DOLAR

34,4676$% 0.32

EURO

37,2859% 0.45

STERLİN

44,9401£% 0.71

GRAM ALTIN

2.997,87%1,49

ÇEYREK ALTIN

5.061,00%1,37

BİTCOİN

2343737฿%0.54418

Öğle Vakti a 12:54
Bursa AÇIK 10°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce

التطور التكنولوجي في الكازينوهات العربية على الإنترنت

شهدت صناعة الكازينو على الإنترنت في العالم العربي تطوراً ملحوظاً في السنوات الأخيرة. مع التقدم التكنولوجي، أصبح الوصول إلى الألعاب أسهل وأكثر أمانًا. على سبيل المثال، موقع YYY Casino يقدم تجربة لعب استثنائية مع تأمين عالي المستوى لبيانات المستخدمين.

أنواع الألعاب الشعبية في الكازينوهات العربية

تنوعت الألعاب المتاحة في الكازينوهات العربية بشكل كبير. الألعاب الكلاسيكية مثل البوكر والبلاك جاك لا تزال تحظى بشعبية كبيرة، بالإضافة إلى ألعاب السلوتس والروليت التي تجذب عدداً كبيراً من اللاعبين.

أساليب الدفع في الكازينوهات الإلكترونية

توسعت خيارات الدفع في الكازينوهات العربية لتشمل طرقاً متنوعة مثل البطاقات الائتمانية، المحافظ الإلكترونية، وحتى العملات الرقمية. هذه التنوعات توفر راحة وأماناً أكبر للمستخدمين.

التراخيص والتنظيمات في الكازينوهات العربية

تعتبر التراخيص والتنظيمات القانونية للكازينوهات على الإنترنت عاملاً مهماً لضمان اللعب النزيه وحماية اللاعبين. الكازينوهات العربية تتبع معايير عالمية في هذا المجال.

مستقبل الكازينوهات العربية على الإنترنت

يتوقع أن يستمر نمو صناعة الكازينوهات العربية على الإنترنت بفضل التطور التكنولوجي وزيادة الوعي بأهمية اللعب المسؤول. هذا النمو يفتح آفاقاً جديدة للترفيه والأعمال.

Glory Casino'da Büyük Kazançların Sırrı: Kazanan Stratejiler

Kazanma Yolunda İlk Adım: Doğru Oyun Seçimi

Glory Casino'da kazanmanın ilk adımı, doğru oyunu seçmektir. Oyun çeşitliliği, her oyuncunun tarzına uygun seçenekler sunar. Slot oyunları, masa oyunları veya canlı casino seçenekleri arasından seçim yaparak Glory casino indir ve kazanma şansını artır. Oyunların kurallarını ve ödeme tablolarını incelemek, başarılı bir başlangıç için kritik öneme sahiptir.

Stratejik Planlama: Kazançlı Oyun Taktikleri

Başarılı bir Glory Casino oyuncusu olmak için stratejik planlama şarttır. Her oyunun kendine has stratejileri vardır. Örneğin, blackjack oynarken kart sayma veya rulette çeşitli bahis sistemlerini kullanmak kazanma şansını artırabilir. Her oyun için farklı stratejiler geliştirerek, kazanma olasılığınızı maksimize edin.

Bütçe Yönetimi: Akıllı Bahislerle Kazan

Kumar oyunlarında bütçe yönetimi, kazanç elde etmenin anahtarlarından biridir. Ne kadar bahis yapacağınıza karar verirken, toplam bütçenizin küçük bir yüzdesini kullanmayı düşünün. Bu, uzun vadede oyun keyfini sürdürmenize ve büyük kayıplardan kaçınmanıza yardımcı olur. Akıllı bahisler, uzun süreli kazanç için temel bir stratejidir.

Deneyim Kazanma: Ücretsiz Oyunlarla Pratik Yap

Glory Casino'da, gerçek para ile oynamadan önce ücretsiz oyunlarla pratik yapma şansınız var. Bu oyunlar, risk almadan farklı stratejileri test etmenize olanak tanır. Deneyim kazanmak, gerçek para oyunlarında daha bilinçli kararlar almanıza yardımcı olur. Pratik yaparak, kazanma şansınızı artırın.

