0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Filmi yirmi yıl öncesine sararak başlayalım.
Ak Parti, 2001'de kuruldu; o günün koalisyon ortağı olan MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin, Bursa'dan, "Haydin seçime…" demesiyle birlikte, 2002'de erken seçim yapıldı ve  ilk girdiği seçimden 365 milletvekili çıkaran Ak Parti, tek başına iktidar oldu.
 
Kadere bakın ki; MHP'nin açtığı yolla erken iktidara gelen Ak Parti, günün sonunda, iktidarında sorumsuz yetki kullanmasına izim verdiği MHP'den dolayı iktidara veda edecek gibi duruyor. Elbette ki; sandık gelmeden sonuca dair söz söylemek olmaz ama açıklanan hemen bütün anketler böyle bir sonucu öngörüyor.
 
Gelecek nesillerin belki de üzerine tez/ler yazacağı bir başka ilginç konu ise Devlet Bahçeli, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanından Tayyip Erdoğan'ı eleştirirken, Erdoğan kazanıyordu. Bugün, Bahçeli, Erdoğan'ın yanından Kılıçdaroğlu'nu eleştiriyor ve bugüne kadar, "İyi, dürüst insan ama kazanamaz…" algısı üzerine yapışmış Kılıçdaroğlu bile anket sonuçlarına göre Erdoğan'a karşı yarışı önde göğüsleyecek gibi görünüyor. Bu sonucu Kılıçdaroğlu da görüyor olmalı ki; adaylığa hiç olmadığı kadar istekli.
 
Neyse, gündemim bu olmadığı için konuyu başka bir yazıya havale ederek yeniden başa dönüp kaldığım yerden devam edeyim.
 
Evet, Ak Parti, bugün kendisi bile epey gerisinde kaldığı kapsayıcı parti programıyla ilk girdiği seçimde tek başına iktidar oldu ama seçim çalışmasına ara vermeden 2004'te yapılacak yerel seçimlerin startını verdi.
 
Mesela, cennetmekan Hikmet Şahin, İnegöl'den gelip Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı için Bursa'ya karargahını kurmuş, erkenden çalışmaya başlamıştı. Hemen arkasından İstanbul'dan gelen Erdoğan Çakır da, "Havaray" vaadiyle süslediği projelerini Ak Parti teşkilatları ve kamuoyuna anlatmaya koyuldu. Adayın kim olduğu/olacağı belli yarışta başka aday adayları da vardı ama göze gelenler Şahin ve Çakır'dı.
 
Siyasetin o hararetli günlerinde, kalbimizin ihtiyacı olan besini alabilmek için fikrimin sultanlarından Metin Önal Mengüşoğlu'nun ip dükkanına gittik. Bu arada bir parantez açıp birkaç cümle de Metin Önal Mengüşoğlu'ndan bahsedeyim. Hukuk diplomasını yırtmış (Benim güzelim şiirlerimi de yırtmıştı) bir şair ve düşünürdür. "Düşünmek Farzdır" diyen ve bunun kitabını yazan; gözümde yaşayan Mehmet Akif'tir…
 

 
Hadi bakalım, bu faslı da başka bir yazıya havale edip, parantezi kaparak yine konumuza dönelim.
 
İp dükkanındaki sohbetin bir yerinde konu siyasete dayandı ve ne düşündüğünü sorduk. İp makaralarının dizili olduğu kolilerin arasına elini uzatıp bir broşür aldı ve bize uzattı. Ak Parti'nin ilçe belediye başkan adaylarından birisinin seçim vaatlerini içeren bir broşürdü bu. Başkan adayı, neler yapacağını maddeler halinde sıralamış ve kültür-sanat-edebiyat ile ilgili vaadini ise en sona koymuştu ki; Metin Abi, insanın, kalbinin ihtiyacı olan besini ancak kültürden-sanattan-edebiyattan-yazıdan alacağı türünde düşüncelerini paylaşmış, bunları son sıraya yazan birisinden fazla bir beklenti içine girilmemesi gerektiğini nasihat etmişti bize.
 
