoca, faraza başka bir dünya görüşüne sahip bile olsa, Erdoğan'ın atadığı rektörün heykelleşen insan yanına bakıp, Erdoğan'a, Allah için teşekkür eder.
 
Fakat, Rektör Arif Karademir öyle yapmıyor.
Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü'ne alınan bir asistanın sınavını bahane ederek soruşturma açıyor. Dahası, sekiz aydır süren soruşturmayı bir sonuca bağlamayarak, kanser hastası bir kadına, bir hocaya karşı sopa olarak kenarda tutmayı tercih ediyor.
 
 
Aklınıza takılabilir, Lojistik Bölümü'nü kazanan söz konusu asistan, tarih ve İngilizce öğretmenliği bölümü mezunu ve dil notu 97. Peki; suçu ney? Suçu, Bursa Teknik Üniversitesi'nde yayım birincisi olan, Social Science Citation İndex (SSCİ)'e göre Türkiye'deki Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümleri arasında en fazla bilimsel yayım yapan ve atıf alan Doç. Dr. Salih Kalaycı'yı tanıyor olmasıymış.
 
"Böyle bir suç olur mu?" demeyin.
Böylesine başarılı bir akademisyeni, BTÜ'den göndermeyi göze alan yönetime göre; bu affedilmesi imkansız bir suç olabilir pekala. Merak edenler, Doç. Dr. Salih Kalaycı'nın, BTÜ'den gönderilme hikayesini, "Bursa Teknik Üniversitesi'ni, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a şikayet ediyorum!" başlıklı yazımdan okuyabilir.
 
SON SÖZ:
AP muhabiri Philip Crowther'ın, Rusya ve Ukrayna arasındaki gelişmeleri Kiev'den, farklı kanallarda tam altı farklı dilde aktarması, bütün dünyada milyonlarca insanın takdirini kazandı… Emin olun, altı dil bilen Philip Crowther, Bursa Teknik Üniversitesi'nde çalışıyor olsaydı, çoktan hakkında sudan bir bahane üretilmiş, soruşturma açılmış, okuldan uzaklaştırılmış veya Rektör Arif Karademir, görev süresinin uzatılmasında "kamu yararı" bulamadığından ötürü işine son verilmiş olurdu. Nitekim oldu da; Yunanca, İtalyanca, Bulgarca, İngilizce, Almanca, Rusça ve Hırvatça olmak üzere toplam 7 dil bilen, FETÖ'nün bu ülkeye yaşattığı hain darbe sürecinde ABD ve Rus televizyonlarına terör örgütünün kanlı yüzünü İngilizce ve Rusça olarak anlatan çok başarılı bir akademisyen, Doç. Dr. Nuri Korkmaz hakkında soruşturma açmadılar mı? Bursa Teknik Üniversitesi'ndeki bu çarpıcı örneklere bakarak, Güney Kore'nin bizi neden üçe katladığını anlamış oluyoruz. Velhasıl, Bursa Teknik Üniversitesi'nde, adeta kangren olan yönetim krizi, sadece BTÜ'nün, Bursa'nın değil, Ak Parti ve MHP'nin de paçasından aşağıya çekiyor. Bitirirken, Taha Akyol'un, o can alıcı sorusunu yineleyelim. Bu kepaze hal karşısında, "kendimize yuh dememiz gerekmiyor mu?"