0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bursa değil ama Büyükşehir başkanını seçti.

16 Nisan referandumunda, kendi deyimiyle ‘karış karış gezdiği’ İnegöl’den ‘evet’ oyu çıkmasında gösterdiği çaba karşılıksız kalmayan, 2019 için Büyükşehir’e adaylığı sıkça konuşulan yeni Başkan Alinur Aktaş, bir buçuk yıllık bir avantajla göreve başladı.

Eğer günü geldiğinde yeniden aday gösterilirse, bu süre içinde en azından bütün Bursa’ya kendini anlatmış olacak.

Aktaş, Emir Sultan’da dualarla görevine başlarken, enBursa.com‘a konuşan akademik oda başkanları, sorunları ve ihtiyaçları bir bir sıralayarak, şehrin beklentilerini açıkladılar bile.

Bakalım bu beklentilere yanıt nasıl olacak?

Alinur Aktaş ile İnegöl Belediye Başkanlığı’nın sekizinci yılındayken bir röportaj yapmıştım. 2012 yılının mayıs ayı ortalarıydı.

İnegöl’ün il olması konusunun Ankara’dan gelen kesin kararla rafa kalktığı, Bütünşehir yasası olarak anılan ve 2014 yerel seçimlerinde yürürlüğe girecek, 6360 sayılı kanunun getireceği sorunların tartışıldığı günlerdi.

“Ben İnegöl’ün il olmasını çok arzu ediyorum ama böyle bir şey gündemde yok. Şu var, Bayburt’u, Ardahan’ı il yaptılar da ne oldu? İhracat mı arttı, istihdam mı arttı, şehir daha mı sosyalleşti” diye ılımlı bir yanıt vermişti.

Daha önce karşı çıktığı, Bütünşehir yasası ile yetkilerinin azalacağı konusundaki tartışmalara da yine ılımlı yaklaşmış ve “Dezavantajlarının fazla olacağını söylemiştim ama eski yasayı birebir çıkarmıyorlar, bazı değişiklikler yapıyorlar, birçok yetkiyi hâlâ ilçede bırakıyorlar, onu da söyleyeyim. Yakın zamanda çıktığında görürsünüz” demişti.

Çilek Mobilya’da uzun yıllar çalıştıktan sonra siyasete atılan Aktaş, gençliğinde politikayla ilgili olmadığını, “Ben lise yıllarında 19 Mayıs, 23 Nisan, 29 Ekim törenlerinde, törene katılan belediye başkanı kimdir onu bilmezdim. İnegöl’ün Belediye Başkanı olarak ben rahmetli Hikmet Başkanı (Şahin) lisede hocam olduğu için ve ondan önceki Cemal Arık’ı tanırım. Onun dışındakileri bilmiyorum” sözleriyle dile getirmişti.

Hemen arkasından da eklemişti: “Belediye başkanlığı çok özel, dikkatimi çeken bir şey değildi ama çok net söylüyorum, 94-98 arasındaki Recep Tayyip Erdoğan’ın belediye başkanlığı beni çok etkilemiştir.”

Erdoğan’dan çok etkilendiği aslında siyasete girmeden önce Çilek Mobilya’da çalıştığı günlerden belli! Nitekim, şirketin bir yıl sonu toplantısında patronu hedeflerini sorunca kurumda genel müdür olmayı, şirket dışında ise Erdoğan parti kurup Başbakan olursa İnegöl Belediye Başkanı olmayı istediğini söylemiş.