Kazanma Psikolojisi: Sakin ve Kontrollü Oyna

Kumar oyunlarında başarılı olmanın psikolojik yönü de önemlidir. Sakin ve kontrollü bir şekilde oynamak, karar verme yeteneğinizi korumanıza yardımcı olur. Heyecana kapılmamak ve her oyunu ayrı bir fırsat olarak değerlendirmek, kazanma şansınızı artıran önemli faktörlerdendir. Glory Casino'da sakin kalarak ve her hamlenizi düşünerek oynayın.

a

Kulağına fısıldadı: “Our boys have done it!” (2)

Yayın: 13.09.2023 19:31 - Güncelleme: 14.09.2023 12:51

ABD kontrollü darbenin hayata geçebilmesini sağlayan üçüncü nokta Türkiye’nin o tarihteki ekonomik durumu idi…

ÜÇÜNCÜ NOKTA; TÜRKİYE’NİN EKONOMİK DURUMU

(‘Şimdiye kadar biz ağladık işçiler güldü, şimdi sıra bizde’)

Bir yandan 1974 dünya petrol krizi, diğer yandan ABD ve Batı ambargosundan kaynaklanan etmenler, Türkiye’de yokluk süreci başlamıştı.

Ecevit hükümetine karşı, TÜSİAD boykot kararı almış, temel gıdadan, yedek parçaya kadar her şey karaborsaya düşmüştü. 

70li yılların son başbakanı Süleyman Demirel’in “70 cente muhtacız” demekteydi. Bu  dış ticaret açığındaki artışı ve döviz darboğazını anlatmaktaydı.

İşsizlik, karaborsa ve işyeri anlaşmazlıkları ile beraber ekonomik krizi öne çıkarmış, Türkiye için zor günler başlamıştı.

Aynı zamanda 1980’lere doğru tüm dünyada neoliberal bir ekonomik dönüşüm yaşanmaktaydı.Neoliberal reformları uygulayabilmek için toplumsal muhalefetin olmaması, çok güçlü iktidar ve baskı ortamı gerekliydi.

5d2b9027 ce3e 466f 8980 e4a57450bf59

Nitekim 12 Eylül darbesi sonrası TİSK Başkanı Halit Narin’in; ‘Şimdiye kadar biz ağladık işçiler güldü, şimdi sıra bizde” beyanı, bunu doğrulamaktaydı.

Ünlü Amerikan araştırmacısı, MIT profesörü, dilbilimi ve terör uzmanı Naom Chomsky 1980’li yıllardaki ABD politikalarını şöyle açıklıyor:  “ABD, neoliberal politikaları hızlandırabilmek için dünyanın çeşitli ülkelerinde askerî darbeleri desteklemekteydi. (Chomsky, N. (1999). 

O dönemde Türkiye’de yükselen toplumsal muhalefet, özellikle işçi ve öğrenci hareketleri ve fabrikalarda grevler artmıştı.

CHP Genel Başkanı Ecevit; bu ekonomik politikanın ancak cuntavari bir hükümet  ile hayata geçirileceğini anlamış, bu nedenle “ulusal mutabakat hükümeti” önermekteydi.

Ulusal mutabakat hükümeti, Türkiye’nin iki büyük partisi olan CHP-AP koalisyonuydu.

Bu koalisyonu destekleyen ve sürekli gündemde tutan gazeteci, ABDİ İPEKÇİ bir suikaste kurban gidince, bu konuda da kimsenin sesi çıkmaz oldu.

thumbs b c fc84b02189556a5035dd8aa3be786fba

12 Eylül darbesinin yargılamasının yapıldığı davadaki iddianamede, Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi’nin, 1 Şubat 1979’da Mehmet Ali Ağca tarafından öldürülmesi olayını şöyle açıklamaktadır; “Ağca’nın, kendisine eylemi yaptıranları açıklayacağına dair açıklamasından sonra Maltepe Askeri Cezaevi’nden asker elbisesi giydirilerek kaçırılmasının, ülkenin kaos ve çatışmaya sürüklenerek yönetilemez hale getirilmesini isteyen güçler tarafından planlandığını gösterdiği anlaşılmaktadır”  (12 Eylül Darbesi Davası İddianamesi)

DÖRDÜNCÜSÜ; SİYASAL ÇATIŞMALARIN BAŞLAMASI

Ne var ki, tüm bu ekonomik krizler ABD emrinde bir cuntanın gelebilmesi için yeterli psikolojik şart oluşturmuyordu.

