1

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bu dernekte artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Bu yama dikiş tutmayacak.

Çünkü ortada çözülemeyen bir sorun var, ne yazık ki devlet kurumları da bu işin içine girmiş gibi görünüyor.

Çünkü daha önce kayyuma gerek olmadığı kararını veren hakime hanım, yarım kalan kongreden sonra kayyum heyeti atadı.

“Gençoğlu ailesinin vesayetini ortadan kaldıracağım” ilkesiyle yola çıkan Prof. Dr. Emin Balkan, devletin (aslında mevcut AKP hükümetinin) vesayetine talip olarak Bal-Göç genel başkanı olmak istedi.

 
Temel sorun 642 üyenin oy kullanıp, kullanmayacağı meselesi gibi görünüyor ama değil…

Yılların deneyimli siyasetçisi 1989 yılında SHP’nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mithat Kırayoğlu’nun analizleri ufuk açıcı nitelikteydi.

Adaylardan Mestanlılar Derneği Başkanı Hasan Öztürk’ün düzenlediği basın toplantısında söz alan Kırayoğlu, soğuk savaş koşullarında kurulan Bal-Göç’ün geçmişini anlattı önce…

Düşündüm, Kırayoğlu durup dururken neden soğuk savaştan söz etti?

Sözlerinin ileriki bölümünde anlaşıldı.

Emin Balkan ve ekibi, Bulgaristan’ın Türklere asimilasyon uyguladığı, soğuk savaş koşullarında kurulan Bal-Göç’ün aynı politikayı izlemesi için yola çıktılar.

Kırayoğlu diyor ki, oysa günümüzde Bulgaristan artık NATO ve Avrupa Birliği üyesi…

Baskı koşulları ortadan kalktı, barış içinde bir arada yaşamanın sivil demokratik dernek politikasını yapmak lazım.

Bal-Göç’te iki çizgi çarpışması ancak böyle güzel anlatılabilirdi.

Hak ve Özgürlükleri Partisi’yle yakın ilişki kurmak isteyen Hasan Öztürk ve ekibi, iki ülke arasında iyi ilişkiler üzerinde yürüyen barışçıl projelere talipken, Emin Balkan’ın temsil ettiği anlayış eski soğuk döneminin mücadelesini sürdürmek için yola çıktı; Dost Partisi macerasının Türklere ve ülkeye bir şey kazandırmadığı görülmesine rağmen…
 

 
Ortada demokratik olmayan bir durum var. Bir grup doğru-yanlış 642 üyenin oy kullanması için her türlü hukuki (!) yolu denerken, toplam bin 300 üyenin hazirun cetvelinde olduğunu anımsatalım.

Hasan Öztürk diyor ki, “Bu hazirun cetvelinin anlamı seçime tek listenin girmesi demektir.”

 
Bu arada baştan beri olayın içinde olan Yönetim Kurulu Üyesi Gülver Deniz gelişmelerin ayrıntılarını anlattı.

Başlangıçta 128 (Bu sayı her yerde karşımıza çıkmak zorunda mı?) üye için karar aldıklarını, sekreterin bu isimleri yazması için iki sayfa boşluk bıraktıklarını, defteri imzaladıklarını, sonradan oraya 642 üyenin dahil edildiğini, buna itiraz ettiklerini belirtti.

İtiraz üzerine üç kişilik bir komisyon kurulduğunu ama kayıtları ve defterleri Veli Öztürk’ten alamadıklarını söyledi.

İşte Öztürk’ün ilk kayyum başvurusu da bu dönemde oldu.

 
Abdurahman Ardahan da söz aldı toplantıda…

Bal-Göç’ün 12 bin üyesi olduğunu belirttikten sonra “30 yıldır derneğe üye olanlara güvenilmiyor ama yeni yapılan 642 üye mi seçecek yeni yönetimi?” dedi.

 
Burada üç çözüm önerisi var…

Birincisi, tartışma konusu olan 642 üyenin bu kongrede oy kullanmaması, ancak üyelik haklarının baki olması…

Bu öneri basın toplantısında dile getirildi.

İkincisi, aidat ödesin, ödemesin herkesin oy kullanması…

Üçüncüsü, kongrenin eylül ayına ertelenmesi, o sürede herkesin istediği kadar üye yapması…

İkinci ve üçüncü öneri bu konuda pek çok yazı kaleme almış, uzun yıllar demokratik kitle örgütü yönetmiş birisi olarak bana ait!

Bu anlaşmanın yapılabilmesi için Hasan Öztürk ile Emin Balkan’ı aynı odaya kapatıp, anlaşma sağlanana kadar dışarı çıkmalarının önüne geçmek lazım!

 
Prof. Dr. Emin Balkan ve arkadaşları bu önerilerin hiçbirine yanaşmazsa, deneyimlerim bana gösteriyor ki, Bal-Göç bölünme aşamasına gelecektir.

Bundan ötürü ‘Küçük olsun benim olsun’, Bal-Göç’ün işlevi azalsın, etkinliği ortadan kalksın denilmeyecekse mutlaka bir çözüm yolu bulunmalıdır.