0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

"Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Mücahit Alkan görevden alındı…" haberini duyduğumdan beri soruyorum, "Neden?" diye…
 
Pek tabii ki; uykuya yatırılmış bir halk olduğumuz için gerekçe olarak yine bir masal anlatabilirler. Fakat yine de, karanlıkta semiren kötü güçlerin bir parmağı var gibi geliyor bana; kulaklarımı tıkasam bile yaşamın o kahredici uğultusunu duyuyorum.
 
Tamam, karanlıkta semirenlerin insafına kaldıysak, aydınlıkta delirsek, deliliğimizin bile özgürlüğünü çok görürler bize; yağmurlu havada su vermezler, pancarımızı versek şekerimizi kaptırırız bunlara, tansiyonumuz, şekerimiz çıkar alimallah da bana mısın demezler.
 
İyi de, Ak Parti'ye ne oluyor?
Uzun soluklu iktidarı boyunca eğitim başta olmak üzere belki de en büyük eleştiriyi tarım konusunda aldı/alıyor Ak Parti. Zira, muhalefetin hemen her fırsatta samanın bile ithal edildiğinden dem vurduğunu ve vurdukça da ses getirip puan aldığını görmüyor mu?
 
Görmüyorsa, iddiasını yitirmiş, yolunu kaybetmiş demektir. Yok, eğer gördüğü halde yapıyorsa o zaman da, koyu gölgelerle dolu bir alacakaranlıkta, kibirleri/rantları boylarını aşanlarca kurban ediliyordur.
 
Can alıcı soru hala ortada duruyor; Mücahit Alkan neden görevden alındı?
 
Oysa, muhalefetin, tarımın bittiğinden dem vurup, vurduğu yerden puan alırken, Mücahit Alkan, ses getiren, son dakikalarda maçı döndüren işlere, icraatlara imza atmaya başlamıştı.
 
Mesela, "Sözleşmeli Tarım" fikriyle bambaşka bir yeniliğe imza atmıştı Mücahit Alkan. Adeta küllerinden yeniden doğan Türkşeker, "sözleşmeli tarım" ile Türk tarımında çığır açacak öncü adımlar atmaya başladı. Bununla da yetinmeyen Türkşeker, yakında et ve süt için de kendi modelini geliştirerek Türk hayvancılığının gelişimine önemli katkılar sunmak üzere harekete geçmişti.
 
Daha dün, başta, Karacabey ve Kemalpaşa olmak üzere başka birçok yerdeki ürünü elinde kalan domates üreticisine sadra şifa olan dokunuşlarla çiftçinin yüzünü güldürmekle kalmamış, üretilen kaliteli salçayı ucuza alan halkı da memnun etmişti.
 
Kuşkusuz çok güzel hareketlerdi bunlar. Fakat yine de Mücahit Alkan görevden alındı. Peki, ama neden?
 
Yağmurun yağacağı, Melih Gökçek'in gürleyişinden belliydi bir bakıma… ÇAYKUR'un veya başkaca yerlerin yaptığı fahiş fiyat artışı karşısında ölü taklidi yapan, adı, "Parsel Parsel"e çıkmış Melih Gökçek, Türkşeker'in yaptığı zam karşısında ne hikmetse aslan kesilmiş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "altını oymakla" itham etmişti.
 
Elbette ki; zam savunucusu değilim. Keşke hiç olmasa ama oluyor. Dikkat kesilmenizi istediğim şey, başka kalemlerde yapılan çok daha fazla zamlara ses çıkartmayıp, abalıya vurulacak kişinin Mücahit Alkan olarak seçilmesiydi ki; üstelik başarısı ortadayken…
 
Buraya kadar, hemen herkesle hemfikiriz ama hala o ölümcül soru beynimi kemiriyor; Mücahit Alkan, neden görevden alındı?
 
Çaya zam geldiği için az içtiğimizden; çayı da zaten şekersiz içtiğimizden olsa gerek, "pahalı" olduğunu biliyorum ama şeker fiyatlarının ayrıntısına pek aşina değilim. Hem olsam da bir şey değişmiyor zaten; bugünkü fiyat bilgisi yarın güncelliğini yitiriyor. O kadar ki; marketten aldığım bir ürünün bir önceki fiyatını söylediğim zaman, kasiyerin acıyarak bakışına ve "Abi, çok geriden takip ediyorsun…" sitemine muhatap oluyorum çoğu zaman.
 