En tehlikeli model olan, iç çatışma, tarafları siyasal, etnik ve mezhepsel olarak bölme ve birbirlerine karşı düşmanlaştırma politikasına geçilmeliydi.

Ülkede zaten MC hükümetleri ile toplum suni olarak sağ ve sol kanat olarak bölünmüş, partiler arası diyalog zor bir durum almış, her siyasi görüş, karşıt siyasi görüşü rakibi olmaktan öte, düşmanı olarak görmeye başlamıştı.

Bu karşılıklı kutuplaşma ve uzaklaşma parlamentoyu da kilitlemişti. Toplum gözünde mevcut siyasi partiler ve demokratik yollarla ülkenin sorunlarının çözülemeyeceği psikolojisi oluşturma gayretleri, TBMM yi kilitlemiş, Cumhurbaşkanı, 114 tur oylamaya rağmen hala seçilememişti.

BEŞİNCİSİ; CİA VE GLADYO DEVREDE

En tehlikeli nokta dediğim, iç çatışma gençlik arasında körüklenmeye başlamıştı.

Bu sürece, çok iradi olarak adım adım gelindi. Bu geliş bizzat CIA ve kontrgerilla tarafından adım adım olgunlaştırıldı.

Şöyle ki, çatışmanın radikalleşmesini sağlayan en önemli gelişme 1 Mayıs 1977 de yaşandı.

925086 509114476

1977 yılında 1 Mayıs mitinginde, CIA ve Gladyo bir katliam gerçekleştirerek, sürecin radikalleşmesini sağlamıştı.  

İntercontinental Otel’den ve sular idaresinden kalabalığa ateş açılmış, 34 kişi ölmüş ve yüzlerce kişi yaralanmıştı.

Dönemin olayını soruşturan Toplum Suçları Cumhuriyet Savcısı Çetin Yetkin;

“Olay öncesinde, sırasında ve sonrasında çekilen fotoğraflar ve filmler incelenmedi. Silahla ateş ederken fotoğrafları çekilen ve yüzleri açıkça görülen kişilerin fotoğrafları polis arşivlerinde bulunanlarla karşılaştırılmadı, kim oldukları araştırılmadı. Ben kendim bir kısım fotoğrafları toparlamıştım. Fotoğrafların arkasını mühürleyip mahkemeye verdim. Fotoğrafların büyütülüp yüzlerinin ve ellerindekilerin belirlenmesi için Adli Tıp’a gönderildi. Sadece bir yazı geldi. O fotoğraflar sonra ortadan kayboldu” demekteydi.

donemin savcisi cetin yetkin solcularin isi degil h8599

Yine Soruşturmayı yürüten Toplum Suçları Bürosu Savcısı Muhittin Cenkdağ, sonradan basına yansıyan beyanında,ABD’li bir grubun Türkiye’ye gelişine dikkat çekiyordu.

 Cenkdağ; “meydana ateş edilen noktalardan biri olan Intercontinental Oteli’ne o gün için müşteri alınmaması emrinin verildiğini, ancak olaydan önce havalimanına gelen ABD’li bir grubun ateş açılan kata yerleştirildiği ve olay biter bitmez oradan ayrılıp ülkeyi terk ediyorlar” demekteydi.

Keza yine soruşturma savcısı Çetin Yetkin’ “Mit oteldeki Amerikalıları kaçırdı”  sözü o günün Türkiyesi ile ilgili önemli ipucu vermektedir.

Mit’in içindeki önemli noktalarda olan bir kısım görevliler, böyle bir şey yapabilir mi?