Açıkçası, haklı da çıktı. Ak Parti, yirmi yıldır Türkiye'yi ve yerel yönetim olarak 18 yıldır da Bursa'yı yönetiyor olmasına rağmen kültür ve sanat alanında başarısız oldu. Kaldı ki; bu sarsıcı gerçeği, Cumhurbaşkanı Erdoğan da, "Kültür sanat alanında yeteri kadar mesafe kat edememiş olmamızdan dolayı hep hayıflanırım, iç geçiririm…" diyerek, başarısızlığı kabul ediyor…
 
Nihayet yerel seçimler oldu ve Ak Parti, Bursa yönetimini de aldı. Bu gelişme üzerine, ip dükkanında, Metin Abi'den aldığımız dersle yola koyulup, genelde muhafazakar çevrenin özelde ise Ak Parti'nin eli kalem tutanlarını bir araya getirip, bize kapısını açan Doruk Hastanesi'nin toplantı salonunda, Ak Parti'nin Bursa'daki bir numarası olan Faruk Çelik'e, kültür-sanat-edebiyat alanında yapılması gerekenlerle ilgili kapsayıcı bir sunum yaptık.
 
Yaptık yapmasına ama Bursa'da 18 yıldır iktidar olan Ak Partili hiçbir belediye, şehre katma değer sağlayacak, gelenek oluşturacak hiçbir derinlikli kültür sanat faaliyetine imza atamadı. Bu çok büyük bir kayıp olarak hem Ak Parti'nin hem de Bursa'nın hanesine yazılmış oldu.
 
Bu çok uzun girizgahı nereye başlayacağımı veya asabı bozuk bir yazı gündelikçisi olarak kime giydireceğimi merak ediyorsunuz değil mi?
 
Haklısınız; bütün bunları, Osmangazi Belediyesi'nin, Türk edebiyat dünyasının usta ismi Ahmet Hamdi Tanpınar anısına 2001 yılından itibaren düzenlediği, Türkiye'nin en uzun soluklu edebiyat yarışmasının sonuç programında konuşan aynı zamanda jüri üyesi de olan Metin Önal Mengüşoğlu'nu dinlerken hatırladım.
 

 
 
Metin Abi, 18 yıl önce bize anlatır gibi; "Dünyadaki insanlar, hayvanlar ve bitkiler hayatı idame ettirebilmek için suya ve yiyeceğe ihtiyaç duyar. Ancak insanlar başka bir şeye daha ihtiyaç duyar. Kalbini ve zihnini inşa edecek olan düşünmeye, üretmeye ihtiyacı var. Bunun için de sanatın her alanına ihtiyacı var. İnsan, kalbinin ihtiyacı olan besini ancak yazılardan alır. Bu sebeple, 21 yıldır bu yarışmayı düzenleyen Osmangazi Belediyesi ile beraberim. Şerefle bu yarışmanın bir parçası olmayı sürdürüyorum. Başkanımız Mustafa Dündar'ı da bu sebeple yürekten kutluyorum. Nice seneler devam etmesini diliyorum" dedi.
 
SON SÖZ:
Mustafa Dündar, kendisi başlatmamış olsa bile, Bursa'nın esaslı bir kültür-sanat faaliyeti olan "Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Yarışması"nı büyük bir özenle ve daha da geliştirerek devam ettirdiği için 18 yıl önceki özlemle hakikatli bir teşekkürü hak ediyor. Yazı çok uzadı, farkındayım. Hadi, bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözüne kulak verip bitirelim. Estetik zevki olmayan bir milletin diğer çalışmalarının da istenilen sonuçlara ulaşamayacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bir toplumda sanat ve edebiyat felç olmuşsa o toplumda ortak değerlerin üretilmesi ve yaşatılması zordur…" diyor. Galiba, sanatımız ve edebiyatımız felç olmuş olacak ki; gündem, "Sürtük" seviyesine kadar geriledi. Ne acı değil mi?