0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Erken seçim tartışmaları yine alevlendi. AK Parti ve MHP “gündemimizde yok” deseler de, CHP ve İYİ Parti Genel Başkanları ısrarla Cumhur İttifakı’nın erken seçime gideceğini iddia ediyor.

Hatta İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener “Erdoğan’ın masasında bir erken seçim seçeneğinin durduğuna inanıyorum” sözleriyle;

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da ” Bahçeli’nin Erdoğan’dan desteğini çekebileceğini ve ülkenin bir seçimle karşı karşıya gelebileceği” açıklamasıyla iddialarını bir adım daha ileriye taşıdılar.

Bu kapsamda Ankara’nın kulislerine göre en iyimser tahminle bu yılın kasım ayında bir baskın seçim yaşayabiliriz. En kötü tahminle de 2021’in Mart ayında.

Peki, ülkede erken seçimi gerektirecek bir olağanüstü durum var mı?

Son yapılan kamuoyu araştırmalarında AK Parti ile MHP’nin oy kaybettiği , CHP’nin stabil durumunun devam ettiği, yeni kurulan DEVA’nın tırmanışa geçtiği ortada iken, pandemi sürecini tam atlatamadığımız gerçeği ile ekonomimizin hassasiyetini koruduğu “sıkıntılı”bir atmosferde seçime gitmek ne kadar doğru?

Hiçbir iktidar ve koalisyon yönetimleri böyle bir atmosferde seçime gitmez, harakiri olarak görür.

****

Dün, son 2 seçim, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Seçimleri ile 31 Mart 2019 Mahalli Seçimleri çok az yanılma payıyla tutturan bir araştırmacı ile görüştüm.

Kendisi Ankara’nın da nabzını iyi tutanlardan.

O yüzden ilk olarak gündemdeki erken seçim tartışmalarını sordum.

“Benim elde ettiğim izlenim galiba AK Parti’nin masasında da böyle bir olasılık var” oldu.

Şaşırdım, “iyi de ekonomik durum elverişli değil” diye itiraz ettim.

O da “Ülkemizde ekonomi ne zaman çok gelişmiş standartlarda oldu ki, tam düzlüğe çıkıyoruz ya darbe girişimleri, ya terör sarmalı, ya dış güçlerin siyasi ve finans baskılarıyla karşılaşıyoruz. Ya da salgın ve doğal afetlerle.”

Çok doğru bir tespit. Hükümet aslında bu açıdan bakarsak başarılı bir performans sergiliyor bile diyebiliriz. Pandemi sürecinde peş peşe uygulamaya koyduğu istikrar paketleri ve son olarak konut piyasasını canlandırmak, piyasa nakit akışını sağlamak amacıyla Cumhuriyet tarihinin çok düşük konut ve taşıt kredisi uygulamaları ilk etapta ciddi bir can suyu sağladı diyebiliriz.

Bu arkadaşa “Peki, Cumhur İttifakı’nın oy oranları bir erken seçimi kaldırabilecek mi?” diye de sordum.

“Sahada son olarak reel bir çalışma yapmadık. Ama bizim sahadan elde ettiğimiz bazı göstergeler var ve bu izlenimlere göre Cumhur İttifakı’nın oy oranı yüzde 51-52’lerde. Yani bir sorun yok”.

Tabii bu noktada ilave olarak da geçen hafta Erdoğan-Bahçeli görüşmesini hatırlatıp, “ileriki günlerde bu görüşmenin siyasi sonuçlarını hep beraber göreceğiz“demesi de ilginçti.

Meclis kulislerini de iyi takip eden bu arkadaşa artık toplumsal beklenti haline gelen gündemdeki ikinci konuyu da sordum.

“Kabine değişir mi?”

“Bir hafta, 10 gün sonra olabilir de, olmaya bilirde. Tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesinde. Yapsa da köklü bir değişiklik yapmaz. Zaten değiştireceklerini istediği zaman değiştiriyor.3 ay önce bir gece yarısı Ulaştırma Bakanı’nı aldı, yerine yardımcısını atadı. Öyle gündemde olmadı” dedi.

Yani ben böyle ekonomik bir sıkışmışlık zemininde iktidar partisinin reelde pek seçime gideceğine ihtimal vermemekle beraber yine de “siyaset bu, olmaz olmaz dememeyi ” bir kenarda saklı tutuyorum.

Çünkü, yeni kurulan partilerin 5-6 ay sonra güçlenme olasılığı ile Meclis’te milletvekili transferlerini riskini hesaba katarak “ bu kartı açma” olasılığı her zaman var.