Bu etkilenmeyi belediyeciliğe bakış açısında da görmek mümkün. Röportajda özel sektörden gelmenin belediyeciliğe katkısını sorduğumda Başkan Alinur Aktaş şunları söylemişti:

“Ben yöneticilikten geliyorum, insan yönetmek, para yönetmek, kaynakları yönetmek benim işim. Bana göre belediyeciliktir. Tabii bir siyasi parti aracılığıyla seçiliyorsunuz ama şehirle alâkalı görevleriniz, projeleriniz, personeliniz, bir bütçeniz var. Bunların hepsini bir bütün içinde, bir şirket mantığı, özel sektör mantığı içinde yönetmeye çalışıyorsunuz. Özellikle belediye başkanlarının özel sektörden gelmesi gerektiğine inanıyorum. Saygı duyuyorum, öğretmenler, bürokratlar, devlet memurları, çok özel yöneticiler var tabii ama bana göre bu işi yapan insanların bir bütçe yönetmesi lazım; bir bakkal dükkânı da olsa hiç önemli değil işin ölçeği; bir bütçe yönetmesi ve insanlarla muhatap olması lazım. Halkla ilişkileri yoğun faaliyetlerin içinden gelmesi, müşteri memnuniyeti psikolojisini yaşamış insanlar olması lazım.”

Genel yorumları böyleydi.

O günlerde belediye başkanlığının kesinlikle üç dönemden fazla yapılmaması gerektiğini düşündüğünü söylüyordu. İnegöl için bu sözünü tutmuş oldu fakat şimdi önünde yepyeni bir yol var. Ankara’nın 2019 Bursa’sına yönelik kararları çerçevesinde düşüncelerin değişmesi şaşırtıcı olmaz.

Belediyecilik işinin dinamizm gerektirdiğini de vurgulamıştı o röportajımızda Aktaş. Örneğin o gün söylediği, “Açık söyleyeyim, ben bu işleri yaşlı insanların yapmaması gerektiğini düşünüyorum” sözleri bugün Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda yapması beklenen ekip değişikliği konusunda da önemli bir ipucu veriyor.

Nasıl bir yönetim anlayışı sergileyeceği konusunda elbette ki İnegöl bir referanstır. Oldukça hareketli ve enerjik ve “tebdil-i mekânda ferahlık vardır” görüşüne ve üç-beş yılda bir yenilenmeye, değişime ihtiyaç olduğuna inanıyor.

Ekibi açısından durumu değerlendirmesini istediğimde, “Demokrat olduğumu düşünüyorum ama kimse sütüm kara demez. Benimle çalışmanın keyifli olduğunu düşünüyorum. Biraz tansiyon yüksek ama keyiflidir” yorumunu yapmıştı.

Şehrin paydaşlarıyla ilişkiler konusunda da yine İnegöl referansına bakmakta yarar var. O gün sorularımı yanıtlarken İnegöl Kent Müzesi, İnegöl AVM gibi konularda kendisiyle taban tabana zıt görüşteki isimlerle nasıl uyumlu çalıştığından ve fikirlerini önemsediğinden söz etmişti.

Yine o röportajda, siyasetin çetrefilli koşullarına rağmen doğru bildiklerinden şaşmadığını, kanunlar çerçevesinde hareket etmeye çalıştığını şöyle anlatmıştı:

“Bildiklerimden asla taviz vermedim, çok ilkeli davrandım. Kim ararsa, gerekçelerimi bütün ana detaylarıyla anlattım. Kanundan korkuyorum, muhakkak risk alıyorum ama kanunun vaaz ettiğini mümkün olduğunca yapıyorum, yapmaya çalışıyorum.”

İnegöl’de halkın sandıktaki tercihi olarak Başkanlık yapan Aktaş’ın beş yıl önceki sözlerinden dikkat çeken bir bölüm de şuydu kuşkusuz;

“Ben yerel yöneticiyim, bir siyasi parti aracılığıyla seçilmiş olabilirim ama her zaman siyaseti bir tarafta tutmaya çalışıyorum. Nihayetinde ben şehrin seçilmiş belediye başkanıyım, herkesin başkanıyım; oy verenin de vermeyenin de. Dolayısıyla ortaya koyduğunuz projelerin genel anlamda sahiplendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Belirli bir kesim tarafından sahiplenilip belirli bir kesim tarafından sahiplenilmezse bu iş olmaz.”

Önümüzdeki süreçte Bursa’ya katkıları neler olacak hep birlikte göreceğiz.