Bugün, Esra'nın elime tutuşturduğu sipariş listesiyle marketin yolunu tuttum. Kasada, o bilindik enstantanelere teşne halde reyonların arasında dolanırken gözüme şeker fiyatları ilişiverdi.
 

 
Şeker fiyatlarını görünce, zihnimin zindanında bir ışık yandı ve hamamda, suyun kaldırma kuvvetini bulup, "Budum, buldum" diye bağırarak, çırılçıplak dışarıya fırlayan Arşimet gibi hissettim kendimi bir anda.
 
Evet, ben de buldum, buldum… Mücahit Alkan'ın neden görevden alındığını buldum.
 
Markette, sayabildiğim en az altı markanın fiyatı 109 lira iken sadece Türkşeker'in fiyatı 55 lira 50 kuruştu. Üstelik bu fiyat, Melih Gökçek'in eleştirdiği "zamlı" fiyattı ki; diğerlerinin yarısı kadar. Evet, yanlış duymadınız, diğerleri 109 lira iken Türkşeker'in şeker fiyatı 55 lira 50 kuruş. Çılgın bir fiyat farkı var değil mi?

İşte, dananın kuyruğunun koptuğu yer, tam da burası. Şimdi filmi az geriye saralım. "Zarar ediyor" gerekçesiyle, en kallavi şeker fabrikaları özelleştirildi. Geriye ise "atıl" hükmündeki fabrikalar kaldı. Bursa'nın evladı, Mücahit Alkan'ın genel müdür olmasıyla birlikte Türkşeker, adeta küllerinden yeniden doğdu. Şeker üretiminin yanında Türk tarımında devrim sayılacak adımlar peş peşe gelmeye başladı. Bütün olumsuzluklara rağmen iyi şeylerin de yapıldığını görüp, iktidara karşı zedelenen güvenimiz tamir oluyordu ki; Mücahit Alkan'ın görevden alındığına dair o talihsiz haberi duyduk.
 
Soruyorum size; bütün farklı markaların fiyatı küsuratına varıncaya kadar aynı olabilir mi? Bu, bir defa serbest piyasada rekabet kurallarına aykırı değil mi? Tek elden çıkmışçasına bütün markaların şeker fiyatı 109 lira. Çok belli ki; şeker lobisi anlaşmış; 109 liradan tatlı tatlı satıyorlar. Belli ki; zamlı olduğu halde 55 lira 50 kuruştan şeker satan Mücahit Alkan, hizayı bozmuş, şeker lobisinin ağzının tadını kaçırmış. Belli ki; el çabukluğuyla bir "Hokus pokus" yapmışlar ve Mücahit Alkan'ı görevden aldırmışlar.
 
Herhalde, bundan sonra şöyle olacak!
Ya, 55 lira 50 kuruşa satılan Türkşeker'in şeker fiyatı da 109 liraya çıkartılacak; ya da, Mücahit Alkan'ın, özelleştirme programından çıkarttırıp işler hale getirdiği eldeki şeker fabrikaları da yeniden özelleştirilecek. Eğer böyle bir şey yapılırsa şekerin fiyatının en az 250 lira olacağına bahse girerim.
 
SON SÖZ:
Burada asıl sorulması gereken soru şu: Özelleştirilen fabrikaları yeniden  kamulaştırıp şekeri 55 lira 50 kuruştan mı alacağız; yoksa 55 lira 50 kuruştan şeker satan fabrikaları da özelleştirip 109 liradan veya lobinin lütfedeceği başka bir fiyattan mı alacağız? Ortada korkunç bir senaryo var. Ne yazık ki; lobiler ve onlarla iş tutan siyasetçiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ortak bir umutsuzluğun kahramanı haline getirip çarmıha geriyorlar. Sessiz kalabalıklar arasında tersine yürüyen asabı bozuk bir yazı gündelikçisi olarak söylüyorum. Açıktan, Erdoğan'a tuzak kuruyorlar. Erdoğan'ı kendi imzasıyla o tuzağa çekiyorlar. Yoksa, bir hükümet, elinin en zayıf olduğu bir alanda, en başarılı bürokratını sebepsizce görevden almaz. Zira seçimin ayak seslerinin duyulduğu bir dönemde, bu, bindiğin dalı kesmekten başka bir şey değildir. Siyasette kiminle konuşsak, "Erdoğan kimseyi dinlemiyor" diyorlar. Ya, yalan söylüyorlar veya Erdoğan'a yalan söylüyorlar.