Ülkenin önemli bir kurumun içindeki görevli bir kısım insanlar, Türkiye’nin menfaatleri ile çatışan, Türkiye’ye ambargo uygulayan ABD’nin bir kurumunun Türkiye de katliam yapmasına göz yumup, bunlara destek yardım edebilir miydi?

Bunun cevabı olabilecek bir açıklamayı, yine bir dönem önceki MİT Müsteşarı ve 70’li yılların ünlü Dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil yapmaktaydı.

Önce Fuat Doğu’nun o vahamet dolu açıklaması.

Akademisyen ve bir dönem AK Parti Miletvekili ve  Genel Başkan yardımcısı Prof. Dr. Selçuk Özdağ açık bir televizyon programında; MİT Müsteşarı General Fuat Doğu’nun kendisyle yaptığı bir söyleşide; “Ben Milli İstihbarat Müsteşarlığı yapmadım, ben CİA’nın Türkiye şube müdürlüğünü yaptım” diyerek, o yıllardaki CİA’nın MİT üzerindeki etkisini anlatmaktaydı.

(Kaynak: a haber Memleket Meselesi programı Doç. Dr. Selçuk Özdağ: Eski MİT Müsteşarı Fuat Doğu CIA ajanıydı https://www.youtube.com/watch?v=gbUn9EcW9UY)

Şimdi bu videoyu izleyelim.

https://twitter.com/necokartal/status/1701539714203898087

Yine 1965-1971 ve 1975-1977 arasında TC Dışişleri Bakanlığı, 1980 yılında Cumhuriyet Senatosu Başkanı ve 6 Nisan-12 Eylül arası vekaleten Cumhurbaşkanı olan İhsan Sabri Çağlayangil anılarını anlatırkenbu konuya ilişkin; “1973 yılına kadar MİT’in maaşlarının ABD ödüyordu” demesi, CİA-MİT ilişkisine bir boyut daha katmaktaydı.

Peki CİA ve ABD sadece MİT’i mi kullanıyordu.

Hayır !..

Birkaç yıl sonra aynı şekilde ABD çıkarları lehine darbe yapacak olan ordu içindeki bir kısım insanları ve yapıları da kullanıyordu.

Bunu nereden biliyoruz? Zamanın başbakanından.

Başbakan Bülent Ecevit diyor ki; “Genel Kurmay başkanı Semih Sancar geldi para istedi. Neden diye sordum, Özel Harp Dairesi adında bir yapılanma(örgüt) olduğunu parayı bunun için istediğini söyledi. Ben böyle bir kurum bilmiyorum, kim bunlar dedim. Gerçekten bilmiyordum. Bu güne kadar giderlerini nasıl sağlıyordunuz dedim. GKB Sancar, bu güne kadar parayı Amerikalılar gönderiyordu, bu yıl kestiler dedi. Çok şaşırmıştım” (Kaynak: Türkiye’de Kontrgerilla Gerçeği | Bülent Ecevit Anlatıyor | 32. Gün Arşivi. https://www.youtube.com/watch?v=7Rz9PqImtDc )

Dönemin başbakanı Bülent Ecevit’e anlatımını dinleyelim.

https://twitter.com/necokartal/status/1701539699909591488

Düşünün; gelecekteki kısmen hayali bir nedenle ve olup olmayacağı meçhul bir nedenle ABD’nin projesiyle kurulmuş, parasını, silahını ABD’nin verdiği ve Genel Kurmaya bağlı, her türlü karanlık eylemler yapmaya müsait ve içinde sivillerin olduğu bir kuvvet var,  silahlı kuvvetlerin içinde varlık gösteriyor.

O dönemin en yetkili kurumu ve devleti idare etmekten sorumlu başbakanlık bu örgütten haberdar değil. Bu örgütün nasıl denetlendiği meçhul. Daha doğru bir deyişle, sadece CİA denetleyebiliyor.

Peki bu ABD tarafından finanse edilen ve ordunun içinde bulunan bu silahlı örgüt, proje dahilinde ilerleyen gençlik çatışmalarını organize edebilir miydi?

