6

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Bir soru sorayım; taraftarı olduğunuz takımın elinde Ronaldo var, fakat hoca onu kenarda tutuyor, ne yaparsınız?

Muhtemelen siz de benim gibi, “Hoca, en gerekli zamanda sahaya sürecek ve maçın kaderini değiştirecek” diye beklersiniz değil mi?

Evet, öyle, fakat maç ortada, zaman daralıyor, dahası sahadaki toy oyuncular yorulmuş, üstelik tribünlerdeki binlerce taraftar da “Ronaldo” diye bağırıyor ama Hoca, hala elindeki en güçlü silahı sahaya sürmüyor.

Böyle bir durumda, maç kazanılırsa zafer sarhoşluğuyla sorun belki unutulur. Fakat ya kaybedilirse… İşte o zaman, “Yandı gülüm keten helva!”

Biliyor musunuz; Ak Parti şu anda tam da yanmaya teşne keten helva kıvamında. Daha ilginci ise bu yakıcı tablo, Faruk Çelik, Faruk Çelik gibi partinin varoluş mücadelesinde ter akıtanlar ve tuhaf gelecek ama bir de MHP’lilerden başka kimsenin umurunda bile değil.

Hadi, Faruk Çelik ve onun gibi partinin varoluş mücadelesinde ter akıtmış olanların yanmasını anlıyorum; Ak Parti, onlar için evlat tadında ve uzakta bile olsalar üstüne titriyorlar.

Ne var ki; MHP’lilerin, 2023 seçimlerini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın yeniden seçilmesini bu denli önemsemeleri karşısında hayrete düşüyorum. Ben, Ak Parti teşkilatlarında görevli birisi olsaydım, MHP’lilerin, Erdoğan’ı yeniden seçtirme azmi karşısında utancımdan yerin dibine girerdim.

Bu azim ve kararlılık, Genel Başkan Devlet Bahçeli’den ilçe yöneticisine, mahalle temsilcisine kadar bütün MHP’lilerde var. Bu köşenin takipçileri bilir; birkaç ay önce “Ak Partililer, İsmet Büyükataman’dan utanmalı!“ başlıklı bir yazı kaleme almıştım. İsmet Büyükataman‘ın, enbursa.com’a yaptığı ziyarette iki şeye muhatap olmuştum. Birincisi, yüksek nezaket, ikincisi ise 2023 seçimleri ve Erdoğan’ın yeniden seçilmesine dair yüksek kararlılık. Zaten bu ezber bozan davranıştan mütevellit, üzerine adeta ölü toprağı serpilmiş Ak Partililer adına hayıflanmış ve “Ak Partililer, İsmet Büyükataman’dan utanmalı!” gibi hayli ağır ve iddialı bir cümle kurmuştum.

Bu sarsıcı tabloya geçtiğimiz perşembe günü bir kez daha şahit oldum. MHP Yıldırım İlçe Başkanı Kadir Taşçı, ekip arkadaşları Ahmet Sevinç ve Hülya Yağız‘la birlikte ziyaretimize geldiler.

“Yıldırım’da diğer siyasi partilerden çok daha fazla iddialıyız” diyen Başkan Taşçı, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri kapsamında ilçede yaptıkları çalışmaları anlatırken; duyduğu heyecanı görmeliydiniz. Açık söylüyorum, bu heyecanın yarısı Ak Parti Yıldırım teşkilatında yoktur. Hadi, daha iddialı söyleyeyim. MHP’lilerin yarısı kadar çalışan bir Ak Partili görsem dişimi kıracağım.

Hani, bazen muhalefet çalışkan olduğunu hissetsin diye safa yatıp çalışmıyormuş gibi mi yapıyorlar diye de düşünmüyor değilim ama kibirleri, acemilikleri, tembellikleri, çiğlikleri çok çabuk kendini ele verince kendi saflığıma bile acıyorum.

Velhasılıkelam Ak Parti, Bursa’da tel tel dökülüyor.

Dökülen Bursa’da tek umut veren ise yine, Faruk Çelik. Başa dönersek, Ak Parti’nin elinde, siyasetin Ronaldo’su Faruk Çelik var. Seçimler ortada, zaman da daralıyor. Tıpkı tribünlerin, “Ronaldo” diye bağırması gibi, sokaklar da Faruk Çelik diye bağırıyor. Belki birileri duymak/duyurmak istemiyor ama gerçek bu.