Bunun cevabını da yine zamanın başbakanı Süleyman Demirel yanıtlıyor.

Dönemin başbakanlarından Süleyman Demirel;

706948043750

“ Ecevit’e özel ulak göndererek kendisine suikast yapılacağını” bildiriyordu.Nitekim, Mayıs 1977’de İzmir Çiğli Havaalanı’nında bu girişim gerçekleşiyor, Suikaste kullanılan ve Türkiye’de 3 tane bulunan ABD yapımı henüz deneme aşamasında olan Tengas marka silahın Özel Harp Dairesi envanterine ait olduğu belirleniyordu. 

Yine Demirel, sonradan yaptığı bir ropörtajda Cunta lideri Kenan Evren’e şunu soruyor; ” ‘11 Eylül günü akan kan, neden 13 Eylül günü tamamen kesildi. Kimdi bu akan kanın arkasındaki güç’ bunun cevabı verilmeden hiçbir uygulamanız meşru olmayacaktır” demekteydi.

Bu iki videodaki anlatımlar ve ülkenin Genel Kurmay başkanının, MİT müsteşarının, Dışişleri bakanının, başbakanların itirafıyla;  ABD-NATO ve CİA’nın,  MİT ve Askeriyenin bir bölümü üzerinde nasıl bir yönlendiricilik ve otoriteye sahip olduğunu göstermektedir.

Tüm bu ilişkiyi daha açık dile getiren ve bugün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı görevini Yürüten Prof. Dr Farettin Altun Sabah gazetesindeki FETÖ darbesi sonrası, eski döneme atıf yaptığı yazısında durumu şöyle değerlendiriyor;

“Türkiye siyasi tarihindeki karanlık noktalar, sokak kalkışmaları, faili meçhuller, kitlesel katliamlar, evet bütün bunlar öncelikle Türkiye’yi kendi istediği noktaya çekmek için çaba sarf eden dış aktörlerin mahareti!

Ne var ki bu yabancı aktörlerin içerideki işbirlikçileri olmadan bunca cürmü işleyemeyeceklerini de hepimiz biliyoruz.

Düşünün, bu ülkenin “milli istihbarat teşkilatı” yıllarca ABD’nin istihbarat teşkilatının güdümünde hareket etmiş.

Burada sadece zihniyet düzleminde bir Amerikancılıktan bahsetmiyoruz.

Neredeyse bir emir komuta zinciri kurulmuş.” (Sabah: F. Altun ‘Bu nasıl Milli İstihbarat’ Köşe yazısı)

“Emir Komuta zinciri”  tanımlamasına dikkatinizi çekerim.

Keza; 12 Eylül Cuntası aleyhine açılan davada iddianameyi hazırlayan savcı, Bedrettin Demirel ve Süleyman Demirel’in bu iki röpörtajını delil göstererek, bir iddiada bulunuyor;

 “1970’li yıllarda siyasal ve ideolojik örgütlenmeler toplumun kamplara bölünmesine yol açtı. Ekonomik krizin etkisiyle ülke borçlarını ödeyemediğinden iflasın eşiğine gelindi. Darbeye zemin oluşturmak isteyen güçler, tertipledikleri terör olaylarıyla ülkeyi adım adım askeri darbeye sürükledi. Olaylarda herkesçe görülen asli failler bir türlü yakalanamadı. Olaylar ülke yönetiminin askeri otoritenin eline geçmesini isteyen güçler tarafından çıkarıldı.

(…)

Evren’in denetiminde bulunan askeri yönetimin, ülkenin kaosa sürüklenerek darbe şartlarının oluşmasını bekledikleri sonucuna varıldığı (…)

Şüphelilerin her halükarda darbe yapma niyetinde oldukları, darbe şartlarının oluşması için bekledikleri, bu nedenle terör olaylarına kasten müdahalede bulunmadıkları anlaşılmaktadır”   (12 Eylül Darbe davası İddianamesi)

Yarın, Türkiye radikalleştirilip çatışmalar hızlandırılıyor.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Sıradaki haber:

Polis ablukasında eğitim açıklaması!

HIZLI YORUM YAP