Bakın! Bunu öyle laf olsun diye söylemiyorum. Faruk Çelik‘i vakti zamanında (bakanken) acımasızca eleştirmiş, yeniden bakan falan olursa yine, çarmıha gerercesine eleştirmekten çekinmeyecek, belki, 15 yıldır hiç yüz yüze gelmemiş, 20 yıldır da bir bardak çayını dahi içmemiş birisi olarak, sadece sokaktaki gözlemimi aktarıyorum.

Mesela, perşembe günü medyada MHP’li misafirlerimizi beklerken, aileye yeni katılan, ama Yüksel Baysal, Ahmet Emin Yılmaz ile birlikte Bursa medyasının hafızası olan Necati Kartal ağabeyle ve diğer dostlarımızla sohbet ediyorduk. Tabii ki; gündem siyaset ve seçim. Nereden açıldıysa konu Ak Parti’nin Kürt ve Alevi açılımına gelince bütün sözler Faruk Çelik’e çıktı. Necati ağabey, Faruk Çelik’in, Urfa’da yarattığı efsaneden ve tarihi başarıdan, Faruk Çelik‘in, o bölgenin sosyolojisini çözme ve halkla iç içe olabilme kabiliyetinden, belki birçoğumuzun ilk defa duyduğu enstantaneler anlattı.

Netice itibariyle, taraflı tarafsız hemen herkesin ortak kanaati, yeni ve daha zor ilerleyen süreçte Ak Parti’nin en büyük şanssızlığı Faruk Çelik ve onun ayarındaki as oyunculardan yoksun olarak sahaya çıkması. Tabii, Ak Parti’nin bu şanssızlığı muhalefet için ise şans hatta büyük şans demek olduğunu da not edelim.

Ak Parti’nin, yumuşak karnı gençliğin en azından bir bölümü birçok Ak Partiliden daha çok çalışan MHP’liler tarafından çekip çevrilebilir belki ama “Kürt ve Alevi açılımı” gibi daha çetrefilli meselelerde kazanım elde etmek için istisnasız Faruk Çelik’e ihtiyacınız var. Hem de hiç olmadığı kadar çok ve hem de hemen, şimdi ihtiyaç var.

Sakın yanlış anlaşılmasın. Ak Parti kabinesindeki mevcut bakanların kötü olduğunu falan söylemiyorum. İçlerinde iş yapma biçimlerini beğenmediklerim yok değil, ama eminim ki; hepsi insan olarak çok kıymetlidirler, eğitim olarak çok donanımlıdırlar. Tamam, bilgi var ama Türkiye şartlarında siyasetin ihtiyacı olan bilgelik yok. Tamam, birkaç yabancı dil biliyorlar ama halkın diline çok yabancılar. Tamam, iyi insanlar ama sadece iyi olmak yetmiyor, bir de kahır çekmeye hazır ve sabırlı olmak gerekiyor. İşte bütün bunlar, sevseniz de sevmeseniz de Faruk Çelik‘te fazlasıyla var. Var olduğu için zaten eksikliği hissediliyor, sorun çözmek için aranan oluyor.  Dolayısıyla Ak Parti kazanmak istiyorsa maç bitmeden Faruk Çelik‘i sahaya sürmeli.

SON SÖZ:

Sohbete futbolla başladık, futbolla bitirelim. Yaşı bana denk olanların, Galatasaraylı olmasa bile içinde bir Hagi hayranlığı vardır. Rumen oyuncu Gheorghe Hagi, maçın en sıkıştığı zamanlarda yaptığı birkaç artistik hareketle binlerce taraftarı çılgına çevirmekle kalmaz, rakibi psikolojik olarak çökertir, kendi takımını da daha çok koşması, kazanmayı istemesi için ateşlerdi. O misal, Faruk Çelik de bugün, en tıkandığı yerlerde Ak Parti’yi koşmaya ateşleyecek bir Hagi olarak sahada olmalı. Biliyorum, bu yazı muhalefetin hoşuna gitmeyecek ama her şeye rağmen anamın bize dua kardeşi yaptığı “Tayip”inin ayağına taş değmemesi, kendi adıma ise anamın duası için sokağın sesine ses olmak istedim. Gayri vebal, görüp de gereğini yapmayanlarındır.